Bir bakarsın oyuncağın kırılmış
arkadaşın sana küsmüş darılmış
kavga etmiş kaşın gözün yarılmış
yaşlı gözlerle bana gelip sakın üzülme yavrum
böyle büyür insanlar ağlamak çare değil
zaman değirmenini durdurmak kolay değil
sendeki sen sana soru sorunca
bir masalda kurt kuzuyu kapınca
uçan balon ellerinden kaçınca
yaşlı gözlerle bana gelip sakın üzülme yavrum
böyle büyür insanlar ağlamak çare değil…
Değiştir. Zaten modum düşük bir de bunu dinleyerek yürüyüş yaparsam sokakta ağlayabilirim. Pazartesi sezaryene girmek mi? Hiç düşündüğüm, hayal ettiğim gibi olmayacak bu işin sonu. Ben iki türlü doğumdan da korkuyorum ama şu karnın kesilmesi sonra yedi kat dikilmesi ve ardından ameliyat geçirecek olmanın korkusu her yerimi sardı. Belki hiç kalkamam o masadan… Benim etim ne budum ne? Ama Eren Çinli kadınların da o zaman hiç doğuramayacağından bahsediyor. Evet, masadan kalkabilirim kendimi korkutmanın alemi yok. E şimdi ne oldu? Sezaryen fikrine mi alıştırıyorum kendimi? İnsan bir kere ihtimaller içine sezaryeni sokarsa hemen o tarafa kayıveriyormuş. Bende o da çok net gerçekleşmedi. Korkuyorum!
Açılmam yok, sancım yok. 41+6’yım bugün. Doktorum kararlı, 42’de alacak. Of… Hava da buz gibi eve hızlı yürüsem iyi olacak… Bacaklarım taşıyamayacak gibi ağrıyor, yolun kenarına at arabası gibi çekiyorum. Gelene geçene bakıyorum boş boş… Bu ağrının aynısı bugün market alışverişinde de oldu. Hem gelmiyor hem de acı çektiriyorsun Ozan! Neyse son bir nefes eve gideyim de ütülemekte olduğum nevresimlerime devam edeyim. Acayip rahatlatıyor beni şu an ☺. Oh kulağımda da ‘talk dirty’ çalıyor… Nevresim ne gıcık bir şey ya! Sağdan soldan ütülesen de aşağıya dökülen yerleri yine kırışıyor. Neyse zaten hiçbir işim yok. Ütüye devam… Olur da hastaneye gidersem bunlar eve dönünce serilmesi için hazır olsun istiyorum.
İçeriden Beşiktaş maçının sesi geliyor. Hazır bu işler biterken ben de gidip izleyeyim. Bakalım canım takımım ne alemde. Ay yoksa ojelerimi mi tazelesem? Ya zart diye doğurursam? Aman gelen giden yok zaten maçı izleyip yaparım ne yapacaksam. Maç zevksiz… Acıktık da üstelik.
Bugün Bülent Bey son randevumda doğumdan önce hiçbir şey yeme demişti. Pazar gecesi yani… Bugün cumartesi. Tuncay ile mantı yapıyoruz. Bol sarımsaklı ve soslu. Tam bir kaşık alıyorum ki değişik bir akıntı geliyor aşağıdan. Tuncay’a derin derin bakıyorum. O zaten bir değişiklik olduğunu sezecek kadar uyanık. “Korkma ama su gibi bir şey geliyor benden.” Neden korksun ki! Korkacak biri varsa o benim!!! Ama gülüyorum. Mantıyı yemem lazım. Cidden karnım çok aç ve bu tabağı yemezsem gözüm arkada kalır. Tuncay ısrarla tuvalete gitmemi istiyor. Sıkılarak gidiyorum “Aaaa! Tuncaaayyy! Kan bu! Kan gibi bir şey yani! Kan mı bu! Buraya gel!! Ne bu! Ne yapacağız?! Kan bu ya kan!! Allahım mahvolduk!” Bu tepkiyi ağlayarak ilk hamile olduğumu öğrendiğimde de vermiştim. Sadece sözler farklıydı. “Olamaz! Hamileyim! Nasıl olur? Hazır değilim!!”
Aradan dokuz ay geçmesine rağmen kendimi hazırladığımı düşünsem de olmamış işte…
Tuncay ve ben ne yaptığını bilmeyen iki deli gibi evin içinde odaları dolaşıyoruz. Ben bir ara çorap alıp hastane çantasına atıyorum ama o çantayı almadan evden çıkıyoruz. Veya alıyor muyuz gerçekten hatırlamıyorum. O hengâmede ojelerimi düşünüyorum. Duş almalıydım. Nevresim ütüleyerek zamanı harcadım. Doktorum hastaneye geçip NST’ye bağlanmamı istiyor. Arabayla ilk şoku atlattıktan sonra, sakin sakin, döneceğimizi düşünerek gidiyoruz. Birinci kat, hastane odası. Az önce birileri çıkmış buradan. Kapıda pembe süsler… Çok tatlı bir hemşire gelip karnıma bantları takıyor.
– Şu an çektiğiniz sancılar bugün ne zamandan beri var Başak Hanım?
– Sabahtan beri.
– Peki, şu an bir sancı geliyor. Ağrı hissediyor musunuz?
– Hayır.
– Nasıl olur? Demek ki ağrı eşiğiniz çok yüksek… Bu derecedeki bir sancıda birçok anne dayanamaz, ağlar.
– Bu sancı neredeyse bütün gün benimleydi.
– Güzel sancılar. Güzel bir doğum bizi bekliyor sanırım.
– Normal doğum mümkün mü yani?
– Bir sıkıntı yoksa evet. Doktorunuzu aradık. Geliyor.
İşte buradan sonrasını çok duyamıyorum. Doğum bu gece olacak ve ben eve dönemeyeceğim. Hemşirenin dedikleri moralimi yükseltiyor. Telefonum çalıyor. Ucundaki ses tatlı doktoruma ait. “Geliyorum Başak. On dakikaya ordayım.” Tamam, artık hiç ihtimal yok. Ben bu gece doğuracağım. Sancılarım da başladı. Başka ne isterim ki… Allahım son gün sancım başladı. Sezaryen da olsa sancımın gelmesini çok istiyordum. Böylece vücudum doğuracağımın sinyallerini aldı. Belki normal doğum bile olabilir… Tuncay ile odada yalnızız. Az sonra kardeşi Ahmet ve sevgilisi Derya geliyor. Başka kimseye de söylemedik zaten. Gülüşmeler, şakalar… Bir an hastanede olduğumuzu unutuyoruz. Doktorum herkese sıcak bir selam vererek muayene için odadan çıkmalarını istiyor. Ve işte o surat. Panik… Dehşet…
– Seni hemen sezaryene alıyorum Başak. Bebek suyuna kakasını yapmış. Bu duruma mekonyum denir ve bu tıbbi açıdan tehlikeli bir durumdur. Hem açılman da hiç başlamadı.
Tuncay tedirgin bir sesle:
– Biraz daha beklesek? Belki…
– Beyefendi bu ciddi bir durum!
Bu sözü duyduktan sonra bana doğumun sonuna kadar sürecek olan bir titreme geliyor. Titreme de değil aslında zangır zangır sallanma☺. Şu an hissettiklerimi daha önce bir şiir okuma yarışmasında birinci olacakmış gibi alkışlandıktan sonra ikinci olduğum açıklanınca hissetmiştim. Ne annemin telkinleri ne de öğretmenimin sözleri üzüntümü hafifletmişti. Numaradan üzülmemiş gibi yapıp eve gidince depresyona girmiştim. İşte şimdi de karşımda aynı hemşire konuşup beni sakinleştirmeye çalışıyor. “Soyunmanız gerekli. Size yardım edeceğim.” Ameliyat öncesi cevaplamam gereken sorularla yeni bir hemşire içeri giriyor. Alerjiler, önceki gebelikler vs. Sonra bir başkası gelip iki parmağıma sürülü ojeleri siliyor. Üzülüyorum çünkü iğrenç görünüyorlar. Bari hepsini silseydin!
Dev bir sedyeyle güler yüzlü bir adam içeri giriyor. “Seni götürmeye geldim.” Titremelere ağlama da ekleniyor böylelikle. Tuncay da benimle ameliyathanenin kapısına kadar geliyor ama içeri almıyorlar. İlk önce epiduralim takılacakmış. Ameliyathaneden aklımda kalanlar soğuk, yeşil, metal ve kendi aralarında konuşan hemşireler… Kimse orada olduğumun farkında değil sanki. Daha çok ağlıyorum. Buradaki tek güzel ve rahatlamam için uğraşan kişi odadan beni buraya getiren hastabakıcı. Ellerimi tutup üşüyüp üşümediğimi, üşüyorsam beni bir aletle ısıtabileceğini söylüyor. Aslında üşümüyorum, çok ama çok korkuyorum demek istiyorum fakat ağzımdan kelimeler çıkmıyor. Sadece titreyerek ağlıyorum. O üşüdüğümü düşünmüş olacak ki omzuma sıcak üfleyen bir makine tutuyor. Bu adamı hiç unutmayacağım…
İşte doktorum bütün rahatlığıyla içeri girmekte. Arkasında da epidurali takacak olan doktor var sanırım. İlk önce tanışma ve beni rahatlatma faslını yapıyoruz. Arkasından elime sıkıca tutmam ve “s” şeklini almam için bir yastık veriyor.
Ben sezaryen olacağımı düşünmediğim için neler yaşayacağımı hiç araştırmadım. Bu olanlar o kadar yabancı ki… Ne derlerse hemen yapıyorum. Yastığa sıkıca sarılırken sırtımda ince bir sızı yayılıyor. İlk denemede kıpırdadım, kabul. Doktor tekrar yapmak zorunda kalıyor. Zaten daha kötü ne olabilir ki… Neyse bu işler bittikten sonra bacaklarımda sıcak bir karıncalanma başlıyor. Kendimi sedyeye atıyorum. Önümde yeşil bir çarşaf var. Gözlerim açık güya ama hiçbir şey göremiyorum. Örtü neredeyse ağzıma girecek. Tuncay’ı görüyorum hayal meyal. Bir de anesteziyi yapan doktorun telaşlı yüzünü. Yanımdan biran olsun ayrılmıyor. Hatta elimi bile tutuyor olabilir. Ben onu anestezi konusunda uyarmayı unuttum tabii ☺. Normal bir insana yapılan anestezi beni yamultabilir. Bunu daha önce geçirdiğim küçük bir operasyonda yaşamıştım. Yine aynı şey oluyor işte. Kendimden geçiyorum. Bu anlarda hatırladığım şeyler bölük pörçük kesitler. Bir ara Tuncay bana çarpım tablosunu soruyor. Gamze fotoğraf çekmek için ona bakmamı söylüyor. Sessizlik…
Ve karnıma doktorlar öyle bir abanıyor ki… Belki on defa… Daha sonra Gamze’ye neler olduğunu sorduğumda o kadar çok doğuma girdiğini ama epidural sezaryende ilk defa bir annenin sesini duyduğunu söylüyor. Ozan Bey kafa büyüklüğü nedeniyle kesilen yerden bile zor çıkmış. Böyle olunca doktorların ikisi de bastırmak zorunda kalmışlar. Ben bu anı da hatırlıyorum. Ölüyorum zannettim. Sonra yine karanlık… Gözlerimi açıyorum hala masadayım. Yanıma bir bebek getiriyorlar. Bembeyaz. Tombul. Kokluyorum… Bir de öpüyorum onu yanaklarından. Sonra karanlık… Tuncay odadan çıkıyor. Sonra yine karanlık. Gözlerimi açtığımda odadayım. Buraya nasıl geldiğime dair hiçbir fikrim yok. Canım eşim yorgun olduğum için gelenleri odaya ikişer ikişer alıyor. Ben sarhoş gibi olduğumdan herkese gülümsüyorum. Gelenlerden bazılarının hayal olduğunu bile düşünüyorum o an. Rakı masasından kalkıp gelenler, evlerinden koşup gelenler… (Sonradan bu olanları düşününce resmen genel anestezi olmuşum diyorum. En azından epidural alan anneler bu anları hatırlayabiliyorlar.)
Hemşire önünde küçük bir yatak içinde Ozan’ı odaya getiriyor. İşte bu an bütün acılar, sesler kesiliyor. O kadar güzel ki… Bunu ben doğurmuş olamam diye geçiriyorum içimden. Yumuk yumuk bir suratı var. Yeni doğmuş bir bebek gibi değil, kocaman. Tuncay’a dönüp kaç kilo doğdu diye soruyorum. 4.360 kg’mış. Hemen göğsümü yakalıyor kırmızı dudakları… O kadar iştahlı çekiyor ki sanki karnımda dokuz ay hiçbir şey yememiş paşa. Bu gece odada Tuncay ile yalnızız. Ozan’a bakıp bakıp gülümsüyoruz. Hep hayalini kurduğumuz o muhteşem zamanın tadını çıkarıyoruz…
Muhteşem zamanlar da bir yere kadar. Bu ilk gece evet çığlık çığlığa ağlamıyor ama hep uyanık ve memede hayatını sürdürüyor. Bir saate yakın uyuyabildiğimiz ilk gecemizde gözlerimden yaş eksik olmuyor. Göğüslerim acısa da, annelik içime şak diye işlemese de… Ona bakınca kendimi çok yabancı ve yalnız hissediyorum. Sanki Ozan gibiyim… O da o kadar yabancı ki her şeye. Gözlerini dikip bakıyor etrafa. Sanki ben de onunla az önce doğmuş, bu dünyaya gözlerimi açmışım. Gece hastane çok sessiz. Acımdan kalkıp kucağıma alamadığım, altını değiştiremediğim, öpüp koklayamadığım bebeğe uzaktan bakıyorum. Tuncay bu dediklerimin hepsini yapıyor. İçten içe kıskanıyor muyum? Evet… Dokuz ay bunun hayalini kurmuştum. Şimdi popomu bir santim öteye itemiyorum. Zaten kısa sürede sabah oluyor ve oda da ağzına kadar insan doluyor. Hatta bir ara hemşire yanıma gelip oda biraz havasız, uyarmamı ister misiniz diye soruyor. Ozan ile mecburen yine uzaktan bakışıyoruz.
İkinci akşam yanımızda annem kalıyor. Üçüncü gece Tuncay’ın annesi. Hastaneden çıkarken Ozan’ı kucağıma alıp koridorda gezerken bir hemşire bebeği refakatçilerin bu şekilde gezdirmelerinin yasak olduğunu söylüyor. Ben annesiyim deyince –o bakışı hiç unutmayacağım- şaşkınlıktan bir şeyler söylüyor ama bunun böyle olacağını önceden tahmin eden ben başka bir şey söylemiyorum.
Ben bu satırları yazarken Ozan karşımda mışıl mışıl uyuyor. Bugün yüzüne yaklaştığımda gülümsemeye de başladı. Hatta her sabah babasının yanına yatırıp dakikalarca sohbet etmeye bayılıyor. 14. Gün gezmek amaçlı ilk gezmemize de çıktık. Göbek bağımız 10.gün düştü ve hala nereye gömeceğimize karar veremedik. Babasının Nou Camp’a gömme fikri de var. Hayallerinde milli takıma sol bek olmasını istiyor Ozan’ın. Banyo zamanlarımız şiir gibi. Sudan korkmayan ve yıkanmayı seven tatlı bir oğlumuz var.
İlk doktor kontrolümüz 6.gününde yapıldı. 6. Gün doğum kilosunu yakaladı tosun ve sarılık tehlikesini de hiç yaşamadı. Yirminci gün kilosunu ve boyunu ölçtürmek için sağlık ocağına yürüdük beraber. Beş kiloyu geçmişti. Mememi neden boşaltamıyor diye üzülen ben bu haberi duyunca sessizliğe gömüldüm. Boşaltsa ne olacak artık merak etmiyorum ☺.
Ailemizin bu yeni şekline artık iyice alıştık. Ah bir de şu gece uykularımız düzene girse başka bir şey istemem diyeceğim ama biliyorum biliyorum anneler ☺. Sonra bunun dişi var, okulu var… ☺.
Ozancığım bu hikayemi de daha öncekiler gibi sana seslenerek bitiriyorum. Seni çok seviyoruz. İyi ki geldin, iyi ki varsın. Güzel oğlum benim. Kalkıp gözlerinden öpeceğim az sonra…
Vay arkadaş!! Bu günleri de görecek miydik?
Başak
- Evde Cilt Bakımı - 10/31/2017
- Çocuğumun Bağışıklık Sistemini Nasıl Güçlendiririm? - 10/23/2017
- Çocuğun Şiddet Eğilimlerini Nasıl Yok Edebiliriz? - 10/10/2017
Cok gecmis olsun ve hayirli olsun gercekten cok guzel anlatmissiniz,gozlerim dolu dolu ama hep gulumseyerek okudum. Ozan'a maasAllah amaaaa sol bek benim oglum olacak Allahtan sizden 4ay once dogurmusum 🙂 cok yasayin hep beraber saglikla mutlulukla
iyi olan kazansın ülkü:D
Bogazicinin cimlerinde bir karsilastiralim bu yaz hodri meydan 🙂
Rabbim analı babalı büyütsün, hayırlı evlat olsun, çoook güzel bir ömrü olsun.okurken kendimi hatırladım 40+1 oldum suyum geldi hastaneye gittik ve bebek kakasını yapmaya başlamış dediler.Onca bekleme normal doğum hayalim suya düşmüştü.Sizin kadar sancılı olmasa da epiduralim.normal doğum yapmak çok isterdim ve sütümün bol bol gelmesini… okurken çok ağladım bu arada hala ağlıyorum sanırım :((( ellerine sağlık sağlıkla büyüt evladını.
Ağlamaa!! Ben herkese yetecek kadar ağladım korkudan 😀
Allah Sağlıkla sıhhatle büyütmeyi nasip etsin, gözlerim dolu dolu hala. Doğum nasıl büyük bir mucize o minik kanatsız melekler apayrı mucize, gülerek büyüsün hep minik Ozan
Teşekkür ederim Dilek:)
Ne de guzel yazmissin basak. Done done okudum 🙂 Bahti guzel olsun Ozan'in, sizinle buyusun.
Teşekkür ederimm 🙂
güzel günler göresin adı gibi güzel bebek 🙂
Adı güzel di mi:) Çok teşekkür ederiz.
Çok çok çoooooook güzel Başak. Çok sevindim hepinizin adına. Kendi gibi bahtı da güzel olsun Ozan bebeğin. Kocaman öpüyorum. <3
Deryacığım darısı senin başına. Çok teşekkür ederiz 🙂
e bu hem cok tombik hem de cok yakısıklı annesi,maşallah. :)) Super iş cıkarmışsın,bravo. Ailesiyle birlikte sağlıkla neşeyle büyüsün Ozan.
Teşekkür ederiz Tuna 😀
Başakcım selam, siz bizden 1 hafta önde gidiyordunuz ama bizim velet durmadı yerinde ve 38+2 de geldi yanımıza 🙂 Sezeryana girerken seninle hemen hemen aynı şeyleri yaşamışız. Titremeni alatmışsın ya tekrar yaş.adım resmen. Neyse sonuçta sağlıkla aldık oğullarımızı kucaklarımıza ve şirin iki tane çekirdek aile olduk 🙂 Biz bugün kırkımızı uçurduk 🙂 Sağlıklı musmutlu ve şanslı bireyler olmalarını diliyorum. Sana ve eşini de tebrik ediyorum tekrar. Ayrıca çok şanslı hatunlarız eşlerimizden dolayı tahtaya vuralım 😉
Emel çok sevindim senin adına:D Bizim oğlan epey geç geldi. Nasıl gidiyor? Her şey yolunda mı?
İyi olmuş geç gelmesi , iyice kilo almış. Bizimki 2670 gr doğdu haliyle emmekte zorlandı şimdide hala ite kaka emziriyorum. Ama baktım emmiyo pompayla sağıp tıkıyorum ağzına napayım 🙂 toparladık şimdi yani ancak 3600 e yeni gelebildik 🙂 onun dışında sağlıklıyız şükürler olsun. Aynen senin gibi sıkılıyorum:)) yiyor uyuyor altına yapıyo o kadar 🙂 ama arıcaz galiba bu günleri 😀
Tebrik ederim,gözünüz aydın!Ozan çok tatlı bir tomurcuk maşallah,ben 35 haftalık bir hamileyim,hemen her gün göz atıyordum siteye doğum hikayeniz gelmiş mi diye,biraz önce okuduklarima çok ama çok sevindim.
Tekrar tebrik ediyorum,sağlıklı çok mutlu ömürler diliyorum…
Esra çok teşekkür ederim. Yazacak zaman yok denecek gibiydi:) Arada derede yazdım işte. Umarım senin doğumun çok güzel ve zahmetsiz geçer. Güzel haberlerini bekliyor olacağım:)
Tebrik ederim,gözünüz aydın!Ozan çok tatlı bir tomurcuk maşallah,ben 35 haftalık bir hamileyim,hemen her gün göz atıyordum siteye doğum hikayeniz gelmiş mi diye,biraz önce okuduklarima çok ama çok sevindim.
Tekrar tebrik ediyorum,sağlıklı çok mutlu ömürler diliyorum…
O kadar heyacanlı okudum ki, ne kadar güzel anlatmışsınız herşeyi. Çok güzel bir bebek, ak pak 🙂 Allah uzun, sağlıklı ömürler versin. Mutlu, güzel günleriniz olsun hepberaber.
Sevgiler…
Damla
Teşekkür ederim Damla:)
Başak maşallah dünya güzeli bir bebek. Allah size bağışlasın , hikayen de her zamanki gibi oldukça akıcı ve etkileyici bir yazıyla dile getirilmiş. Geçmiş olsun 🙂
harikasınız 🙂
Başak resmen yanında an ve an varmışım gibi yaşadım… o kadar güzel ki Ozan paşa, bakmaya doyulmuyor, 41 kere maşallah size
ara ara siteye göz atıyordum hadi ama artık başak doğurmuş olmalı,ozan nerdee diye 🙂 o yüzden yazını görünce ayrı mutlu oldum…maşallah ozan a:) çok tatlı, çok güzel bir bebek. anlatımın çok içten olmuş,gercekten ben de yeniden yaşadım diyebilirim o anları…sağlıkla büyüsün inşallah ozancık
Başak , maşallah çok güzel bir bebek Ozan, umarım sağlıklı ve mutlu bir hayatı olur, Bir kızım var, burada yazılan hikayeleri okudukça, o kadar güzel anlatıyorsunuzki insanın o duyguları bir an önce tekrar yaşayası geliyor, size mutluluklar dilerim