Merhaba BYBO,
Görünen doğum tarihi 7 Ekim Çarşamba 2015. Ama beybim her an “ben geliyoruuum” diyebilir. İçimde dayanılmaz bir heyecan, merak, biraz korku ve bu tatlış topik hamileliğe veda edeceğim için azıcık hüzün var. Aylarca ilgi odağı olmuşum, tahtımı beybime kaptıracak olmanın.. Neeey? Bebesini kıskanan anne mi? Tabi ki şaka:)
Diğer haftalarım gibi son haftam da çok şükür ultra rahat geçiyor. Ellerimde, ayaklarımda hiç şişlik yok. Mide yanması da yok. Sadece yatakta pozisyon değiştirmem büyük bir mesele. Onun dışında halâ ceylan gibi sekiyorum.
Bu hafta yine azimle Musti’nin (eşim) bar programlarına gece yarısında dahil oldum. Mekan eve yakın olduğu için hem yürüyüş oldu, hem kafa dağıtmaca. Özgürlüğün son anlarının kıymetini bilmek gerek di mi ama? 🙂
3 Ekim cumartesi programı, benim dahil olacağım son eğlencey(miş)di. Tabi ki kaçırmadım. Evdeki analar ve babaların “Dur kızım, bari bu gece gitme. Zaten gecenin bir yarısı.” serzenişlerine kulaklarımı tıkayıp soluğu barda aldım. Aman yarabbi! Neredeyse tüm tanıdıklarım sözleşmiş gibi ordaydı ve bütün Bornova artık doğur diyordu. Sürekli yanaklarımı, göbeğimi seven, beni bağırlarına basan bir deli ordusu! Onlar göbeğimi son kez mıncıkladıklarını, ben de son kez mıncıklandığımı bilmiyordum elbet..
Geceyi sabaha karşı 4 gibi tabi ki Bornova’nın meşhur Aynalı’sında tamamladık. Kafam kadar bir kömürde sandviçi acımadan gömdüm. Gömmez olaydım! Uyurken çılgın mide bulantıları ve artan çatı ağrılarım oldu. Sabah 7:00 gibi uyandım. Yataktan kalkarken fırt diye bir şey aktı. Yürütmeyen çatımla tuvalete koştum. Akmalar lıp lıp devam etti. Sanırım suyum sızıyordu 🙂 Kendimi biraz daha dikkatli dinleyince, bel ve kasık ağrımın olduğunu da farkettim, regl başlamışçasına…
Yine de doğum habercisi miydi bunlar emin olamadım. Telaşlanmasın diye annemden önce Musti’nin annesini uyandırdım. “Benim biraz ağrım var, doğum başlamış olabilir” dedim. Musti’ye de “doğuruyorum” dedim. “Hadi canım” dedi ve müthiş hangover’lığıyla poposunu dönüp uyumaya devam etti. “İyi sen bilirsin, biz gidiyoruz” dedim. Duşa girdim, makyajımı yaptım. O ara bütün ev halkı uyanmış. En son annem, “millet girer abdest alır, sen n’apıyorsun” derken ayak tırnaklarıma oje sürüyordum…
8 buçuk gibi hastanedeydik. 3 cm açılma vardı. Sancılar 6 dakikada bir olmaya başladı. Dayanılabilirdi. Bol bol gezdim hastanede. Ama sancıların şiddeti tüylerimi diken diken etmeye başlamıştı. Sonra sırttan epidural yolunu açtılar. En iğrenci buydu sanırım.. Bi’ ara bayılacağım sanarken, geceki bulantımı kustum ve rahatladım 🙂 Her şeyin sorumlusu o kömürde sandviçti.
Hastanede gezmeye devam ettim ama sancılar gözümü yaşartacak dereceye gelmişti. 11-11:30 gibi epiduralı verdiler ya da bana öyle dediler, emin değilim. Çünkü sancılarda öyle belirgin bir azalma olmadı.
Doğumhaneye alındım. Bebişimin sırtı yan duruyormuş, onun dönmesini bekledik. Yaşlı ve tatlı bir başebe, en geç 1 buçukta bu iş biter dedi. Bana suni sanci vermişler, her şey bitince haberim oldu:) Halsiz hissettiğimi söyleyince başebe Musti’ye kola aldırttı. En son elimdeki kolayı pipetle emiklerken, sancılar içinde beybimi bekliyordum. Bu arada Musti’nin rengi döndü ve kaçtı 🙂
Saat 12’de genç ve tatlı doktorum doğumu başlattı. Başebe zorla haber gönderip Musti’yi getirtti. “Bu anı kaçırmana asla müsade etmem, o göbek kordonunu sen keseceksin” dedi:))
Doğum süreci rüya gibiydi. Orada yatan ben değildim sanki. Dışarıdan izler gibiydim her şeyi. Sancı çekiyordum, acı çekiyordum. Ama bir film sahnesi gibiydi. Acıyordu, ama acımıyordu. Sancıyordu, ama sancımıyordu. Rüyadaydım. Sohbetler, gülüşmeler eşlik ediyordu bana. Ben Musti’den çok çok daha iyi durumdaydım. O bana değil, ben ona destek oluyordum.
En son hatırladığım, başebenin “bir daha doğuracak mısın” sorusuna “evet” diye çığlık atmamdı.
Müthiş eğlenceli bir ekip, beni müthiş rahatlatarak 12:47’de minnoş kızımı kucağıma aldırdı..
Göğsümde tertemiz, mis kokulu minik bir insan.. O anı betimlemeye kelimelerim yetmiyor. Ağlamadım. Hiç ağlamadım. Öptüm koklayarak. Dünyanın en güzel kokusunu duydum o bambaşka öpücükte.. Minicikti, sıcacıktı, yumuşacıktı, mis gibiydi, çok güzeldi, içimden çıkan candı, benimdi.
Evet göğsümde kızım, elimde telefon, babamiz göbek kordonunu keserken o anı ölümsüzleştirdim 🙂 Yetmedi, doktorum ve tüm ekip barış işaretlerimizle fotoğraflara kazındık. Gerçekten çılgın bir gruptu.
Beybimi göğsümden bırakmak istemedim hiç. O an saatler sürsün isterdim. O ilk buluşmanın bana hissettirdikleri paha biçilemez.
Elbette zorluklari vardı normal doğumun, ama hiç korktuğum kadar olmadı. Gerçekten bambaşka bir olay bu. Yani mucizenin tam tanımı bu olmalı sanırım..
Benim kendisi kısa, anlatması uzun doğum hikayem de böyle…
Umarım tüm hamileler benim kadar kolay ve sorunsuzca pıt diye kavuşur beybilerine…
Not: Sonuna kadar doğurmadan okuma sabrini gosterenlere tesekkurler 🙂
Melike
- Evde Cilt Bakımı - 10/31/2017
- Çocuğumun Bağışıklık Sistemini Nasıl Güçlendiririm? - 10/23/2017
- Çocuğun Şiddet Eğilimlerini Nasıl Yok Edebiliriz? - 10/10/2017