Soru:
Sevgili BYBO,
Oğlum Ekim ayında 6 yaşına girecek. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite sorunu var. Doktordan rapor aldık ilkokula başlamaması için. Gecen yıl anaokulunda devamlı dışlandı. İlaç kullanılması konusunda yoğun bir baskı vardı. 3 psikiyatrist 1 de pedagog gördü; hepsi ilaç dedi. 1.5 ay ilaç kullandı. Ama ilaç ile halüsinasyon gördu. İlaç yapmaz dediler ama 3 gün ayağımın altında yılanlar var diye feryat etti. O yüzden bu durumda daha fazla ilaç kullanmasını kesinlikle istemiyorum.
Evde tıkılıp kalmış, manevî destek alamadığımız bir durumda yalnızız oğlum ve kardeşleriyle.
Okula gonderirken ilaç kullanmayacağı için oğlumu böyle kabul edebilecek, ilaç kullanımına ya da zeka geriliği raporuyla birebir eğitim görmeye yönlendirmeyecek bir yer arıyorum. Çünkü iyi idare edilip ilgi gösterildiğinde çok da güzel öğreniyor.
İzmir’de, servisi olan, hatta devlet desteğinden yararlanabileceği makul fiyatlı anaokulu arayışındayız. Özel ya da yüksek bütçeli anaokullarına gücüm yetmiyor. Aynı zamanda belediye kursu gibi ama servis imkanı olan aktiviteler arıyorum.
Cevap:
Bende ağır seviyede hiperaktivite var, yüzellibin testten geçtim, hem de yetişkin, tabi çocukluktan beri var. bu konuda ne var ne yok okudum ve ADHD’li insan gördüğüm zaman, odaya girerken anlıyorum. Bana da en ağırından ilaç verdiler, kullanmadım, gerçekten berbat o ilaçlar. İşe yarıyorlar bir açıdan, dikkatini toplayabiliyorsun ve bu miyop göze gözlük giymiş hissi veriyor, ama kendin gibi de hissetmiyorsun. Bir kere aldım ve doktora iade ettim. Bu ilaçları kullanan çocuklarda ileriki yaşlarda madde bağımlılığı oranı daha yüksek oluyor. Çoğu çocuk bu ilaçları sevmiyor ve alıyormuş gibi yapıp almama oranı çok yüksek. Nedenini de biliyorum, kendini kaybediyorsun.
ADHD bir hastalık değil, bir kişilik türü. Nüfusta aşırı düzenli, herşeyi zamanında yapan, hiç hayal kurmayan, zamanı harika ayarlayabilen, istediği an istediği şeye dikkatini toplayabilen insanlar var. Bunun tam tersi de var. Bazı insanlar hayalci, yerinde duramayan, daldan dala atlayan, her işe geciken tipler. Bu ikisi de aşırı uç, ama ikisi de hastalık değil. toplum birinci grubu normal görüyor ve özellikle çocuklukta ödüllendiriyor. Öbürünü hasta olarak sınıflandırıyor. Halbuki bu ikinci grup son derece işlevsel, mutlu, başarılı hayatlar sürebiliyor. Kendilerini bildikleri sürece…
ADHD’li bir çocuğun devamlı hareket etmesi lazım. Spor, ama haftada 3-4 saat değil. Haftada 20 saat spor yaptırmaları lazım. İlk fırsatta spora yazdırılmalı, ne çeşit olduğu önemli değil. İkinci olarak televizyondan tamamen uzaklaştırılması lazım. Bu her çocuk için önemliyse de, bu çocuklar için aşırı önemli. Üçüncü olarak, boş vakte ihtiyaçları var. Yani hiçbirşey yapmayacakları, sadece tavanı seyredecekleri, ya da kendi kendilerine zıplayacakları, takla atacakları, hayal kuracakları yapılandırılmamış bomboş zamana. Çünkü ADHD yapısı hayalcidir ve hayal kurmak bir ihtiyaç, bir zorunluluktur. Buna imkan verilmezse, rahatsızlık doğar. Son olarak da, bu çocuklara düzen kendiliğinden gelmez. Her şeyi unutabilir, fark etmeyebilir, etraflarındakileri devamlı sinirlendirebilirler. O düzeni aile sağlayacak. Düzen konusunda çok ayrıntılı olacaklar, tüm yapılacakları çocuğa kızmadan anlatacak, okuma biliyorsa yazılı, bilmiyorsa resimli olarak evin her yanına talimatlar asacaklar:
Banyodan çıkmadan, elini yıka, ışığı kapat. Dışarı çıkmadan montunu giy gibi, çoğu insana komik gelebilecek şeyleri dalgınlıkla unutur bu çocuklar. Hatırlatıcı talimatnameler duvarlarda olmalı. Ve çok güzel rutinler oluşturulmalı ki, çocuğun etrafı düzenli olsun. Bir şeyi hatırlaması istenirse, liste şeklinde söylenmemeli. Gözünde canlandırması, hayal etmesi istenmeli. Mesela ‘bakkala git, ekmek, süt, yumurta al’ dersen, yumurtayı unutur. ‘Simdi bakkala gittin, süt şişeleri nerede, evet o köşeye git, yumurtalar nerede, ekmeği nereden alacaksın’ diye gözünde canlandırması istenmeli. ADHD’li çocuklar istedikleri şeye odaklanamazlar, zaten ADHD’nin temel tanımı bu aslında. Ama bir şey ilgilerini çekerse, istem dışı olarak inanılmaz yoğun bir odaklanma yaşarlar. O zaman da başka şeyleri fark etmezler. Sen bir şey söylersin, cevap vermedi diye sinirlenirsin, ama o hiç duymamıştır. İlginç birşey izliyor, düşünüyor, okuyordur. Bu durumda seni duymaları için yapacak şey, vücutlarına dokunup, gözlerini çevirip, dikkatlerini sana çevirdiklerinden emin olduktan sonra konuşmaktır.
Bunu Türkiye’de söylemek belki anlamsız, ama meditasyon çok işe yarıyor ve ne kadar erken başlanırsa o kadar iyi. Bunun için de bir kuruş harcamalarına gerek yok. 10 saniyelik egzersizlerle başlayıp, her gün meditasyon yaparak, 6 ayda 10-20 dakika meditasyon yapacak seviyeye gelebilirler. Bu da uzun dönemde odaklanma güçlerini inanılmaz ilerletir. ADHD’nin, yani bu tip insanların nüfusta var olmalarının nedeni, bu özelliklerin toplumda evrimsel olarak çok da faydalı olması. Masa başı işler için uygun değillerdir, ama sanatçıların, sinema emekçilerinin, satışçıların, bilim adamlarının arasında adhd oranı yüksektir. Hayal güçleri geniştir, konuşkandırlar, kolay sıkılır, yenilik ararlar, meselelere farklı açılardan bakar, sıradışı düşünebilirler. Bu bazı meslekler için avantajdır. Ama ayrıntıya dikkat isteyen,rutin, sıkıcı diye tanımlanabilecek işlerden uzak durmaları gerekir, başarısız ve mutsuz olurlar. Bu çocuklar muhasebeci olmamalı, ama muhabir olacaksa, adhdli insan olmalı. Çoğu çocuğun, özellikle erkek çocukların ADHD’si ergenlik seviyesinde yok olur deniliyor. Bence daha çok insanları delirten yerinde duramama kısmı geçiyor, karakter özellikleri temelden değişmiyor. Ama çocukluktaki gibi görünür olmuyor.
ADHD teşhisi hem çocuğun kendine bakışını, hem de etrafın bakışını yönlendiriyor. Bu konuda ailenin ve haber verilecek okulun çok dikkatli olması gerekiyor. Bu çocuklar hasta değil, engelli değil ve öyle algılanmamaları gerekiyor. ADHD büyük ölçüde genetik. Ayrıca zeka ile hiçbir bağlantısı yok. Yani bir insan üstün zekalı da, düşük zekalı da olabilir ve adhd’si olabilir. Bağlantısı yok. adhd’li çocuklar ortalamadan aptal ya da zeki değiller. ADHD kelimesini bile kullanmadan, çocuğumuzun odaklanması ortalamadan zor demeleri daha doğru bence. Sorun eğitim sisteminde. Küçük çocukları hareketsiz olarak saatlerce oturup, ilgilerini çekmeyen şeyleri olabilecek en sıkıcı formatta anlatıyorlar. Sistem anlamsızken, çocukları “tedavi” etmek korkunç. Bu sistemde yollarını bulacaklar.
Yine tavsiyem, büyük sınavlaradn önce (teog ya da üniversite sınavı) bu ilaç birkaç gün kullanılabilir. Bu sayede çocuk bu acayip sınav sisteminde dalgınlıktan bildiği soruları kaçırmaz. Yani hayatında 4-5 gün ilaç kullanabilir. bunu da kimse ile paylaşmamaları faydalı. Ben hayatımı oldukça ciddi seviyede ADHD ile ilaçsız, yardımsız, terapisiz geçirdim. Sanslıydım, okul başarım etkilenmedi, ama zorlukları oluyor. Ama her kişilik tipinin getirdiği zorluklar var, insanın kişiliğini tedavi etmek komik birşey. Çocuklarını bu sistemin içinde dediğim yollarla büyütebilirler. Çok bol spor, çok az ekran, çok sıkı rutinleri ve düzeni olan bir ev ortamı, mutlaka biraz boş vakit, meditasyon ve daha önce bahsetmedim ama elbette sağlıklı bir diyet ile. “Bu çocuklara hayalgüçlerini yönlendirecek, sıkılmalarını önleyecek uğraşlar da bulunmalı. Bu sanat olabilir, başka birşey de olabilir, çocuğun ilgi alanına bağlı, ama bu her çocuk için geçerli aslında. Ama dediğim gibi ADHD’li insanlar, bir şeye ilgi duyarlarsa inanılmaz yoğun odaklanırlar, yani bu inanılmaz odaklanma derse olmaaybilir, ama çok verimli olabilir. Pek çok bilim adamı adhdli ve o yoğun, kesintisiz odağı çok tutkuyla sevdikleri bilimde kullanıyorlar.
Sonuçta, ben de dünyaya ADHD’li olduğumu haykırmıyorum, çünkü insanlar önyargılı. Zaten insanlar birini tanıdıkça, karakterini de tanıyacaklar. Oysa ADHD denildiğinde çocuğa bir yafta yapışacak. Çocuklar da bu yaftayı içselleştiriyor. Bir de ADHD’li insanlar risk almaya daha yatkındır ve korku duyguları biraz daha az gelişmiştir. Aileler bunun da farkında olup, buna göre yetiştirmeli çocuğu. Bu da aileyi zorlayan birşey elbette. Ama kimse risk almasaydı, kim kaşif olacaktı? Cocuğu yargılamadan, kişiliğini değiştirmeye çalışmadan, onu okulda ve arkadaşlarıyla zorlayan şeylere çözüm bulup, biraz törpülemek mümkün. En önemlisi de kendisine benzeyen arkadaşlar bulması. Bu olduğunda zaten çok daha mutlu olacak. ADHD’li insanlar, diğer ADHD tipi insanlarla çok daha kolay anlaşır, arkadaş olurlar. Bir arkadaş ise dışlanmamak için yeterlidir. Buna dikkat etmeleri lazım. Okulda dışlanmaya karşı en büyük çare tek bir iyi arkadaştır. Arkadaş edinmesi için çaba göstermeliler. Belki eve okuldan birilerini çağırabilir, aileleri ile tanışabilirler.
Şunu da ekleyeyim; ADHD’li çocuklara evde devamlı başa çıkabilecekleri seviyede sorumluluklar verilmeli ve sorumluluk duygusu özenle geliştirilmeli, çünkü sorumsuzluğa yatkın olabilirler. Bu nedenle sporun faydası çok büyük oluyor. Sadece hareket değil, disiplin, sorumluluk ve rutin dolu bir hayat sağlıyor çocuğa.
Boş vakit derken de saatlerce boş vakit değil kast ettiğim. Ama mesela arabada elinde tablet olmamalı, camdan dışarı baksın, ya da biraz erken yatsın, uykudan önce kendiyle yalnız kalsın. 20-30 dakika bile yeterli olacaktır. O 20-30 dakikayı tablet başında geçirirse, bunu fark etmese de büyük bir eksiklik yaşar.
- Evde Cilt Bakımı - 10/31/2017
- Çocuğumun Bağışıklık Sistemini Nasıl Güçlendiririm? - 10/23/2017
- Çocuğun Şiddet Eğilimlerini Nasıl Yok Edebiliriz? - 10/10/2017
Çok bilgilerndirici bir yazı peki en erken ve doğru teşhis ne zaman konulabilir. Bu konuda bilginiz var mı? Bir de bir öğretmen olarak ADHD li bir yetişkinin okulda yaşadığı sıkıntı ve az ya da çok iyi diye nitelendirilebileceği anıları merak ediyorum. Belki bu yazını öyle bir devamı gelir diye umut ediyorum. Sadece ADHD li öğrenciler değil çoklu zeka kuramına göre kinestetik yani bedensel zekası yüksek çocuklar da benzer sıkıntılar yaşıyor. Ama ilgilrini çeken bir iş başında harikalar yaratabiliyorlar.
Harika bir yazı. Keşke diyete de biraz daha deginilseydi demeden geçemeyeceğim. İçinde gizli yada aşikar şeker barındıran hiçbir ürünü Adhd lilerin tuketmemesi taraftarıyım. Alternatif tarifler muhakkak ki var. Zaten enerjiyi atamayan çocuğa bir de hazır gıda yahut ev yapımı bol şekerli lezzetler ile yine enerji depolaniyor. Dikkatli ve bilinçli olmak lazım her anlamda.
Bu konudaki tanımlama ve önerileriniz tamamen doğru değil. ADHD bir hastalık değil evet ama bir kişilik türü demek doğru bir tanımlama değil, doğru çalışma/çaba ile üstesinden gelinebilen bir durum; tanı ilaç terapist olmadan. ADHD büyük ölçüde genetik hiç değil (genetik olduğuna dair hiçbir kesin kanıt yok), Önerileriniz faydalı olmaz demiyorum ama anne-babanın hatalarını farketmediği ve düzeltmediği sürece sadece etkinlik ve destek aktivite olarak kalacaktır. "büyük sınavlardan önce (teog ya da üniversite sınavı) bu ilaç birkaç gün kullanılabilir." öneriniz nereye kadar devam edecek? her sıkıntılı ve zorlayıcı durumda 3-5 gün ilaç mı alacak insanlar. sorunu nasıl çözdüğünüz kişiliğinizi belirler; aksine zorlanılan anlar baskılanacak değil anlaşılması gereken altın değerinde anlardır.