GERÇEK BİR HİKÂYE
Bundan yedi yıl önceydi. Evlenme fikri aklının ucundan geçmezken, âşık olup evlenen, anneliğe dair en iyi düşünülmüş fikri ”hımm bir süre çocuğum olmasa sanırım daha iyi olacak” olan 22 yaşında, genç mi genç, tecrübesiz mi tecrübesiz bir kızdım.
Zor geçen ve oldukça uzun süren evlilik hayatına alışma sürecim ve aileden maddi destek almadan evlenmiş olmanın sebep olduğu maddi sıkıntılardan dolayı evliliğimin ilk ayları biraz zor geçti. Bu sırada çocuk sahibi olmak bizim için uzak mı uzak bir ihtimaldi. Üstelik bazı konularda bunu sağlayacak kadar başarılı olduğumdan bile emin değildim.
Evlilik hayatımın ikinci ayında hayat olağan seyrinde devam ederken ve adet günüm de değilken tuvalete gittiğimde normal olmayan bir durumla karşılaştım. Sanki adet görmeye başlıyormuşum gibi kahverengi bir akıntı gelmişti benden. Biraz endişeli biraz da korkarak ertesi günü bekledim. Hala devam ettiğini ve kırmızıya dönüşmediğini görünce adet kanaması olmadığından emin oldum. Üstelik adet günlerimde olduğunun aksine karnım da hiç ağrımıyordu. Hemen evime en yakın özel hastaneden randevu aldım.
Çekine çekine doktora anlattım durumumu, tabii ki korunup korunmadığımı sordu. Zaten eşimle birliktelik yaşamakta sorun yaşadığımı o sebeple de hamileliğe ihtimal vermediğim için korunmadığımı anlatınca ilk söylediği şey şuydu : “Bu gebelik belirtisi olabilir.” Yerleşme kanaması diye bir şeylerden bahsetmeye başladı ama ne kadarını dinleyebildim hatırlamıyorum. Başım mı yoksa dünya mı dönmeye başladı bilmiyorum. Hissettiğim şey sadece büyük bir şaşkınlıktı.
Hastanenin en alt katındaki laboratuara indik. Nedense doktor benden kanda gebelik testi değil de idrarda gebelik testi istemişti. O zamanlar bu konularda çok tecrübesiz olduğum için ikisi arasındaki farkı bilmiyordum tabii. Kuzu kuzu idrar örneğini verdim. Sonucun çıkması uzun sürmedi. Hemen alıp koşar adımlarla doktorun odasına çıktık.
Doktor sonuca bakıp “bu tahlil sonucuna göre hamile olabilirsin de olmayabilirsin de” dedi. Ve bilmeden beni yıllar boyunca yaşayacağım büyük bir ikilemin içine ilk kez sokmuş oldu. Hemen kan testi istedi. Biz yine en alt kattaki laboratuara indik. Kan verdim. Sonucu almaya gittiğimizde sonuç verme bankosundaki genç kız ve genç erkek bizi hayırlı olsun diyerek karşıladılar. Soru dolu bir yüzle onlara bakıyorduk. Ağızlarından dökülen söz şuydu: “HAMİLESİNİZ!”.
İÇGÜDÜ – FITRAT
Henüz yirmi iki yaşında, anne olmakla ilgili fazla fikri olmayan, çocuklarla arası hiçbir zaman çok iyi olmayan, hayallerinde çocuk öğesi yer almayan, ülkesindeki siyasi karmaşalara kurban gitmese belki üniversitede olacak olan ben, Dilek, anne mi olacaktım?
Adına içgüdü mü dersiniz, yoksa insana Allah’ın vermiş olduğu fıtri özellikler mi dersiniz bilmem… Ama ben bu haberi duyunca sevinçten havalara uçtum. Kendimi hiç anne olarak hayal etmemiş olsam bile eşimden bir parçanın içimde büyümesi fikri harika ötesi bir duyguydu.
Bir tarafımda kardeşim, bir tarafımda eşim uça uça doktorun odasına çıktık yeniden. Doktor tahlil sonucuna baktı. Yine: “Bu sonuca göre hamile olabilirsin ama olmayabilirsin de” dedi.
Sonuç “25,0” ti. Bunun gebeliğe işaret edip etmediğini ancak bir hafta bekleyerek öğrenebilecektik.
O bir haftayı sevinerek, hayal kurarak, dua ederek, arkadaşlarımı arayıp bu mutlu haberi anlatarak ve bebeğimle konuşup gitmemesi için yalvararak geçirdim.
Bir haftanın sonunda çok ağrılı bir adet kanamasıyla ona veda ettim. Gözlerimden akan yaşlar çektiğim korkunç karın ağrısından mıydı yoksa onu kaybetmenin üzüntüsünden miydi? Artık hatırlamıyorum. Ama o günün hatta o haftanın yıllar boyunca yaşayacağım şeylerin provası olduğunu bilseydim daha çok üzülürdüm herhalde…
Anneliği, anne olma isteğini ve bununla ilgili her şeyi düşünmeye ve sorgulamaya başlamak için bundan daha etkili bir başlangıç olamazdı sanırım.
Henüz bitmemiş, bitip bitmeyeceğini de bilmediğim bir macera benim için bebek yapım süreci. İlk bölümünü yazdım, yazdıkça hatırladım, hatırladıkça ağladım.
Yaşadığım tüm süreçleri, nelere sevinip nelere gözyaşı döktüğümü anlatacağım inşallah. Belki bu sayede birilerinin acısını paylaşmak ya da bir sorusuna cevap bulmak, yaşadıklarımın tesellisi olur. Umarım sizde de karşılık bulur.
Gelecek hafta “gerçek hikaye” min devamıyla buradayım inşallah…
Sevgilerimle,
Dilek
- Evde Cilt Bakımı - 10/31/2017
- Çocuğumun Bağışıklık Sistemini Nasıl Güçlendiririm? - 10/23/2017
- Çocuğun Şiddet Eğilimlerini Nasıl Yok Edebiliriz? - 10/10/2017
Hayatlar ne kadar farklı olursa olsun, başlangıçlar ve hissedilenler hep aynı….
dileğin bebek yapım süreci 2. cisini bulamadım, link koyarmısınız 🙂
henüz yayınlanmadı,cumartesi günü yayınlanacak inşallah.. 🙂
Dilek
Merakla bekliyorum, dualarım seninle inşallah hamilelik ve lohusalık günlüğüyle devam eder bu hikaye.
Sevgiler
amin, teşekkür ederim. 🙂
bende merakla bekliyorum hikayeni hayırlısı neyse umarım o olur allah kimseye yoklugunu göstermesin ne kadar zor oluyo bebek hiç beklemediğin ve çaba sarf etmediğin halde ola bilme ihtimali bile çok değişik bir duygu bende 7 aylık evliyim bende senin gibi bir olay yaşadım eşim ve ben çok yıkıldık birde çaba safedip beklemek insanı çok etkilerdi herhalde takipçin olucam belki sizden ögrenicem çok şey olabilir 🙂
teşekkür ederim özlem. inşallah benzer süreçleri yaşamak zorunda kalmadan kavuşursunuz bebeğinize..
Dilek
İster istemez gözlerimden yaş geldi..
Takipteyim.
hikayenin göz yaşartıcı etkiye sahip bölümleri daha gelmedi Elif.
ilgine teşekkür ederim.
Dilek
kk