Daha çok erken… Genelde bu saatte uyanmaya alışkınımdır fakat bu sabah çok tatsızım. Aç mıyım acaba? Bir şeyler yersem geçer diye umuyorum. Her zamanki gibi tansiyonum da yerlerde… Bugün doktora gitsem iyi olacak. Ne yapsam, ne yapsam?
Böyle bir sabahla başladı her şey…
Aç olduğumu düşünerek dolaptan aldığım taze bir salatalığı ağzıma atmamla şiddetli bir şekilde ne var ne yok çıkarmam bir oldu. Midemdekilerin dışarı çıkmasını bir türlü durduramadım. Kolayca üşüten ve kusmaya alışkın olan ben, bu sefer bir farklılık olduğunu hissettim. Kendimi toparladıktan sonra salona geçip bilgisayarımı açtım. Belirtileri araştırmaya başladım. Zaten iri olan gözlerim korkudan 2 kat daha irileşmişti. Sorun gayet açıktı. Bütün belirtiler tutuyordu işte. Ben küçük bir ihtimal hamileydim ya da hastaydım. Hangisine inandığımı tahmin etmeniz zor değil diye düşünüyorum.
Eşimle çok dikkatli bir korunma yöntemi uygulamıyorduk ama ¨bir şey¨ de olmadığına yüzde yüz emindim. Evet, adetlerim de düzensizdi. Yaklaşık iki aya yaklaşan bir düzensizlikten bahsediyorum. Ama ihtimal vermiyorum hamile olacağıma… Ben çok kötü bir hastalığa yakalanmıştım. Gözümden hastane, ilaçlar, doktorlar, üzgün bir eş, bütün yeni eşyalarımın tozlar içinde eskimesi, işimi kaybetmem, hayatımızın mahvolması buna benzer bir sürü kötülükler falan geçti. Bütün bunların hepsine 5 dakikada inandım ve ağlamaya başladım.
Akşam eşim eve gelince tıpkı bir filmdeki vefat sahnesini canlandırırcasına yanıma oturmasını ve ona bir şeyden bahsedeceğimi söyledim. Tuncay benim bu hallerime alışık olmasına rağmen panikle ¨ne oldu?¨ diye sordu. Ben de seçenekleri söyledim. Tüm serinkanlılığıyla ¨Başakçım yarın git test yap ve rahatla¨ dedi. Of bu neydi ki şimdi? Hamile değilim diyorum ama anlamıyor. Ya hamileysem? Üşengeçliğimin de verdiği rahatlıkla bu ruh halinden çıkışım 2 dakika aldı. Testi yarın da alıp yapabilirdim. Velhasıl ertesi gün aldım. Veya iki gün sonra aldım. Üç gün bile olabilir emin değilim şu an. Çizgiler belirmedi. Bekliyorum… Bekliyorum… Hayır… Nasıl yani? Her anne gibi ağlıyorum ama şaşkınlık ve üzüntüden… Çok erken… Bir yanlışlık olmalı. Burada da düşündüğüm ilk şey ister inanın ister inanmayın ben bu bebeği gelecek haziranda düşünmüştüm, bir sene erken oldu. Ne yapacağım diye ağlamak oldu. Şimdi yazarken kötü bir şey yapmışım gibi duruyor ama böyle hissettim işte…
Ağlayarak gerçekten avazım çıktığı kadar ağlayarak Tuncay’ı aradım. Açmadı, toplantıda büyük ihtimalle. Burada içimden geçenleri aile saadetimiz için yazmak istemiyorum. En yakın arkadaşlarımdan birini aradım. Telefonu açar açmaz “Hamilesin Başak” dedi. Allah! Tut tutabilirsen. O da hamileydi ve ideal bir anne adayıydı. Yaşı, istekleri her şeyi müsaitti. İstediği zamanda yapmıştı. Peki ya ben! Bana göre mahvolmuştum. Burada da ileri sürdüğüm ilk tepkiler bir evimizin olmadığı, bebek için henüz bir birikim yapmadığımızı, planlarımı alt üst ettiğini söylemek oldu. Böyle yapmamış mıydı? Tek suçlu o’ydu işte. Ne vardı hemen pırt diye döllenecek?
Ardından Tuncay ile konuştum. Ağlayarak baba olacağını söylediğimde o mutluluktan kahkahalar atıyordu. Telefonu kapattım ve ağlamayı kestim. Elimi karnıma koydum ve işte yine ağlamaya başlamıştım. Bu seferki ağlama sebebim deli gibi ağlayarak bebeği de mutsuz etmiş olabileceğim düşüncesiydi. Ağlaya ağlaya özür diledim. Bir doktor bulmalıyım diye düşünerek ta Amerikalardaki Eren’e ulaştık. Bir ay önce de onlardaydık zaten. Bunun şakasını bile yapmıştık. İş ciddiye binerse diye de bize güzel vitaminler, folik asitler aldırmıştı. Bize tavsiye ettiği doktordan hemen ertesi güne randevu aldık. (doğal doğumu destekleyen vs).
Doktorun odasına girdiğimizde benim sesime bir şey oldu, konuşamadım. Zaten Tuncay benden daha heyecanlı olduğu için her soruya kendisi cevap verdi. Doktor da bu durumu fark etmiş olacak ki kenarda saksı gibi duran bana ¨Sen ne hissediyorsun?¨ diye sordu. Kısaca hiçbir şey dedim. O zaman ¨Bir de ultrasonda gör hamile olduğunu belki hislerin değişir¨ diyerek beni koltuğa yatırdı. Bir boşluk… Kese gibi bir şey… Hiçbir bilgim yok… Ama merakım arttı. Bu kesesi dedi doktor. Çaktırmadım ama aşırı dikkatle bir hayat belirtisi aradım. İstemsiz bir şekilde doktora bebek nerede diye sordum. Gözükmüyordu işte… Doktorumuz zamanını da tahmin edemediğimiz için bebeği göremememizin çok normal olduğunu ama gebe olduğumu söyledi. Haydaaaa başladım yine ağlamaya. Bu sefer de neden yok! Yoksa yaşamıyor mu diye ağlıyordum. Bu gibi durumlarda vajinal ultrason veya kan testinin de yapılabileceğini söyledi doktorumuz ama bunu önermiyordu. Gerek yoktu. ¨Nasılsa onu göreceğiz bundan eminim¨ dedi. Ben de ona güvendim. Ama ¨Kendinizi kötüye de hazırlayın. Çünkü gebelik kesen küçük, bebek 5 haftalık gözüküyor¨ dedi. ¨Yani gelişimsel bir gerilik de olabilir. Her şey haftaya belli olacak bekleyelim¨ dedi.
Bir şeyleri zorlamak istemiyordum zaten. Olursa olur olmazsa olmaz! Arabada eve dönene kadar bunu söyledim. İnsan kendini kandırmak için o kadar çaba sarf ediyor ki… Olmuyor. Çok üzüldüm. Bu süreçte en büyük destekçim eşim Tuncay ve dostumuz Eren oldu. Eren bana yolladığı süper beslenme tavsiyeleri, okunacak kitaplar, moral maillerini her gün yolladı. Eşim hep (ki ben bu kadar olacağını hep düşünmüştüm) yanımdaydı. Beni güldürmek, eğlendirmek için elinden geleni yaptı. Meraktan çatlayacaktım! Doktorumun görmeyeceğine inanarak buraya yazıyorum arada başka bir doktora da gittik. Ultrasonda bebek yine gözükmedi… Bu sefer vajinal ultrason yapmaya karar verdik. Ben yine ağlıyordum. Tam ¨yok işte!¨ derken, doktor küçücük bir kıpırdanma gördü. Babası gel bak miniğiniz burada dedi. Benim gözlerim buğulu olduğu için göremedim. Yani bazen gerçekten kendime kızıyorum… Doktor ¨Başakçığım gördün mü bak kalbi nasıl atıyor…¨ deyince sanki adam suçluymuş gibi görmüyorum işte görmüyorum diye ağlamaya başladım. Bu saçma andan sonra ona daha dikkatli baktım. İşte oradaydı. Bu sefer de ¨Bu bebek değil¨ dedim. Bu belki de bir hücre… hem yanındakiler de buna çok benziyor. Bence bu bebek değil diye doktorvari bir tavırla gözlerimi sulandırdım. Doktor gülümseyerek ¨tıp yanılır ben yanılmam¨ dedi. Bakın o ruh haliyle bu korkunç egoyu anlayamamıştım. Sonradan Tuncay’la buna da çok güldük. Ne dedi orda o yahu… ☺
Bu doktor da gebelik kesemin bebeğin boyutuna göre büyük olduğunu söyledi. Yok, bir rahatlayamadık. İlk doktorumun ikinci randevu zamanı geldiğinde artık her şey belli olacaktı. Muayenehanenin bulunduğu apartmanın elektriği gitmesin mi o gün! 6 katı yürüyerek çıktık. Kan ter içinde vardığımızda midem ağzıma gelmişti. Limon emerek kendime gelmeye çalıştım. Gözler ağlamaya hazır. Ruh halim berbat. Ultrason elektrik olmadığı için aküyle çok kısa çalışacaktı. Yani eğer varsa çok kısa görecektik onu. Uzandım. Soğuk jeller, telkin edici eş bakışları… Beslenme kesesi… Ve işte orada! Onu bu haliyle görünce mutluluktan gözlerimden yaşlar süzüldü. İyi mi diye sordum doktora. Çok kısa ve net bir cevap verdi bana: ¨Çok iyi gelişimi mükemmel! Üzülme bu namussuzlar böyledir! Hayırlı olsun¨.
Not: Bu yazı çocuk okumaya başlayınca kendi kendini imha edecektir ☺
Gelecek hafta Tuncay’ın yazısında görüşmek üzere,
Başak
- Evde Cilt Bakımı - 10/31/2017
- Çocuğumun Bağışıklık Sistemini Nasıl Güçlendiririm? - 10/23/2017
- Çocuğun Şiddet Eğilimlerini Nasıl Yok Edebiliriz? - 10/10/2017
Başo'cummmmmm çok güzel yazmışsın, her şey giderek daha da güzelleşecek. İdeal anne adayı olarak bahsedilen arkadaş da benim sanırım. (Onun için de ayrıca teşekkürler :)) Çok tatlısınız, bebişle beraber de çok mutlu bir çekirdek aile olacaksınız. Öpüyorum.
bebek yapmayı sizden öğrenecek değiliz!
şu karna sürülen jellere yazık, colgate 3ü 1 arada da oluyor, bir dahakine siz götürün, bunlar hep ekstra masraf!