Anasayfa / BYBO / Yapım / Doğum Hikayeleri / Oya’nın Normal Doğum Hikayesi

Oya’nın Normal Doğum Hikayesi

Merhabalar Sevgili BYBO Okurları,

Nerden başlasam nasıl anlatsam bilemedim. Eşimle üniversite 1. sınıftayken ikimiz de henüz 17 yaşındayken tanıştık ve kaynaştık… Birbirimizi çook sevdik. ikimiz de hayalimizdeki mesleği yapmak üzere Eğitim Fakültesi’nde okuyorduk. Üniversite sonrası herşeyi göze alarak İstanbul’a gittik ve orada 5 yıl yaşadık, çünkü babam evlenmemizi istemiyordu. öyle klasik babalar gibi değil ama takıntılı bir şekilde kızımı kimseyle paylaşmam diyordu… (Doğum hikayemi anlatmak için başladım, neredeyse İsa’nın doğumundan alacağım). Sonra babamı bir şekilde ikna ettik ve biz evlendik. Ama henüz ikimiz de atanmamıştık ve sıkıntılı bir dönemin ardından eşim askerliğini yedek subay olarak yaparken ben hamile olduğumu öğrendim. 

Tamamen plansız bir gebelikti ve aklımın uucunda dahi bebek düşüncesi yoktu.. gelecekle ilgili yapılması gereken çok plan vardı ve bebek bu planlar arasında yoktu. Cenini aldırmaya karar verdik. Doktor ayarlandı paralar ödendi derken beklenen gün geldi ve ben cesaret edemeyeceğimi anladım. Gebeliğimi devam ettirmeye karar verdim. Derken… kontrole gittiğimizde 12 haftalık olması gereken zamanda bebeğin kalbinin durduğunu öğrendik ve bu bana bir vicdan azabı olarak hayatım boyunca silinmeyecek bir anı olarak kaldı. Bebeğin onu istemediğimi hissettiğini ve bu nedenle beni terk ettiğini düşünüyordum. Bu olayın ardından bir bebek düşüncesi içime yerleşti. Ama eşim hep erteliyordu, şimdi değil diyordu. Bu arada yıllar geçiyordu ve benim biyolojik saatim tık tık tık çalıyordu… Bu arada biz artık 5 yıllık evliydik, kendi işyerimizi kurmuştuk, işler gayet yolundaydı… derken benim tayinim çıktı. (Düşükten sonra oturup ders çalşmıştım eşim askerken). 

Eşim benim için; sırf beni yalnız bırakmamak için işini kariyerini (doktora yapıyordu) herşeyini bırakarak benimle Ağrı’ya geldi. Orda yaşam çok zordu, yapacak çok birşey yoktu ve ben eşime süreki bebek düşüncesinden bahsediyordum. O da bir gün bunu gerçekten çok mu istiyorsun dedi. Ben de ağlayarak evet dedim. O da tamam kabul ediyorum ama senden tek bir isteğim var dedi. Kitap okumanı istiyorum dedi. Eşim tam bir kitap kurdudur. Ben de çok severim okumayı ama 17 ağustos depreminde enkaz altında kaldığımda üzerime kitaplık devrilmişti ve tüm kitaplar kafama çalınmıştı tek tek. O zamandan beri elime kitap alınca depremi hatırladığımdandır hep kitapları elimde süründürdüm. Ben de gözyaşları içinde tamam dedim söz veriyorum yeter ki bebeğimiz olsun dedim ve 2 ay sonra hamileydim… İçimde hep bir korku vardı. ya yine ilki gibi olursa? 9 ay boyunca eşim bana bebekler gibi baktı. Sütümü yoğurdumu cevizimi hiç eksik etmedi ve bana çok iyi baktı, remen prenses gibiydim 🙂 

3lü test zamanı doktorumuz 3lü teste gerek olmadığını söyledi çünkü 2li testimiz iyiydi ama biz pimpirikliyiz ya, herşey dört dörtlük olacak ya, başka doktora gittik ve testi yaptırdık. Birgün akşam saatlerinde telefonum çaldı, arayan doktorumdu ve riskin çok yüksek çıktığını, hemen beni görmesi gerektiğini söyledi. Apar topar gözyaşları içinde koştuk. AFP denen bir hormon çok yüksek çıkmıştı ama ultrasonda görünen bir hastalık yoktu. Amniyosentez sonuç vermezmiş ve spina bfida denen bir hastalığın belirtisi olabilirmiş bu hormonun yüksek olması. Kabus dolu günler başladı. O doktor senin bu doktor benim dolaştık. Söylenen hep aynıydı… Yapabileceğimiz bir şey yok ultrasonda bir anormallik göremiyoruz bekleyeceğiz. Ben çıldırma noktasında Türkiye’den doktorlar belki bilmez diye sürekli yabancı dillerden makaleler okuyordum. Gece yarılarına kadar araştırma yaparak ve abartısız bir seminer verebilecek düzeye gelene kadar araştırdım okudum. Tabii o zamanlar BYBO’yu tanımıyordum yoksa Eren’in başına mutlaka bela olurdum. 

Derken 30lu haftalara kadar geldik… Doktor olan ablam gebeliğimin en başından beri ısrarla benim normal doğum yapamayacağımı, kemiklerimin çok güçsüz olduğunu, acıya dayanamayacağımı, bu nedenle kesinlikle sezeryan olmam gerektiğini söyledi durdu. İşin kötü tarafı annem de aynı fikirdeydi. Ben de bu nedenle çok korkup sezeryan olmaya kendi isteğimle hiçbir sıkıntı yokken karar verdim. Ablamın arkadaşı ameliyatı yapacaktı. Günüm belliydi. Fotoğrafçım belliydi. Bize düşen beklemekti. ama hep içimden bebeğime müdahale etmemem gerektiğini ve kendi doğum tarihini kendisi seçebilme hakkı olduğu gibi düşünceler geçiyordu. Doğum izni için eşimin memleketine gelmiştik, burası küçük bir şehirdi. 1 tane özel hastane vardı ve pek tatmin edecek düzeyde değildi. Türlü şehir efsaneleri duyuyorduk… Ameliyatlı hastayı yeterli donanımları olmadığı için narkozlu halde sevkettikleri hikayesi mesela… Dolayısıyla doğum başka yerde olacaktı. Herşey ayarlanmıştı.

35. haftada bir gece aniden gece 3’de uyurken yatakta pıt diye bir ses duydum ve yatağa birden su boşalmaya başladı. Ama bu hiç hesapta yoktu! Eşim de ben de çok panik olmuştuk. Ben hüngür hüngür ağlıyordum. Çok korkuyordum, şimdi ne olacaktı? Özel hastaneye yukarda bahsettiğim nedenler dolayısıyla gidemezdik. Geriye tek seçenek kalıyordu… en yakın devlet hastanesi! Apar topar gittik. Meğer (BYBO’yu tanımadığım için) ne cahilmişim. Oradaki doktora durumu anlattık ve sezeryan olmam gerektiğini söyledik. O da muayene ettikten sonra herşeyin çok yolunda olduğunu tüm olasıkların benim lehime olduğunu bebeğin küçük olmasının bile bir avantaj olduğunu ve beni sezeryan yapmayacağını söyledi. Bir şekilde beni ikna etmeye çalıştı. Sonra ben evet demişim, beni içeri aldılar ve bir daha eşimi göremedim. Sabah nöbet değişince yeni gelen doktor bana hiç sormadan suni sancı verirken yakaladım ve kabul etmeyeceğimi söyledim. Onlar da üç gün burda mı kalmak istiyorsun doğum çabuklaşacak dediler. Ben de sırf eşimi daha çabuk görmek için ona da tamam dedim battı balık yan giderdi… 

Sancılar başlayınca saat 12 gibi, zorla da olsa epidural yaptırttım. Neyse ki tanıdık vardı. Bizim buralarda tanıdık sihirli kelimeydi. Tanıdığın varsa rahat ederdin hastanede 🙂 Hiçbir şekilde yürümeme oturmama izin verilmedi.. yatakta NST bağlı bir şekilde saat 4 gibi bebeğimi kucağıma aldım. Epiduralden sonrası rahattı ve eğlenceliydi. Bebeğim de sağlıklıydı. Korktuğum başıma gelmemişti. Şu anda 15 aylık. Çook güzel bir oğluşum var. Hatta bu kadar güzel olmasını hamileyken her çeşit meyveyi yememe ve çok iyi beslenmeme bağlıyorum. Aklınıza gelebilecek tüm meyveleri yedim. 

Asıl sorun şu ki ben henüz eşime vermiş olduğum sözü tam olarak tutabilmiş değilim. Bunu yeneceğim biliyorum ama gerçekten oğlumla ilgilenmekten yüksek lisansımı dahi yarım bıraktım. Herşeyimi ona adadım.

Hikayemi okuduğunuz için teşekkür ederim. 

Oya

Diğer Paylaşım

Ahu’nun İkinci Doğal Doğum Hikayesi

Sevgili Duru, Seninle maceramız 17 şubat 2017’de başladı. Reglim sadece iki gün gecikmişti ama ben …

5 Yorum

  1. Hikayenizi zevkle okudum masallah cok tatli ve saglikli bir oglunuz var 🙂 mutlulugunuz daim olsun 🙂

  2. Ay masallah cok tatli bir cocuk bu yaw:)) hikayemiz benziyo baya:))

  3. Ay masallah cok tatli bir cocuk bu yaw:)) hikayemiz benziyo baya:))

  4. Ay masallah cok tatli bir cocuk bu yaw:)) hikayemiz benziyo baya:))

  5. Ay masallah cok tatli bir cocuk bu yaw:)) hikayemiz benziyo baya:))

Leave a Reply