Gelmiyor.
Son günler de geçmek bilmiyor… Son birkaç haftadır ufaklığın son numarasını yapıp erken geleceğini düşünüyorduk ama, bugün 40. Haftaya resmen girmiş durumdayız ve doktorumuzun dediğine göre henüz gelme niyeti bile yok.
Eh, ben olsam ben de gelmem. Dışarısı soğuk bir kere. Anne karnı rahat, ekmek elden su gölden. Ne karışan var ne eden…. Paşa oğlan da bu konfora bayılıyor demek ki!
Not edilmesi gereken hususlardan birisi: İlerideki karakterine göre kıyaslama yapıp kendisine anlatabileceğimiz bir hikaye çıkabilir buradan.
Tam da bu hikayelerden hareketle, hayatlarına “bebek” giren ailelerin her şeylerinin onunla ilgili olma konusuna gelelim. Doğal olarak artık bütün “yarınları” onunla düşünüyorsunuz. Daha önceden yarına dair yaptığımız hayaller değişkenlik gösterebiliyordu. Daha doğrusu iki kişilik düşünceler üzerinden düşünüyorduk yarınları, şimdi ise üç. Bir örnek verelim: Brezilya’ya dünya kupasına gidecektik mesela, şimdi ise onunla gidebileceğimiz Fransa’daki Euro 2016’ya odaklanmak gerekti. Demek istediğim, planları sekteye uğrattığı değil, sadece planlama şekillerini farklılaştırdığı. Onsuz bir şey hayal edemez oluyorsunuz bir yerden sonra, doğal olarak da bütün işiniz gücünüz de o oluyor.
Dönelim esas gündeme… Muhtemelen Başak’a daha çok soru geliyordur ama, özellikle kadın arkadaşlarda hamilelik farkındalığı çok fazla. Pek çok iş arkadaşım, gün aşırı durumu soruyor. Erkek arkadaşlarımıza haber vermesem doğduktan iki ay sonra akıllarına gelir belki… kadınlar unutmuyor. Şimdilik yanıt belli: beklemedeyiz. Ama önümüzdeki iki haftayı, “her an gidebilir” modunda tutuyorum. Her şey onun gelişine kilitlenmiş durumda.
Başak iyi, çok iyi. Erkeklerin hamilelik sürecindeki hikayelerini dinlediğinde korkabilir insan. O sorumluluğa hazır mıyım, nasıl başa çıkarım diye düşünebilir. Tabii ki başkalarıyla kıyaslamam mümkün değil ama mükemmel bir hamilelik dönemini geride bırakmak üzere olduğumuzu söyleyebilirim. Büyük bir sorunla uğraşmadan, bazı fiziksel kısıtlamaları saymazsak hayatımızı pek de sınırlamadan şahane bir 9 ayı tamamladık, son günlerdeyiz. Belki de en zor günler ama bir yandan da en heyecanlı günler. Gözlerimi ertesi sabaha açtığımda hastanede olabileceğimizi biliyoruz artık. Bir sonraki gece ise Ozan’ı uyutmak için uğraşıyor olabiliriz. Bugüne kadar teorisini okuyup anlamaya çalıştığımız “bebek büyütme” sınavının uygulamalı dersleriyle karşı karşıya kalabiliriz. Kalalım… yeter ki bir an önce gelsin.
Birkaç yıl öncesine kadar bir çivi bile çakamayan bendeniz, kendi evimizi kurmaya başladığımızdan beri çağ atladım diyebilirim. IKEA konusundaki uzmanlık bir yana, elektrik, tesisat vb. konularda da ilerleme kaydettim. Ozan’ın odasına dair pek çok şeyi de kendi ellerimizle yaptık bu yüzden. En son odasının abajurunu taktık, fazla ışıktan rahatsız olmasın diye de elektrik anahtarını dimmer’le değiştirdik. Salıncağını kurduk, dolapları hazır, tek eksik kendisi.
Belki de bu tam anlamıyla “baba” olmadan yazdığım son cümleler, belki de bu satırlardan bir sonraki yazımda bambaşka hisleri aktarmaya çalışacağım. Ama şu haldeki duyguların da hiç unutulamayacağını yansıtsın istiyorum bu yazının.
Aileyi üçlüyoruz, hayatı farklılaştırıyoruz, yeni bir yaşama başlıyoruz.
Gel artık diyoruz o yüzden, daha fazla bekletme bizi…
Tuncay
- Evde Cilt Bakımı - 10/31/2017
- Çocuğumun Bağışıklık Sistemini Nasıl Güçlendiririm? - 10/23/2017
- Çocuğun Şiddet Eğilimlerini Nasıl Yok Edebiliriz? - 10/10/2017