Benim için çocuk sahibi olmak çok doğaldı her zaman. Olması gereken, doğanın bir rutini… Sev, evlen, seviş. Korunma ve hopp çocuk… Öyle süslemeye püslemeye de gerek yoktu, istedin mi olmalıydı. En azından ben öyle sanıyordum…
Şimdi düşünüyorum da, cahillik güzel şey!
Eşimle çocuk sahibi olmaya karar verince “denemeler” başlığı altındaki çalışmalarımızla ilk ay gelmişti miniğim. Sanırım ‘istedin mi olmalı’ kısmı evrene mesaj olmuştu… Sorunsuz, rahat, sağlıklı ve güzel bir hamilelik geçirdim üstelik.
Günler geçiyor, ben sürekli okuyordum. Ama bir sorun vardı: Doğum kısmına gelemiyordum bir türlü. Sağlıklı beslenme, yoga dvd’leri, hamilelik araç gereçleri, bebek araç gereçleri… Hep işin güzel taraflarıydı oyalandıklarım. Hep ertelemekle geçti, ta ki doğum iznimi alıp 37. haftaya girdiğim ilk güne kadar…
İçimde inanılmaz bir temizlik isteği varken cesaret edip oturdum bilgisayar başına. İnsan en çok bilmediğinden korkar felsefesiyle önce sezaryen, sonra normal doğum videosu izlemeye başladım.
İlk izlediğim sezaryen videosundan sonra ilk bir saat hiçbir şey yapamadım. Evet, dehşet içindeydim ve evet, çok korkmuştum… Normal doğum videosuna gelmişti sıra. O kadar normaldi ki her şey ve sevmiştim ben bu işi, başarabilirdim…
Önümüzdeki 3 gün normal doğuma taktığım için kafayı, oğluşum 37+3’de geldi. Pelvis kaslarını sık bırak, alaturka tuvalet kullan, bol bol hurma ye, hopla zıpla ve yer sil ve tam 37+3 gecesi nişanım geldi. Biliyordum neye benzediğini, evet doğum başlamıştı. Ne kadar sürer? Maksimum 3 gün…
Tamam, harika, hazırız oğlum diyordum. Sabaha kadar dolandım durdum. Kasıklarımda üşütme ağrısı, hayır sanki gaz sıkışması ya da bel ağrısı… Karnımda ise uçuşan kelebekler
Üstesinden gelebilirdim. Gece boyunca bir şeyler yazdım, dolandım, şarkı söyledim, duş aldım. Son gecemizdi aynı bedende oğluml. Mutlu hatırlasın istedim…
Sabah kahvaltımı iyice yapıp sezaryen olasılığını aklımdan ve bedenimden çıkarmak istedim. Bindik arabaya, çantamızı da attık tabii… Hastaneye ulaştığımızda Pazar saat 12:30’du.
Açılma 2 cm ve kasılmalar düzenli…
Doktorumuzu arayıp bilgi verdi hemşireler. Gölbaşı mevkiinde Pazar kahvaltısındaymış ve geliyorum demiş. Niye yazdım bunu; muhtemelen o Pazar kahvaltısına yetişmek bana muhteşem suni sancılara mal oldu. Hemşire suni sancının gerekli olacağını söyleyip yok oldu. Eşimin eli elimde tam 2 saat inlettim hastaneyi. Doğumdan 1 ay sonra bile geçmeyen tırnak izlerine sahip oldu eşim. Hatta kayınbabamın dışarıda oturması bile engel olamadı o tatlı çığlıklara… Suni sancı: adı üstünde, her suni şey gibi kötüydü. Ve açılma tamamdı. Doktorum da yeni gelmişti. 1, 2, 3 ıkın Banu, ıkın! Çeneni aşağıda tut… İt, dışarı doğru it… İşte geldi miniğim! 3. ıkınmada. Saat 15:05… 4 cm dikişim oldu tabii ama hissetmedim hiç onları…
Hemen göğsüme verdiler minik oğlanı… Gözleri kapalı, yumuldu, sanki yıllardır bu eylemi yapıyormuş gibi…
İlk doğumumla ilgili (evet, ikinci de var) pişmanlıklarım suni sancı ve kesilerimdi. Geri kalan her şey yolunda ve normaldi…
Herkese sağlıklı, mutlu doğumlar dilerim!
Banu
- Evde Cilt Bakımı - 10/31/2017
- Çocuğumun Bağışıklık Sistemini Nasıl Güçlendiririm? - 10/23/2017
- Çocuğun Şiddet Eğilimlerini Nasıl Yok Edebiliriz? - 10/10/2017
Banu.minnos kizinin hikayesini de isteris:)
Pinar sahin kaplan ben bu arada 2012 ekim annelerinden