Anasayfa / BYBO / Yapım / Hamilelik Öncesi / Bebek Yapım Günlükleri / Naz Kız’ın Bebek Yapım Günlüğü — 14. Bölüm

Naz Kız’ın Bebek Yapım Günlüğü — 14. Bölüm

Hayatı Bıraksak, Aksa… 

İğneler sonrası meraklı bekleyiş içindeydim en son… Eşim bile mantık abidesi olmasına ragmen, karnımı seviyor, heyecanlanıyorduk. Bayramdan önceki Cumartesi gecesi Antalya’daki şahane doğa harikası kamp için yola çıkacaktık. Eşim Cumartesi sabahı dışarı çıktı, ben de bavul hazırlıyordum. Bir yandan da dikkatli hareket ediyordum, düşük yapmış biri olarak, ikincisinden korkuyordum. Bir anda bir akıntı gibi bir şey oldu, tuvalete gittim ve kanamıştım. Hafif bir kanamaydı ama kandı sonuçta… Dünyam başıma yıkıldı. Kulaklarım uğulduyor, başım dönüyordu. Koltuğa oturdum, avaz avaz ağlamaya başladım. Ama hani göğüslerim acıyordu? Hani halsizdim? Hani 3 yumurtam vardı? Her şey yolundaydı hani? O kadar ağladım ki yatağa girip, bir daha çıkmamak istedim. Akşam yolculuğa çıkacak olmamız beni bayağı mutsuzlaştırdı. Hemen doktoruma e-mail attım. Tamamen çocukca ve saçmasapan şeyler yazmışım. Küstüm kendime, bedenime, doktoruma… 

Eşim geldi, anlattım, “Hayırlısı” dedi. En tahammül edemediğim kafa yapısıydı. Kimse bana bu noktada olumlu düşünmeyi telkin etmemeliydi. İşte bu haleti ruhiye de bana bir ders oldu. Çalıştığım kurumda hamile kalamayan iki arkadaşıma sürekli “Pozitif düşünün, kendinizi bırakın, hayırlısı” gibi çokca saçmalamıştım. O zaman bu dediklerime inandığımdan değil, popüler cümleler olması sebebi ile söylüyordum ve aslında karşımdakinin en son ihtiyaç duyduğu şeymiş bu saçmalamalar… 

Akşam oldu, ben bomboş bir ruh ile arabaya bindim, çılgın gibi trafik vardı. Arabada eşimin iş ortağı ve benim kuzenim de vardı. Herkes erkekti; beni kimse anlamayacaktı, uykuya daldım. Uzun bir yolculuk sonrası Antalya’ya vardık, Kasım ayı olmasına ragmen feci sıcaktı. Ben saatlerce arabada terlemiş, sıkılmış, sinir krizine 5 kala modundaydım. Bu kampı kendime ve eşime zindan etmemeliydim. Bu tatilden birkaç ay önce Amsterdam’a gitmiş, yine adetime denk geldiği için çokca domuzluk yapmıştım. Oysa toparlamış, güçlü kadın olmuş, mızmızlığı geride bırakmıştım, tekrar dönüş yapıp, eşime karşı artık kredimi tüketmemeliydim. Ben bile baymıştım gel-gitlerimden. 

Kampa vardık, doğa harikası bir yere çadırımızı kurduk. Mekan acayip güzeldi, hemen sakinleştim. Şortları, tişörtleri giyip, kendimizi çardaklara, salıncaklara attik.

Tabii kanamam olduğu için inci gibi denize giremeyecek olmak beni sinirlendiriyordu ama yapacak ne vardı ki? Eşim, ortağı ve kuzenim Enduro sporu ile uğraşıyor, o yüzden arabanın arkasında römorkta motorsikletlerini de getirdiler. Onların hayali Uluslararası yarışların yapıldığı pistlere gitmekti; benim de hayalim yalnız kalmaktı. Çıkarlarımızı çıkarınca güzel bir tatil olabilirdi. 

Vücut 3 yumurtayı oldukça zor ve yoğun atıyormuş; bir de çadırda kalıyoruz… Aman allahım mahvolmuştum; saat başı tuvaletteydim, resmen bitkin düşmüştüm. Gündüzleri kendimi tamamen güneşin altına atıp, içimi ısıtıyor, kan kaybından hasta olmayayım diye çabalıyordum. Ama doğa ana çok iyi geldi bana. Bir ara sahnem şuydu; ağaçların altında yere yattım, gördüğüm uzun uzun ağaçlar ve masmavi gözyüzü idi. Bir anda caz müziği çalındı kulağıma. Müzisyenler deniz kenarında müthiş bir ziyafet yaşatıyordu. O an zamanı durdurup, şükretmeye başladım. Bebeğimin 2. Defa gelmemesini saygıyla karşılamaya çalışıp, içimi huzurla yıkadım. Bunları gerçekten yaptım… 

İstanbul’a dönüş yolunda eşimin telefonu çaldı. Ofislerine hırsız girmiş, ciddi hasar varmış. Hepimiz kalakaldık, çok üzüldük, sinirlendik. Daha Antalya’dan yeni çıkmıştık, önümüzde uzuun bir yol vardı. Ve o uzuuun yolu tek kelime konuşmadan gittik. Sabah 6 da ofise vardık; kapıları, duvarları kırıp, ne var ne yok götürmüşler. Polisin de elinde hiç kanıt yoktu. Mahremiyetlerine el sürülmüş olmalarından dolayı eşim ve ortağı bir anda çökmüştü. Ne yapacağımı, diyeceğimi bilemedim ama çok üzüldüm. Dedim ki sonra “Nazlı vallahi de billahi de, inansan da inanmasan da herşeyde bir hayır var” Hamile olsaydım, eşim ne kadar zor duruma düşecekti. Hasarları büyüktü. Elektronik eşya olduğundan sigorta belli bir oranda karşılıyordu. “Sen sakin ol, bekle dedim” kendime. 

Sonraki ay 2. Yumurta rezervi için doktora gitmedim. Hayalkırıklığı yaşama korkusu sardı ama kaçmak da olmaz. Doktoruma niye gitmediğime dair e-mail attım, hemen aradı ve o sakin kadın beni bir azarladı, ne olduğumu şaşırdım. “Ama” dedim, “Madem 3 yumurtam oldu, boyutları normal, eşiminde sorun yok, neden olmuyor?” doktorum çok şaşırmıştı, genelde çok akılcı konuşurduk; demek ne kadar saçmaladıysam, bir ara sustu ve dedi ki “Nazlıcım eğer herkes, herşey yolunda diye hamile kalsaydı herkes hamile olurdu. Şu kadar insan (rakam verdi ama unuttum) tedavi olmazdı. Sende de herşey yolunda gözükebilir ama demek bazı şeyler sıkıntılı ki olmuyor. Bu çocuk oyuncağı değil. Size tedaviyi anlatırken bunun bir yol olduğunu söylemiştim ve o yolu birlikte belirledik. Sana 2 iğne tedavisi yapacak, olmaz ise direk tüp bebeğe geçecektik. Ama sen her tedavi sonrası vazgeçersen olmaz” dedi. 

Normalde birinin benimle böyle konuşmasına izin vermezdim ama doktorumu seviyor ve çok güveniyordum. O yüzden kredisi vardı ve söyledikleri doğruydu. Aslında mızmız halime tokat atıyordu, ohh iyi de yaptı.

Geçen ay tekrar iğne oldum karından. Yine 5 adet, düşük doz. Ve bu sefer iğnelerimi BEN YAPTIM… içimdeki güçlü kadın uyanmıştı bir kere. Ilk sabah yatağımdan kalkıp, karışımı yapıp, iğnemi yapmıştım. Sonraki günlerde de hep ben yaptım. 5. Gün doktora gittim ama maalesef sadece 1 yumurta olmuş, o da zaten vücudun yaptığı yumurta, iğneler birazcık büyütmüş. Çatlatma iğnesi verdi, ertesi gün onu da yaptım ve komutlara uyup, yine bekleme süresine başladık. Güçlüydüm ama ilk yaptığımdaki heyecanım gitmişti. O zaman 3 yumurtam vardı, şimdi 1 ihtimalle yarışıyordum.

Evrenin bu dengesini anlayamıyordum; ben ne zaman güçlü olsam, işler ters gidiyordu sanki. Neden tutmuyordu? Neden 1 yumurta mesela? Ben neden bu kadar sorguluyorum? Biraz bıraksam… ahh azıcık bıraksam, hayat bana gelecek ama… 

Haftaya görüşmek üzere… 
Sevgiler, 

Nazlı

Diğer Paylaşım

Ahu’nun İkinci Doğal Doğum Hikayesi

Sevgili Duru, Seninle maceramız 17 şubat 2017’de başladı. Reglim sadece iki gün gecikmişti ama ben …

2 Yorum

  1. Nazlı, yalnız değilsin. Hem de yazdığın ilk günden itibaren.. Bil istedim.

Leave a Reply