Anasayfa / Kategorize Edilmemiş / Bir Pazar Eğlencesi olarak Ailecek Hapishane veya İnfaz Ziyareti

Bir Pazar Eğlencesi olarak Ailecek Hapishane veya İnfaz Ziyareti

19. yüzyılın başından itibaren ve 1950’li yılların sonuna kadar Avrupa’da “eğlence” ve “eğitim” amaçlı insanat bahçeleri varmış. Kongo, Fildişi Sahilleri, Sudan gibi Afrika’nın çeşitli ülkelerinden kaçırılarak getirilen kadın, erkek ve çocuklar buralarda sergilenir, ziyaretçiler de kafeslerden ellerini uzatarak sergilenen insanları beslerlermiş.
Linç, farklı durumları da içine alacak şekilde tanımlanabilse de, Amerika Birleşik Devletleri’nde son linç cinayeti 1987’de kaydedilmiş. Bu noktada, linç artık törensel özelliklerini yitirmişti. Fakat 1930’ların ortalarına kadar, bugün, çekilmiş birçok fotoğraftan da fark edebileceğimiz gibi, linç, aynı insanat bahçesi gibi ailecek katılımın teşvik edildiği ve “eğlence” ve “eğitim” fonksiyonlarını yerine getiren bir etkinlikmiş. Aileler, en güzel kıyafetlerini giyer, piknik eşyalarını ve çocuklarını yanlarına alarak, karakoldan bir grup tarafından kaçırılmış, çoğunlukla Afrika kökenli Amerikalı olan tutuklunun (henüz yargılanmadan) kırbaçlanmasını, erkekse cinsel organının kesilmesini, daha sonra da bir ağaç ya da köprüye asılarak yakılmasını izlerlermiş. Seyircilerin, fotoğraflardaki yüz ifadelerinden bu izlenceden ne kadar keyif aldıklarını görebilirsiniz. 

Bu iki farklı coğrafyada gerçekleşen, zamansal olarak o kadar da uzakta kalmayan Pazar eğlenceleri, bugün bizi şoka uğratabilir. Şoka uğratmasının nedeni 20. yüzyılın sonuna kadar yaşayan insanların hepsinin psikopat doğuyor olması mı sizce? Tabii ki değil. Bu etkinliklerin insanlık dışı olduğunu düşünen ve bunlara aktif olarakl savaş açanlar var mıydı? Tabii ki! Şimdi düşünmeniz gereken sizin hangi safta yer alacağınız. Çünkü esaret ve katliam hala sürüyor. Sadece farklı türlerde. 

Çocuklar yunus görsün diye gittiğiniz yunus parklarındaki yunuslar, Taiji’de avlanıyor, satılıyor ve onu izlediğiniz havuzdan da küçük bir yere hapsediliyor. Hani gemilerle yarışan yunuslar var ya, işte onlar. Çoğu yakalanırken ölüyor. Normalde 45 sene yaşayacakken hapis hayatında 5 sene yaşayabiliyorlar. Yunusların ne kadar zeki olduğunu herkes bilir. Bu zekanın esaret altında ne kadar acıya neden olduğunu da tahmin edebilirsiniz. Kaçırılma, alıkonma, işkence ve yavaş ve acılı bir ölüm, hepsi bir arada. Çocuğunuz eğlenirken ona ne öğretmiş oluyorsunuz? Kaçırılmanın, alıkonmanın, işkencenin ve cinayetin meşruiyetini. Aslında bilmemiz gereken tek şey o yunusların oraya ait olmadığı. 

Hayvanat bahçesi ziyaretlerinde de çocuğunuza öğrettiğiniz farklı değil. Yaşam alanları doğalına ne kadar yakın olursa olsun, orada gördüğünüz her hayvan (orada doğanlar dışında) zorla alıkonulmuş ve hapsedilmiş, içgüdüsel ihtiyaçlarının dahi çoğunu karşılayamayan hayvanlar. Çocuğunuzu eğlemek için kimsenin işkence görmediği mekanları seçmelisiniz.
Hayvanlı sirklere gelince, hala açıklamak zorunda olmak bile çok üzücü. Hayvan hakları savunucuları genelde sirklere karşı çıkarken, hayvanların eğitilirken gördükleri, elektroşok, dayak, kırbaçlama, aç ve susuz bırakma gibi işkencenleri anlatırlar. Fakat hayvanlar eğitilirken işkence görmeselerdi dahi, bu hayvanlı sirkleri ahlaki ve insani yönden kabul edilebilir kılamazdı. 

Hiçbir hayvan, sizi eğlemek için doğmadı. Hiç kimsenin eğlencesi başka birinin hayat boyu dayanılmaz acıları çekmesini meşru kılamaz. Çocuklarınıza merhameti, adaleti, vicdanı, eşitliği öğretmek istiyorsanız, bu aktivitelere karşı çıkarak ve neden karşı çıktığınızı da çocuğunuza anlatarak başlayabilirsiniz.
Çünkü en nihayetinde bu hangi safta olduğunuzu belirliyor. Sudanlı çocuğa kafes parmaklıkları arasından kraker uzatan kadın mısınız, linç gününde çocuğunuza en güzel kıyafetlerini giydirip cesedin önünde poz verdiren baba mısınız yoksa her canlının yaşam hakkını savunabilen bir çocuk mu yetiştirmek istiyorsunuz?

Düşünün.

Cansu Özge Özmen

Diğer Paylaşım

Bu Sıkıntının Adı Yas – Scott Berinato’dan Çeviren: Süheyla Pınar Alper

Scott Berinato’nun 23 Mart 2020de Harvard Business için yazdığı yazının çevirisi (That Discomfort You’re Feeling …

Leave a Reply