Herkese merhaba!
Geçen hafta tatilimizi anlatmıştım. Bugün ise çok, çok sıcak bir gün… Doktor randevumuz yoğunluktan 20 dk. sarkmış durumda. Okuldan çıkıp minübüse biniyorum. Nefes almaya imkan yok. Tuncay ile buluşup arabaya binince rahatlıyorum. Ohh buz gibi klima! Doktorumuza gidip bebeğimizin cinsiyetini öğrenmemize çok az kaldı ama biz bu konudan hiç bahsetmiyoruz. Nedeni meraksızlığımız değil de daha çok öğreneceklerimiz ve olacaklar için öncesinden heyecanlanmaya gerek duymamamız. Hem kız olsa ne olur erkek olsa ne olur diye düşünüyoruz… Biz onu çok seveceğiz.
Tuncay soğukkanlı diye ben de öyle olmaya çalışıyorum fakat yaklaştıkça bomba sorular da ağzımdan çıkmaya başlıyor.
– Sence cinsiyeti ne olabilir?
– Bilmem.% 50 değil mi bu zaten Başak? Çok seçeneğin yok 🙂
– Evet, biliyorum. Ama hani sen ne hissediyorsun?
– Şu an bir şey düşünemiyorum. Göreceğiz işte. Sen heyecanlandın mı?
– Yoo:) Hiç heyecanlı değilim. Birazcık merak ettim. Herhalde yaklaştık diye oldu. Bir de herkes soruyor ondan sanırım.
Koltuklara oturduk, bekliyoruz. Karnıma ufak ufak kramplar giriyor.
– Psikolojik olarak kendimi çok mu etkiliyorum?
– Ne oldu? Ağrın mı var? Karnın mı ağrıyor canım?
– Tamam etkiliyorum anladım:)
Biz böyle tatlı tatlı konuşurken doktorumuzun yardımcısı gelip dörtlü testi de bugün yaptıracağımızı hatırlattı. Bunu tamamen unutmuştum. Kan vermeye de hazır değilim. Bu işlemi cinsiyeti öğrendikten sonra yaptırmanın mümkün olup olamayacağını sorup rahatlıyorum. Mümkünmüş:) Ne kadar geç o kadar güzel.
Kübra Hanım bütün kibarlığıyla bizi karşılayıp içeri alıyor. Cinsiyeti görürsem söylememi ister misiniz diye teyidini de aldıktan sonra kontrole geçiyoruz. Daha jeli sürüp aleti yaklaştırdığı anda yüzümde bir tebessüm oluşuyor. Güzel bir sırt, inci gibi omurilik, balık gibi narin, kibar hareketlerle yüzüyor sanki… Biz yine hayranlıkla bakıyoruz ekrana. Tuncay özlemiş de olmalı. 2 aydır görmüyor. Tam biz böyle rüya aleminde dolaşırken Kübra Hanım pat diye söylüyor: “Erkek!”. Dikkatli baktıktan sonra “Evet erkek” diyor. Gözümden istemsizce iki damla yaş düşüyor. Erkek demek… Tuncay yine duygularını çok belli etmiyor. Sadece suratında oyun arkadaşını bulmuş olmanın mutluluğu var, gülümsüyor. Gülümser tabii… Meyveleri, içecekleri taşıyacak olan benim!
Kübra Taman önce kan alacağını söyleyip hiç yorum yapmadan başka bir odaya alıyor beni. Şaşkınlıkla suratına bakıyorum.
“Siz mi alacaksınız? Ciddi misiniz?”
İşte o ilk zamanlarda yaşadığım korku yine başladı. İçimde inanılmaz bir gerginlik… “Almanya’ da hep doktorlar alır. Bak sana bir anı anlatacağım…” diyerek benim bir saniye hazır değilim dememe fırsat bırakmadan iğneyi koluma sokuyor. Bu anı fotoğraflarsak Almanya’da Fenerbahçe’nin eski teknik direktörü Daum’un çocuğunun doğumunu anlatışı, kolumun inanılmaz acısı ve benim gülme krizine girip çıkardınız mı diye sormam… Öyle acıdı ki… Bu satırları yazarken bile kolum mor. Bir dahakine kan alacak arkadaşı beklemeyi tercih edeceğim.
Odasına geçtikten sonra bebek hakkında konuşmaya başlıyoruz. Hamile kalalı 3 kilo almışım. Bayram hakkındaki yazımda çok bahsetmedim ama insanların bana bakıp kilo almamışsın veya zayıflamışsın gibi sözlerine biraz üzülmüştüm. İster istemez yeterli değil mi yaptıkların diye düşüncelere kapılmışken doktorumuzun söylediği sözler ilaç gibi geliyor. Her ay bir kilo almam gerektiğini hatırlatıp sınırı aşmamam gerektiğini söyleyince rahatlıyorum. Ayrıca bebeğimizin boyu ve kilosu olması gerekenden uzun ve fazlaymış. Bu haber de bizi şaşırtıyor. İşte bizim oğlumuz! Demek yediklerim ona faydalı şeyler, doğru yoldayız…
Çıkınca ilk işimiz en sevdiklerimize haber vermek oluyor. İlk öğrenen Uğur Şahin! Kontrole girmeden de aramıştı. Hemen ailelere haber vermedik yani. Ritüellere alışamıyoruz. Sonra anneler, babalar, amcalar, teyzeler, göz yaşları, dostlar… Fark ettik ki herkes kız bekliyormuş. Teker teker döküldüler. Herkesin ilk tahmini “Kız değil mi? Kesin kız!” dı. Oysa bizim harika bir oğlumuz olacaktı.
Eve gelince oğlumuzla küçük konuşmalar yaptıktan sonra bizi bir isim bulma çabası alıp götürüyor. Al işte %50’ye düşünce daha kolay olacaktı. Yok, hiçbir isim olmuyor. Bu gece halledilecek bir şey değil.. Bundan sonraki bir hafta da düşüneceğiz ve hala bulamamış olacağız.
İşte ilk hediyeler de geliyor. Bu güzel hediyeyi Emre, Tuncay’a getirmiş. İlk olarak biz açıp deniyoruz. İkimiz tepesinde durup aynen şu konuşmayı gerçekleştiriyoruz:
– Başak ben böyle müzikli şeylere katlanamam çok biliyorsun değil mi?:)
– Ben de pek sevmem aslında. Devamlı çalacak düşünsene:)
– Çok da renkli… Evimizde bu kadar renkli bir şey olmamıştı.
– Evet rengarenk. Bunun şuradaki topuna hep vuracak değil mi?
– Aman vursun yaa:)) Ne yapalım?
– Evet vursun. Baksana Tuncay buraya yatacak. Ne kadar minik:)
Evde 5 yıla yakın alıştığımız iki kişilik dünyamıza yeni birinin eklenmesine hemen alışamıyoruz. Alışınca da bayılıyoruz işte…
İki-üç gündür karnımda değişik hareketlenmeler var. Bir tencerede puding kaynarken yüzeyine baloncukların çıkmasına benzer şeyler oluyor. Kıpırdıyorsun da ben hissediyor muyum yoksa?
Muayeneden 4-5 gün sonra Kübra Hanım arayıp dörtlü test sonuçlarımızın güzel olduğunu söylüyor. Önümüzdeki Eylül ayında ayrıntılı ultrasonumuz var. Aslında biz daha fazla ultrasonografik muayene istemiyoruz. O kadar çok girdik ki… Eylül’den sonra elle muayeneyi doktorumuzla konuşacağız.
Sonunda Defne bebek geldi. Dilek epidural normal doğumla harika bir doğum yaptı. Pazar günü mevlüdüne gideceğim. Hoş geldin Defne ?.
Haftaya girerken sana yine aynı şeyleri bir kelime fazlayla söyleyeceğim canım. Seni çok seviyoruz ve özlüyoruz. Sen bizim biricik oğlumuzsun. Her muhabbetimizin yarısı sensin…
Haftaya görüşmek üzere!
Başak
- Evde Cilt Bakımı - 10/31/2017
- Çocuğumun Bağışıklık Sistemini Nasıl Güçlendiririm? - 10/23/2017
- Çocuğun Şiddet Eğilimlerini Nasıl Yok Edebiliriz? - 10/10/2017
Hayırlı olsun cinsiyetini de öğrenmişsiniz. şimdi sıra bu yakışıklıya isim bulmada:)
Ah bir de bulabilsek:))) Bakalım zamana bıraktık…