Bundan beş ay önce Eren sayfada bebek yapım günlüğü departmanında boş kadro olduğunu duyurmuştu. O cümleyi bir gece yarısı okumuştum ve kısa süreli bir heyecan yaşamıştım. Hemen arkasından “Hayır ya yazamam, nasıl yazayım? Sonunda ne olacağını bile bilmiyorum” diyerek heyecanımı söndürmüş, konuyu kapatmıştım. Ya da öyle sanıyordum…
Bütün gece boyunca kafamda dönüp duran bu konu beni doğru düzgün uyutmamıştı. Anlatacak çok şeyim vardı ama cesaretim yoktu. En çok da hikayemi yazıp, sonunda güzel bir haber veremeden bitirmek fikri cesaretimi kırıyordu. Çünkü bu olursa başkalarının da cesareti kırılırdı. Kimseye bunu yapmaya hakkım yok diye düşünüyordum.
Sabah olunca dayanamayıp Eren’e yazdım. O’nun da cesaretlendirmesiyle yazmaya karar verdim. O gün birisi bana beş ay sonra gebelik günlüğü yazmaya başlayacağımı söylese deli der, söylediğine güler geçerdim sanırım. Ama ‘hikmetinden sual etmediğim’ böyle bir hikayeyi uygun görmüş. Bebek yapım günlüğümün yayınlandığı ilk hafta hamileymişim de henüz haberdar değilmişim meğer…
Hamile olduğumu öğrendikten sonra olanların bir kısmını geçen hafta okudunuz. Geri kalanını da anlatacağım elbet ama ilk önce bebek yapım günlüğünün yayınlandığı süre boyunca desteklerini ve dualarını eksik etmeyen herkese teşekkür etmek istiyorum. Anlattıklarım hüznü içime işlemiş bir hikayeydi ama yine de karşılık bulamamasından korkuyordum. Ama her yazıdan sonra aldığım yorumlar, mesajlar ve en önemlisi dualar hep “iyi ki yazıyorum” dedirtti bana. Yazılarımı ağlayarak okuduğunu söyleyenler oldu çoğu kez. Ben de zaman zaman gelen yorumları ağlayarak okudum. Ve çok şükür Allah’a ki, müjde vermek nasip oldu. Hem kendi adıma hem de yazılarımı okuyan ve benzer mücadelenin içinde olan herkes için seviniyorum buna.
Gelelim hamilelik haberimi eşime nasıl verdiğime… ☺
Ben henüz 2-3 yıllık evliyken, bebek hayallerinin en tatlı yerindeyken kardeşim evlenmiş ve hemen hamile kalmıştı. Onun hamileliğini de aynı şekilde, bizim evde öğrenmiştik. O da benim kadar olmasa da şaşırmıştı ve bu şaşkınlığın etkisiyle olacak bu haberi eşine telefonda “pat! diye” söylemişti. Ben böyle yapmasına kızmıştım, bir sürpriz hazırlayıp söyleseydin ya, böyle bir haber böyle mi verilir falan diye nutuk atmıştım. Tabii benim heyecanla beklediğim bir haberdi bu. Bir gün olur da hamile kalırsam bu haberi eşime nasıl vereceğimle ilgili bir sürü hayalim, a,b,c,d planlarım vardı. ☺
Yıllar sonra ben de beklenen haberi aldım, üstelik evlilik yıldönümümüze 4 gün kala… Hep beklediğim, keşke olsa ne büyük sürpriz olur diye düşündüğüm fırsat elimdeydi. Ama ben farkında bile değildim.
Öğleden sonra olmuştu bile ama eşimin hala haberi yoktu. Okuldan çıkmasını da bekleyemeyecektim galiba. Aradığımda dersi bitmişti. Okul sonrası arkadaşlarıyla yaptığı programın saatinin gelmesini bekliyordu. “Sana bir şey söyleyeceğim” dedim. “Söyle” dedi. Nasıl söyleyeceğime dair hiçbir fikrim yoktu hala. Öylece olduğu gibi söyleyiverdim. Aynen kardeşimin yaptığı gibi yani… Az önce hastaneden geldiğimi ve hamile olduğumu, 5 haftalık olduğumu, kesenin bile göründüğünü anlattım. Eşim de aynı benim gibi büyük bir şaşkınlıkla karşıladı durumu. “Nasıl yani?” cümlesini kim bilir kaç kez kurdu. En sonunda ben biraz toparlanayım seni arayacağım diyerek telefonu adeta yüzüme kapattı. Kızmadım çünkü inanamadığının farkındaydım. Doktorun verdiği ultrason çıktısının fotoğrafını çekip gönderdim. Gerçekliğine inanmak için bir yardımı olur diye düşündüm. Ama bu şaşkınlık, anlamazlık, inanmazlık ikimizi de uzun zaman terk etmedi.
Bu sürpriz hamileliğe alışmaya çalışıyorduk. Bu arada da tüp bebek doktorumuzla randevumuz vardı. Daha önce genetik test istemişti ve sonuçları alıp göstermemiz gerekiyordu. Ama benim için bu ziyaretin asıl anlamı hala çok inanmadığım hamileliğimi bir doktora daha onaylatmaktı. Sonuçları alıp doktorun yanına gittik. Ben “bomba bir haberim var” edasıyla girdim konuya. Ama doktor hamile olduğumu anlayıp, tüm havamı söndürdü. Hatta “Ben zaten sana demiştim”li cümleler bile kurdu. Muayenede bir kez daha hamile olduğum onaylanınca sıra genetik test sonuçlarına gelmişti. İyi ki ‘nasılsa hamileyim ne gerek var’ diye düşünüp ağırdan almamışım, çünkü test sonucuna göre kan pıhtılaşması sorunumun olduğu ortaya çıkmıştı. Bu da hamileliğimin önemli bir kısmında kan sulandırıcı iğne kullanmam gerekiyor demekti. Bunu fark etmemek ciddi sorunlara sebep olabilirdi üstelik. Bir kez daha olayların zamanlaması için Allah’a şükrederek, oradan ayrıldık.
Şimdi sırada yaklaşık 2 hafta sonrasını bekleyip, kalp atışını duymak vardı. Ama zaman nasıl geçecekti? Zamanın geçmemesinden yakınırken, bir hafta önce başlayan, ilaç kullanarak kurtulduğum(u sandığım) sırt tutulması geri geldi. Hem de daha şiddetli olarak… ilk iki gün ağrıyan ama zorlamayan tutulma, daha sonrasında beni ağlatacak kadar şiddetlendi. Beni rahatlatacak ilaç çekmecemde duruyordu ama ben kullanamıyordum. Bir sabah ilaç kullanmaya karar verecek kadar gözüm dönmüştü. Aile hekimine gitmeye karar vermiştim ama yerimden kalkıp giyinemiyordum bile. Kendimi çok zorlayarak, ağlaya ağlaya hazırlandım. Kapıda sıra beklerken de hep sıktım kendimi gözyaşlarımı salıvermemek için. Nihayet sıram geldiğinde içeri girdim. Doktor beni tanıdığı için hemen anladı kötü olduğumu. Durumu anlattım. Hamilelerin içmesi zararsızdır diye bildiğimiz meşhur ağrı kesiciyi bile veremeyeceğini, hamileliğimin çok erken bir döneminde olduğumu söyledi. Bunu duyunca bir kez daha ağlamaklı oldum. Çünkü bana ilaç verip, beni rahatlatmasını bekliyordum. Birkaç masaj tekniği öğretti, sıcak su torbasını tavsiye etti ve beni gönderdi. Zeytinyağıyla masaj, sıcak su torbası, sırtı 3-4 yastıkla destekleyerek uyuma çabalarıyla yaklaşık 1 haftada geçti o şiddetli ağrı.
Henüz hamileliğime sevinemeden, bu hiç iyi gelmemişti bana. Hem ağrımdan hem de bu duruma duyduğum üzüntüden ağlıyordum. Hamileliğe yaptığım giriş hiç de hayal ettiğim gibi olmamıştı. evlilik yıldönümümüzü bile kutlayamamıştık. oysa evliliğimizin belki en anlamlı yıl dönümüydü bu. Kendimi hamile değil hasta gibi hissediyordum. Hastalığım geçince normal hayatıma döneceğim, her şey eskiye dönecek gibi hissediyordum.
Bir haftanın sonunda ağrım çok yavaş şekilde azaldı ve geçti. Artık keyifli, çok iştahlı, canı sürekli bir şeyler isteyen, sürekli naz yapan hamilelerden olma zamanım gelmişti o zaman… öyle ya, bunca yıl beklemiştim bunu, keyfini çıkaracaktım tabi…
Ama o da nesi? Bu hissettiğim şey mide bulantısı mı?
Gelecek yazıda görüşmek üzere…
Dilek
- Evde Cilt Bakımı - 10/31/2017
- Çocuğumun Bağışıklık Sistemini Nasıl Güçlendiririm? - 10/23/2017
- Çocuğun Şiddet Eğilimlerini Nasıl Yok Edebiliriz? - 10/10/2017
(=
Yaşasınn ;))
geriye kaldı 34 hafta :)bundan sonra hamileliğinizin keyfini çıkarın.Siz ne kadar mutluysanız bebekte o kadar mutlu olacak
Sırt ağrına çok üzüldüm. Umarım şimdi daha iyisindir. Nasıl keyifle okudum hamile hamile yazdıklarını! :))
Allah'a şükür iyiyim. ne zaman sırtımda bir rüzgar hissetsem korkuyorum ve bir şal vs. alıyorum sırtıma. çünkü ilaç kullanamayınca dayanması çok zor oluyor bu ağrıya. yaşlı kadınlar gibi "ay orası esiyor" "aman burada cereyan yapıyor" "ay klima çok mu soğuk üflüyor" modundayım sürekli ama olsun. :))
Olsun Dilekcim, geçecek bu günler. Azıcık sabır. Çok öpüyorum! :*