Seksen sonrası apolitik gençlik bugünün apolitik ebeveynleri oldu. Olana bitene seyirci kalan, haksızlıklara sesini çıkartmayan bir kuşak olduk çıktık. Ancak buraya kadardı. Geldiğimiz şu noktada ebeveynlik yaparken, çocuk yetiştirirken apolitik kalmamız, memleket meseleleri hakkında fikir yürütmememiz ve çaba harcamamamız mümkün değildir. Çünkü daha fazla sessiz kalırsak, can verme sırası bizim çocuklarımıza gelecek. Çünkü ülkeyi top yekûn eğitmeye, kalkındırmaya, bilinçlendirmeye çalışmaz isek, çocuklarımıza yaşanabilir bir ülke bırakamayacağız. Çocuklarınızın geleceği için sizlerin bu ülkeyi, olan biteni anlayan ebeveynler olmanız, sadece kendi çocuğu için değil, bu ülkedeki tüm çocuklar için çalışan çabalayan insanlar haline gelmeniz gerekiyor.
Yüksek duvarları üzerine tel örgü çekilmiş siteler, özel okullar, bol güvenlikli iş yerleri ve plazalar, girişi metal dedektörlü alışveriş merkezleri size sahte bir ‘güvenlik’ hissi veriyor. Kendi sosyal sınıfından, dünya görüşünden olmayanlarla bir arada kalmaya, muhatap olmaya tahammülü kalmamış çoğunuzun. İster dindar, ister Atatürkçü, ister değil fark etmez, aynı sizin gibilerin yaşadığı mahallelerde ve iş yerlerinde, girişine ‘Kürt giremez’ yazılı şehirlerde ‘ötekilerle’ muhatap olmadan yaşamaya çalışıyorsunuz. Ama çözüm bu değil. Güvenlik ve ‘ötekiler’den uzak durma kaygısı ile kapandığınız siteler, plazalar, AVMler, mahalleler, şehirler aslında hapishaneleriniz; farkında değilsiniz.
Bu ülkedeki herkes, ama herkes için geçerli bu: ya birlikte batacağız, ya birlikte çıkacağız! Başka yolu yok.
Gece gündüz çalışıp iyi muhitlerde ev aldığınızda çocuğunuzu ‘ötekiler’den uzak tutarak onun iyi bir görgü ile yetişeceğini, onu tehlikelerden uzak tutacağınızı sanıyor çoğunuz. Ama bu iş o kadar kolay değil. Keşke olsaydı, ama değil. Birincisi, iyi muhitler, iyi insan yetiştireceğinizin garantisi değil. Dahası, öbür muhitlerde yetişen çocukları umursamazsanız, gelecekte onların verdiği oylarla başa gelenler sizinkilerin geleceğini karartacak, farkında değilsiniz. Hepimizin çocuğunun geleceği için bu ülkenin toptan daha iyi bir muhit haline gelmesi gerekiyor. Daha güvenli, daha medeni, insanların saygı ve sevgi içinde yaşadığı bir ülke. Bunun için de sizin oralardan olmayanları, sizden olmayanları fena halde umursamanız, onlar için çalışmanız çabalamanız gerekiyor. ‘Bunlar cahil, bunlar koyun sürüsü, bunlar ateist, bunlar münafık, bunlar bölücü, bunlar vatan haini…’ demekle olmuyor. Onların çocuklarının canını, hayatını, sağlığını, eğitimini umursamamakla olmuyor. Esas ‘ötekiler’in çocuklarının daha iyi yetişmesini sağlamalıyız ki, ilerde senin benim çocuklarımız ile yaşanılır bir ülke kursunlar.
Sizin çocuğunuzun kurtuluşu esas ‘öteki mahalleler’e bağlı, hala anlamadınız mı?
Dişinizden tırnağınızdan arttırıp çocuğunuzu iyi bir okula, özel okula, gönderebildiğinizde çocuğunuzun iyi bir eğitim alacağını, hayatını kurtardığınızı sanıyorsunuz. Ama bu ülke daha adil, daha yaşanılabilir olmadığı sürece bu özel okullar filan çocuğunuzu kurtaramayacak. Çünkü ülke bataklığa doğru çekiliyor ve sizin aileniz de bu gemi içinde. Çocuğunuz iyi bir okuldan çıkınca eğitim sisteminin yerlerde süründüğü bu ülkede nispeten en ‘eğitimli’lerden biri olabilir. Ama çıkabileceği en yüksek nokta batmakta olan bir geminin direğidir. O gemiyi birlikte çıkartmamız, birlikte yüzdürmemiz gerekiyor. Kendi çocuğunuza en iyi okulu nasıl seçerim diye düşünürken bir yandan bu ülkenin eğitim sistemi nasıl daha iyi hale gelir, çocuklara analiz sentez becerisi nasıl kazandırılır diye kafa yormak, çaba harcamak gerekiyor.
Çocuğunuzun geleceği esas o burun kıvırdığınız kenar köşe mahallelerdeki okullarındaki, köy okullarındaki eğitime bağlı, hala anlamadınız mı?
Gece gündüz çalışıp para biriktirerek ailenizin sağlığını garantiye alabileceğinizi mi sanıyorsunuz? Çocuğunuz hasta olduğunda bir sürü para döküp kapısını aşındırdığınız muayenehaneler ve özel hastanelerin kamu hastanelerinden pek de farkı yok aslında. Doktorlar aynı tıp fakültelerinden, hemşireler aynı yüksek okullardan çıkarken, yani sistemin ‘insan sermayesi’ aynı iken, sırf birine daha çok para veriyorsunuz, daha şık görünüyor, doktor biraz daha fazla zaman ayırıyor diye nasıl bir fark bekliyorsunuz? Ezberci bir ilköğretim ve lise eğitimi sisteminden çıkan doktorların tıp fakültesinde sadece 6 yılda üstün analitik düşünce becerileriyle donanabileceğini mi zannediyorsunuz? İster özel, ister kamu hastanesi olsun, tüm sistem tetkik ve reçete, yani para üzerine dönerken bunlar arasında nasıl bir fark bekliyorsunuz? Bu işin özünde ülkenin insan sermayesi var. Sadece sağlık hizmetlerini değil, esas ülkenin sağlık sonuçlarını geliştirmeyi hedefleyen bir sistemin inşa edilmesi ve bunun sürdürülebilir hale getirilmesi var. Sağlık çalışanına insanca davranılması, değer verilmesi var; ki böylece onlar da hastalarına insanca davransın. Bunlar olmadan, sırf para ile, eşin dostun önerisiyle iyi bir doktor bularak hasta olduğunda çocuğunuza şifa bulabileceğinizi mi sanıyorsunuz? Üzgünüm, ama bu işler öyle işlemiyor. ‘Herkes için Sağlık’ (Health for All) istemeli, bunun için çaba harcamalıyız.
Bizi aydınlığa çıkartacak yol bu ülkede ölen, haksızlığa uğrayan, eziyet gören, tüm çocuklar ve tüm insanlar için üzülebilmekle başlayacak. Sadece kendi mahallenizdekiler, şehrinizdekiler için değil, herkes için demokrasi, adalet ve insanca yaşam istemelisiniz. Kendi mahallenizde görmek, yaşamak istemediğiniz şeyler başka şehirlerde olduğunda sesinizi çıkartmazsanız yarın bir gün sıra sizin oraya geldiğinde dayanacak noktanız kalmayacak. Ve inanın, bu iş böyle giderse sıra sizin mahallenize de gelecek. Yüksek site duvarlarınıza, bol güvenlikli plazalarınıza, AVM’lerinize güvenmeyin. Çünkü demokrasi denen şey bir ülkede sadece bir kesime gelmez, gelemez. Yaşadık, gördük. Demokrasi gelirse hepimize gelecek, giderse hepimizden gidecek. Bunun için, herkes için ‘ama’sız demokrasi, ‘ama’sız adalet, ‘ama’sız insanlık istemeliyiz.
Siz çocuğunuz bir öğün sebzesini, meyvesin, etini yemese siz “ay evladım bugün dengeli beslenmedi” diye endişe ederken, Türkiye’nin öte yanında insanlar günlerce aç susuz evlerine hapsedildiğinde onların çocuklarını düşüneceksiniz. Sadece kendi şehrinizin, sosyal sınıfınız uğradığı haksızlıkları dile getirmeyeceksiniz. Hiç onaylamadığınız dünya görüşlerinden, hiç hoşunuza gitmeyen şeyler söyleyen insanlar haksızlığa uğradığında onların arkasında durabilmeli, hakkını savunabilmelisiniz. Hem de en az sizinkilerin hakkını savunduğunuz kadar. Türkiye’nin her yerinde, ama her yerinde ölen çocuklar için yas tutup barış isteyebilmelisiniz. Daha fazla ananın ağlamasını istemiyorsanız önce ‘öteki’ anaları düşünüp, kendinizi o anaların yerine koyabilmeli, onlar için üzülmelisiniz. İstisnasız tüm ülke için barış ve huzur içinde insanca bir yaşam isteyebilmelisiniz. İşte o zaman bu ülke çıkmaya başlayacak.
Bu ülkenin eğitim, sağlık, adalet gibi temel sosyal sistemleri herkes için gelişmeden çocuğunuz için doğru düzgün bir gelecek sağlamanız mümkün değil. Bunların gelişimi de top yekûn politize olmamızdan geçiyor. Senin benim hepimizin çocuğunun geleceği için dibine kadar politize olmamız, siyasetçilerin ensesinde olmamız, verdiğimiz her oyun hesabını sormamız gerekiyor. Sırf sizin dünya görüşünüzün, sizinkilerin partisi diye oy verme, sandıktan sandığa hesap sorma devri bitti artık. Siyasetçilerden sadece sizinkilerin değil, ‘ötekiler’in hakkını da savunmasını istemelisiniz. Tekrar tekrar yazıyorum. ‘Ötekiler’ kurtulmadan sizin çocuğunuzun bir geleceği olamayacak.
Siyasete yaklaşmak istemezseniz kendi ilgi alanınızdaki bir sivil toplum kuruluşunda, ama ötekiler berikiler diye ayrı gayrı gözetmeyen, konken klübüne dönmemiş bir sivil toplum kuruluşunda gönüllü çalışabilirsiniz. Benim emeğim ne işe yarar demeyin. Binalar binlerce tuğladan yapılır. Her birimiz bir tuğla koysak alın size devasa bir bina. Haydi en olmadı eşle dostla konuşup olan bitene tepki verebilirsiniz, gözlerini açmalarını sağlayabilirsiniz. Hiç olmazsa Hz. İbrahim’in yakılacağı ateşe su taşıyan karınca gibi olun. Ateşi söndüremeseniz de tarafınız belli olsun.
Yok siz hala bireysel gemilerde yaşadığınızı zannediyorsanız, kendinizi ve çocuklarınızı bireysel çabanızla, ya da sadece kendi sosyal sınıfınızın dayanışmasıyla kurtarabileceğinizi, koruyabileceğinizi sanıyorsanız size kötü bir haberim var. Çok fena yanılıyorsunuz. 10 Ekim’de Ankara’daki patlamada ölen HDP’li Ziya Saygın’ın cenazesi memleketi Sivas’ın Düzova köyünde, bir Alevi köyünde uğurlanırken çekilmiş bu fotoğrafa iyi bakın. Nasıl olsa HDP’li değilim, nasıl olsa Alevi değilim, nasıl olsa uzak bir yerde yaşayan köylü kadını değilim demeyin. Bu ülke böyle giderse hepimiz onlar gibi kolu kanadı kırık kalacağız. Haydi insanlıktan geçtim, bari kendi çocuğunuzun geleceği için lütfen bunu anlayın.
On Ekim’de Ankara’daki patlamada ölenlerin nezdinde 7 Haziran 2015 seçimlerinden beri bu ülkede hayatını kaybeden herkese Allah’tan rahmet, kalanlarına sabır diliyorum. Başımız sağ olsun.
Tomris Cesuroğlu
- Evde Cilt Bakımı - 10/31/2017
- Çocuğumun Bağışıklık Sistemini Nasıl Güçlendiririm? - 10/23/2017
- Çocuğun Şiddet Eğilimlerini Nasıl Yok Edebiliriz? - 10/10/2017
Harika bir yazi paylastim. Tesekkurler
bu kadar guzel anlatilamazdi. tesekkurler.
Çok doğru, altına ancak imza eklenebilir, elinize sağlık!
Daha güzel ifade edilemezdi sanırım, harika bir yazı.
Daha güzel ifade edilemezdi sanırım, harika bir yazı.
Elinize kaleminize sağlık.
Elinize, zihninize, emeğinize sağlık..Çok iyi geldi okumak, teşekkür ederim.