Drama Yoluyla Zorbalıktan Korunma Eğitimi

Çocuğumu zorbalıktan nasıl korurum sorusuyla çok sık karşılaşıyorum. Arkadaş ilişkileri de zorlayan bir konu hepimizi. Sizin onu zorbalıktan tamamen korumanız mümkün değil. Bu öncelikle okul idaresinin ve öğretmenin işi. Ama bazı korunma yöntemlerini öğretebilirsiniz. İşe yarar mı? Yarayabilir. Denemenizden zarar gelmez. İlişkilerine katılamazsınız, ama onun karşısındakileri anlamasını sağlayıp, biraz yönlendirebilir, derdini dinleyebilirsiniz.

Çocuğunuzla tiyatro oynayacaksınız. Oğlumla her konuda tiyatro oynuyoruz. Okulda bir arkadaşı onu üzdüğünde bile bunu evde canlandırıyoruz. “Bana neden bunu yaptı? Neden böyle dedi?” diye soruyor bana. Bu olayı canlandırıyoruz. Bu hem durumu değerlendirip, anlamasını, karşısındakinin davranışlarının sebebini düşünmesini sağlıyor, hem de olay canlandırılırken, içinde kalanları söyleyip, rahatlamasına yardımcı oluyor.

“Sence neden böyle yaptı?” diye soruyorum. Olayı birkaç kez canlandırınca ayrıntılar ortaya çıkmaya başlıyor. Oyun yoluyla çocuğun arkadaş ilişkilerinde yaşadığı pek çok sorunu anlamak, onun arkadaşlarının bakış açısını anlamasını sağlamak ve nasıl tepki verebileceğini göstermek mümkün. Bazen oğlumun şikayetçi olduğu durumda haksız olduğunu fark ediyor, bunu onun da anlamasına uğraşıyorum. Özür dilemesi gerektiğini anlatıyorum. Yani temel amaç kendini savunmayı öğretmek değil, temel amaç sağlıklı ve şiddetsiz iletişim kurmayı öğrenmesi.

Bunu dille iletişim kurabilen her çocuğa, yaşına uygun bir dille yapabiliriz. Biz bu oyunları önceleri başka konular için kurduk, ama 4 yaşında ilk kez zorbalık için yaptık. Çocuğun yaşı ilerledikçe, daha iyi sonuç alacağınızı düşünüyorum. Ancak erken başlamak da, çok iyi sonuç vermese bile çocuğa duygularını ifade etmeyi öğrettiği için güzel. Oyun sırasında çocuğun anlamayacağı kelimeler kullanmayın. Basit ve kısa cümleler kurun. Ne kadar basit, o kadar iyi. Eğitimli ailelerin çocuğa dert anlatmaya çalışırken çok karmaşık bir dil ve çocuğun anlamakta zorlandığı kelimeler kullandığını görüyorum.

Örnek, yaşanmış bir diyalog:

– D bana “seni sevmiyorum” dedi.
– Bence sen onu üzmüş ya da kızdırmışsın. O da o yüzden böyle yapmış. Sen o öyle deyince ne hissettin?
– Üzüldüm.
– Kızdın mı biraz da?
– Evet.
– Sen ne dedin?
– Hiçbir şey.
– Aslında D seni çok seviyor biliyorsun değil mi? O seni sevmiyorum derse, sen Ona onu sevdiğini söylemek ister misin? Demek ister misin? (Bu arada D oğlumun en yakın arkadaşı ve ikisi birbirini çok seviyor. Bunu bildiğim için, duruma uygun yorum yapıyorum. Başka bir çocukta başka bir tepki gerekecekti. Yani burada sizin önce durumu değerlendirmeniz gerekiyor. Ailede duygusal zekası yüksek insanlar durumu değerlendirsin. Normalde de karşınızdakinin neyi neden yaptığını anlamakta zorlanan, duygusal işaretleri kaçıran, dolaylı konuşmaları, imaları anlamayan bir insansanız, bu konuda yakınlarınıza danışın. Onların yorumunu alın. Kesin doğrularla gitmeyin çocuğa. “Bence şunu hissetmiş olabilir. Sence neden böyle yaptı? Sen ne hissettin?” gibi sorularla durum hakkında düşünmesini sağlamak, aslında ona kesin cevaplar vermekten daha değerli.)
-Evet.
– Hadi. Oynayalım. KL, ben seni sevmiyorum!
– Ne diyeceğim anne?
– Olsun, ben seni yine de çok seviyorum.
– Olsun ben seni yine de çok seviyorum. O ne diyecek anne?
– Bilmiyorum. Göreceğiz.

Çocuğun içindeki gücü ve özgüveni oyun yoluyla ortaya çıkarabiliriz.

 

Bir hafta sonra:- Anne D bana dedi ki, A’yı senden çok seviyorum. Ben de ona dedim ki ” olsun, ben seni yine de çok çok seviyorum. O da ‘ohaa’ dedi. Neden öyle dedi?
– Sonra ne yaptınız?
– Oynadık.
– D de aslında seni çok seviyor. Kızdığı zaman kızdığını nasıl söyleyeceğini bilmiyor. Böyle şeyler söyleyip seni üzerek kızgınlığını gösteriyor. Sen onu yine de sevdiğini söyleyince şaşırmış. Ne diyeceğini bilememiş, ama bence sevinmiştir.
– Bir daha derse ne olacak? Seni seviyorum mu diyeyim?
– Hayır, ona “D sen beni çok seviyorsun. Sadece bana kızgın di mi? Kızdıysan kızdım de” diyeceksin. Oynayalım mı?
– Evet.
– KL ben seni sevmiyorum!
– Ben seni seviyorum.
– Hayır, ne diyecektin?
-Unuttum.(Düzeltiyorum)-Sen beni üzüyorsun.(Birkaç kez tekrar ediyoruz.)-D sen beni üzme. Kızdıysan kızdım de. Seni sevmiyorum deme. Tamam mı?Bunları söyleyince inanılmaz rahatlıyor. D ile konuştuklarının üzüntüsü geçiyor. “Anne, anne, hadi bir daha oynayalım” diyor. Senaryoyu defalarca canlandırıyoruz. Her seferinde biraz daha rahatlıyor. (D bir daha “seni sevmiyorum” demedi. Belki de KL’in “ben seni çok seviyorum” demesi etkili oldu. )Bunu her durum için yapıyoruz. Birisi ona şiddet gösterirse, “yapma!” deyip, elini önüne kaldırmayı gösteriyorum. Sonra onu itiyorum. İlk beş-on kez, her ittiğimde şaşkınca bakıyor. Ne yapması gerektiğini tekrar tekrar gösteriyorum. Sonunda ben itince ayağa kalkıp “yapma!” diyor. El nerede diye hatırlatıyorum. Hareket otomatikleşene kadar tekrar ediyoruz. Gittikçe özgüveni artıyor. Arada bir gelip, hadi beni it diyor. “Yapma!” derken mutluluktan gözleri parlıyor.Sonra, “bu yetmez ama” diyorum. “Başkasına vurulunca ne yapacaksın?”Ne?Aynı şeyi. Yapma diye gidip aralarına gireceksin. Başkalarını koruman lazım.Ama anne ben çocuğum. Büyüyünce korurum. Olur mu?”Hayır, şimdi de koruman lazım arkadaşlarını. İyi insanlar başkalarına yardım eder. İyi olmak istiyor musun?” diyorum, ama ısrar etmiyorum.

Aylar sonra geliyor, “Anne, birine vururlarsa yapma! diyorum” diyor. Düşünüyor, “iki kere dedim. Ya da bir kere dedim galiba.” Anneliğimin en gururlu anı…

Sonra parkta parmaklıklara tırmanamadığı için arkadaşının dalga geçtiği bir çocuğa tırmanmayı öğretiyor. Çocuk korkusunu atınca hemen öğreniyor. Beraber tırmanmaya başlıyorlar.

Okul yılı sonu değerlendirmesi geliyor: “şiddet göstermez, ama şiddete sözlü olarak direnir.”

Çocuğum zeki mi, özel yetenekleri var mı, başarılı olacak mı? Bunlar o kadar ikincil ki. Hiçbir şey çocuğumun iyi bir insan olmaya çabalaması kadar mutlu edemez beni. İyilik ise aslında olunan değil, yapılan bir şey. Her gün yeniden verdiğimiz bir mücadele. Her konuşmada, her ilişkide yeniden kendimizi inşa ediyoruz. İlmek ilmek bir insan örüyoruz.

Çocuğunuzla konuşun. Sizi dinliyor. Ona başkalarını dinlemeyi, yardım etmeyi, ayağa kalkıp kendini savunmayı öğretebilirsiniz. Her gün, biraz biraz. Ve evet, bencil bir dünyaya büyüttüğümüz halde, hatta özellikle bu yüzden.

 

Aysuda Kölemen

Diğer Paylaşım

Kandırıkçılık İnancı – Süheyla Pınar Alper

‘Impostor syndrome‘ kavramı dilimize ‘kimlik hırsızlığı’ sendromu olarak çevrilmiş. Kimlik hırsızlığı gerçekten bir hırsızlık eylemi düşündürüyor, …

Leave a Reply