Anasayfa / BYBO / Yapım / Hamilelik Öncesi / Bebek Yapım Günlükleri / Naz Kız’ın Bebek Yapım Günlüğü — 11. Bölüm

Naz Kız’ın Bebek Yapım Günlüğü — 11. Bölüm

Eğitim Şart! 

Köpeğimizin İtalyan Mastiff Cane Corso cinsi bir köpek olduğunu söylemiş miydim? Bu köpekler aslında koruma köpeği imiş, ama eğitim almaz ise (ki bence bu her Canlı için geçerli) tehlikeli bir köpek olabiliyormuş, çünkü köpekbalığından daha güçlü olduğu, bazı kaynaklarda yazan, korkutucu bir bilgi… ☺ Bu sebeple köpeğimizin özellikleri nedeni ile eğitim alması gerektiğini öğrendik. 

Bir sürü köpeği olan bir arkadaşımıza danışarak eğitmenimiz Efe ile tanıştık. İlk tanışma evimizde oldu ve o an Efe’nin aslında bir köpek ruhu taşıdığına kanaat getirdim ve geldiğimiz şu zamanda bu düşüncem hiç değişmedi ☺.  Efe bize kısaca yapılması gerekenleri, köpeğin “psikolojisini”, neye nasıl tepkiler verebileceğini anlattı. Bendeniz “ruhu daralma şampiyonu” hemen içimden karalar bağlamaya başladım. Efe de benim binbir sorumun içinde boğulup, bir süre sonra sorularımı cevapsız bırakmaya karar verdi, hala da cevap vermiyor 🙂

Öncelikle biz isteklerimizi dile getirdik, mesela koltuğa çıkmasını, yatak odamıza girmesini, mutfağa girmesini, sofraya hoplamasını istemiyorduk. Bu konuda yapılması gerekenleri anlattı; en önemli nokta eşim ile uyumlu davranmamız gerektiği idi. Birimizin hayır dediğine, öbürümüz asla EVET demeyecekti. Eğer Padme ile benim aramda bir gerginlik var ise, Kadir buna asla müdail olmayacaktı. Eğer sözümüzü dinlemeyip, asi davranırsa, onu sırt üstü yatırıp, tek elimiz ile göğsünü tutmamızı söyledi. Burada “patron benim” diyormuşuz. Bunun gerçekten köpek dilinde bir karşılığı var; eğer çok şımarıksa ve laf dinlemiyorsa, eşim hemen sırt üstü yatırıyordu, (ben korkuyordum) bir süre kalkmaya çabalıyor, sonra pes ediyor ve sakinleşene kadar sırt üstü yatıyordu. 

Çiş kakasını artık eve yapmama eğitimi en başarılı olduğumuz konu idi. Çünkü evdeki çiş izleri ve kaka kokusundan ve sürekli çamaşır suyu ile yaşamaktan delirip, sokağa çıkma izni verildikten sonra her sabah saat 6 da uyanıp, Padme’yi dışarı çıkarmaya başladım. O da oldukça şaşırdı. Ve her sabah saat 06.00 da beni kapının önünde beklemeye başladı. Böylece de eve çiş- kaka yapmayı bıraktı. Bazen bize çok kızarsa çiş yaptı ama o da tepki çişiydi. Saygım var o çişe ☺. 

Eğitimin en ilginç kısmı “sevme-sevilme” yasası idi ☺. Efe her fırsatta gerekli-gereksiz köpeğimizi sevmememiz gerektiğini söyledi. Sevmek bir ödül olmalıymış. Dolayısıyla iyi birşey yaptığında, büyük bir “aferim kızıma” diyerek doya doya sevebilirmişiz. Ama evin yumoş ayısı gibi zırt pırt sevmek doğru değilmiş. Bu zor bir karardı ama Efe’ye güveniyorduk ve uygulamaya başladık. Bayağı eleştiri aldık. Herkes gelip, gerçekten yumoş ayı gibi mincık mincık sevmek istedi ama izin vermedik. Biz bile sevmedik ve üzgünüm kim ne derse desin ama bugün meyvesini yiyoruz. Bu kadar disipline rağmen hala şımarık, siz düşünün… Bu arada ev dışında bir de sosyalleşme konusu vardı. Eğitim sürecini yürüten kocacım, her hafta Efe ve bir büyük köpekle bir araya gelerek, sosyalleştirme çalışmalarına başladı. Çünkü Padme Hanım oldukça – ama oldukça- korkak, bize bağımlı, bize temas etmezse dünyanın sonuymuş gibi kıvranan bir köpek olmuştu. (Bazı kaygı huylarını benden almış olabilir, kabul). Aslında bu da cinsinin bir özelliği imiş, koruma köpeği olduğu için, sürekli insan teması istermiş. 

Padme Hanım bu süreçte çok başarılı olamadı, korku hali çok uzun sürdü, sosyalleşmesi için Efe saysesinde tanıdığımız Arı Konak Köpek Pansiyonu sahibi sevgili Mehnaz devreye girdi, babamız (yani kocacım) Padme Hanım’ı sık sık konağa götürüp, buradaki huyu huyuna uygun köpekler kabilesinde sosyalleştirmeye çalıştı. Gel zaman git zaman Padme Hanım’ın tam anlamıyla “adam” olabilmesi için onu konakta bırakma fikrine bile gelmişti sıra. Benim bile içim cız etti, yüreğim darlandı (şaşırdınız mı?) “nasıl ama o daha bebek, şey ee biz de kalsak, bir kaç saat kalsa” derken ilk onsuz gecemizde eşimden beter benım olacağım kimin aklına gelirdi… Sanırım 50 kere aramışımdır Mehnaz’ı; o da bütün sabrıyla her seferinde neşeyle beni yanıtladı; tam gıcık olduğum ebeveyn modeliydim ta ki ertesi gün Padme Hanım’ın geceyi “Asla yatağa girmeyecek” kuralını bir güzel çiğneyerek Mehnaz’ın koynunda geçirmiş olduğunu öğrenene kadar… Böylece bebeklikten çıkıp, uyanıklık safhasına geçtiğini anladım ve bütün duvarlarımı yeniden itinayla ördüm.

Babası ise herşeye geçer bir sebep bularak hanımefendiyi sosyalleştirmeye devam dedi… 

Bu arada bizde durum pek değişmemişti, birbirimizi çok özlüyor, arada bir inadımız kırılırsa, kaçamak bakışlar atıyorduk; ama genelinde mesafe büyüktü. Eşim bir haftasonu Kapadokya planı yaptı, Padme Hanım’ı konağa bırakıp, Kapadokya’da muhteşem bir otele gittik. Odaya girdiğim an büyülenmiş, hep orada kalmak istemiştim. Camdan baktığım dünya gerçek dışı ve çok güzeldi. Muhteşem bir haftasonu geçirdik, ilk günlerdeki gibi aynalara bakıp, şükrettik. Ağzımız kulaklarımızda İstanbul’a döndük. Daha iyiye gidiyor, zihnimi temizliyordum. Bu arada dans etmeyi çok sevdiğimden, Zumba derslerine başladım. Eğitmenimiz de liseden çok yakın bir arkadaşımdı. Iş çıkışı üşenmeden Zumba’ya gidip, enerjimi atıp, eve gidiyordum.
Yine bir gün derste kendimi çok yorgun hissettim. Eğitmen arkadaşım sürekli iyi olup, olmadığımı soruyordu. Halsizdim ama iyiydim. Zıplamalı bir hareket vardı, yapamadım, içimden birşey koptu. Arkadaşım yanıma gelip, panikle halimi sordu. Tek hissettiğim içimde garip birşeylerin olduğu idi ve;
“Sanırım hamileyim” dedim… 

Haftaya Görüşmek Üzere

Sevgiler,

Nazlı

Diğer Paylaşım

Ahu’nun İkinci Doğal Doğum Hikayesi

Sevgili Duru, Seninle maceramız 17 şubat 2017’de başladı. Reglim sadece iki gün gecikmişti ama ben …

2 Yorum

  1. her hafta öyle bir yerde bırakıyorsunuz ki, pembe dizi gibi oldu 🙂 zevkle takip etmekteyim…

Leave a Reply