Anasayfa / Sağlık / Arzu’nun Lohusalık Hikayesi

Arzu’nun Lohusalık Hikayesi

Herkese Merhaba!

Geçen yazımda doğum hikayemi anlatmıştım. Bugün sizlerle lohusalığımı paylaşmak istiyorum.

Hastanede iki gece kaldık. Ben, kocam, annem ve bebeğimiz.
Hastane süperdi. Hemşire gelsin, doktor gitsin, yemekler saatinde, altımda sonda, tuvalete bile gitmeme gerek yok.
Hemşirenin biri geliyor ateşime bakıyor, diğeri gidiyor çarşafları değiştiriyor, bir tanesi bebeğimize temiz kıyafetler getiriyor falan…
Lohusa şerbetini bile onlar verdi. Gak diyorum su, guk diyorum hoşaf getiriyorlar. 

Yanımda getirdiğim gecelikler dar. Ben zannetmiştim ki doğumdan sonra 38 bedene geri dönücem, nah!
Bi de deli gibi ödem yapmış vücudum, danalar gibiyim.
Memelerim bebemizden büyük.
Koşarak kaçmak istiyorum ama memelerime basarsam diye vazgeciyorum.

Dikiş yerlerim acıyor. Sırtımda hala epidural takılı.
Canım acıdıkça basıyorum düğmesine.
Çok su içiyorum. Bol proteinli hastane yemekleri fena değil. Gazım yok. Güzel osuruyorum, doktor memnun.
Bebeğimiz daima kucağımda. Yanımdaki plastik kutuya koymuyorum.
Hemşire arada gelip bebek bakım odasına götürmek istiyor, vermiyorum. 

– Bi alsaydım
– Olmaz, ne yapacaksın ki?
– Bakımını yapalım
– Ne bakımı, burda yap?
– Doktor bey bakacak
– Bi zahmet gelip burda baksın

Koynumda yapıyor ne yapması gerekiyorsa, yapışık yaşıyoruz.
Çok memnunum.
Hemşireler işinin ehli, ziyadesiyle memnunuz. Doğumda dikişlerim kapanırken emziriyordum, istediğimiz herşeyi yaptılar. Sayelerinde emzirmeye çok başarılı bir başlangıç yaptık. Hatta, hastaneden çıkarken bir tanesini eve götürmek istedik.
Bebeğimiz her istediğinde emziriyorum. Eğer, iki saati geçtiğinde uyuyorsa uyandırıyorum ve emziriyorum. Hastanede kaldığımız süre boyunca bebeğimiz uyuyor ve emiyor. 

Doğumdan hemen sonra bebemizi yıkatmadık, sadece sildiler. Benim çıplak tenimde yaşıyor. Süt kokuyor.

Gece. Annem horluyor. Sesleniyorum, duymuyor. Kalkamıyorum, altımda sonda var. Delirmek üzereyim. Yorgunum, horultudan uyuyamıyorum. Yanımda elma var, onu fırlattım, uyandı.

– Aaa noldu yaa
– Ne, ne oldu, ne?? 
– Horluyorsun, uyuyamıyorum
– Saçmalama, ne horlaması
– Anne, yemin ederim kovalarım seni

Annemle didişmemiz böyle başladı ve 6 hafta sürdü.

Ertesi gün hemşire geliyor ve sizi yürüteceğiz diyor. Büyük bir olaymış gibi konuşuyor, korkuyorum.
Sonda çıkıyor. Epidural çıkıyor. 2 kişiler. 

– Yatağın en kenarına doğru dönün, biz size yardım edeceğiz
– Allaaa allaaa, 38 senedir yürüyorum ben yahu, ne oluyor yani…

Aaaa karnımdan kuvvet alıp belimi doğrultamıyorum!
E tabi, karnımı kesmişler kat kat, dikişler atmışlar… Ne yürümesi, kıçımı oynatamıyorum yerinden.
2 hemşire kollarımdan tutuyor, dikiş yerlerim çok acıyor.
Kalkmak çok zor geliyor.
Kalkıyorum, iki büklümüm. Karnımı dik tutup belimi doğrultamıyorum. Belim bükük yürümek istiyorum.
Hemşire müsaade etmiyor:
Hayır, doğrulun yürüyün”.

Çok acıyor ama yavaş yavaş yapıyorum. Hemşirenin biriyle koridorda yürüyorum.
“Mehmet, odadan çıkma sakın.. bebemiz sana emanet”. 

İlk kez bebemizden ayrılıyorum. Yürüyorum.

Tuvalete götürülüyorum. Çişimi yapmam lazımmış. Tık yok.

“Bol bol su için. Ayrıca, 3-4 gün içinde de büyük abdestinizi yapmanız gerek”
Ertesi gün de bu hikaye aynen devam etti…

Hastaneye ziyaretçi kabul etmedik. Sadece, ilk emzirme gerçekleştikten sonra çekirdek ailemize (anne-baba-kardeşler) haber verdik ve bebeği benim koynumda gördüler. 

Devamlı emziriyorum. Ter içindeyim. Sade suyla siliniyorum. henüz duş almadım. Kokulu, parfümlü herhangi bir şey sürmüyorum. Saçım başım birbirine karışmış durumda. Olsun, bebemiz güzel emiyor.
Emiyor ve uyuyor. Onunla birlikte ben de uyuyorum. Yemek yiyorum. Emziriyorum. Uyuyorum. Yemek yiyorum. Emziriyorum. Uyuyorum. Yemek yiyorum.
Devamlı su içiyorum.
Devamlı kayısı hoşafı dayıyor hemşireler.
Yemek yiyorum. Emziriyorum. Uyuyorum. Yemek yiyorum. Emziriyorum. Uyuyorum. Yemek yiyorum.
Su içiyorum.
Kayısı hoşafı içiyorum.
Yemek yiyorum. Emziriyorum. Uyuyorum. Yemek yiyorum. Emziriyorum. Uyuyorum. Yemek yiyorum.
Su içiyorum.
Kayısı hoşafı içiyorum.
Yemek yiyorum. Emziriyorum. Uyuyorum. Yemek yiyorum. Emziriyorum. Uyuyorum. Yemek yiyorum.
Su içiyorum.
Kayısı hoşafı içiyorum.
Yemek yiyorum. Emziriyorum. Uyuyorum. Yemek yiyorum. Emziriyorum. Uyuyorum. Yemek yiyorum.
Su içiyorum.
Kayısı hoşafı içiyorum. 

İkinci günün sonunda hastaneden çıkıyoruz. Eve gidiyoruz. Orası da başka hikaye…

Görüşmek üzere!

Arzu

Diğer Paylaşım

Meditasyon Yapın – Süheyla Pınar Alper

Evet, meditasyon yapın. Günümüz yaşam biçimi, yaş kaç olursa olsun hepimizi sürekli bir koşturma ve …

5 Yorum

  1. Lohusaliginda anasiyla didisenin bir tek ben olmadigimi okuyunca sevindim ne yalan soyleyeyim. 10 gun dayandik karsilikli, 10. gunde kayinvalidem gelmisti cok sukur! 🙂

    • 🙂 Bence didişmeyen yoktur, bizde eşim de depresyona girmişti,herkes kendi annesiyle didişiyordu

    • Bu kadar didişmeye rağmen iki anneninde hakkını yiyemem ben şanslıydım 50 gün kaldım neredeyse, gak dedim su gık dedim yemek , ne dediysem yapıldı prensesler gibiydim, hele gece emzirip direk yanımda kim kaldıysa ona verip gaz çıkarma alt değiştirme seanslarında ben uyuyordum. Bu sayede saa başı emme günlerini rahat atlattım.

  2. Lohusalık çok zor gerçekten ama ben annem olmasaydı nasıl atlatırdım bilmiyorum. Yanımda 20 gün kaldı, hem bebeğime hem bana inanılmaz bir sabır ve şefkatle baktı, her türlü kaprisime dayandı, bebeğime istemediğim hiçbirşey yapmadı, "bizim zamanımızda.." cümlecikleri kurmadı:))) Gittiği gün sudan çıkmış balığa dönmüştüm.

  3. Bu arada ben devlet hastanesinde (Gata) doğum yaptım, orada bebeği asla yanınızdan almıyorlar ve çocuk doktoru da otomatik olarak odanıza gelip kontrolleri yapıyor. Bebeğimi doğumdan sonra yıkamamış sadece silmişlerdi mesela. Asla mama telaffuz edilmiyor, herkes sizin emzirebilmeniz için uğraşıyor. Özel hastanelerin de çok başka avantajları oluyor; en başta konfor ve daha çok ilgi diyebilirim ama devlet hastanelerinde bebek odası olayı yokmuş galiba. Öyle mi acaba; bu sadece özel hastanelere özel bir durum mu?

Leave a Reply