Emzirme sürecimden iki ders çıkardım. Bir, emzirmek kolay değil, pek çok sorun çıkıyor (ama her sorunun da çözümü var). İki, gerekli bilgi ve desteği bulamayan kadın kolay kolay sadece anne sütüyle bebek büyütemez.
Dogum yaptığım gün, hemşire “doğum sonrası testi için götürüyorum” dediği bebeğime mama yedirip getirmiş, azarlayıp gönderdim. “Ama bu çocuk bir dana büyüklüğünde doğdu, aç, sizin de sütünüz daha inmemiştir” dedi. “Karışmayın” dedim. Annem “içgüdülerini dinle” dedi. “O zaman soyunacağım, aramıza kumaş girmesi bana doğal gelmiyor” dedim ve bebeği çıplak göğsüme yerleştirdim ve aylarca böyle yarı çıplak yaşamayı öğrendim. Bunun meğer bir adı varmış: ten tene temas. Sonradan okudum.
Emzirme pozisyonlarını ezberlemiştim, ama uygulamada pek beceremiyordum, sadece birini yapabiliyordum. Bir süre kraliçe gibi bebeği başkasına tutturup, şekilden şekile girerek emzirdim. Sonra bir şekilde becerebilmeye başladım.
Bebek ilk birkaç hafta memeyi kavrayamadı. Çeşitli testlerle serçe parmağı kavrayabildiğini keşfettik. Serçe parmağı emdirip, sonra aradan meme başını sokuveriyordum. O arada sinir krizi geçiriyordu. Ama birkaç hafta sabredersem, bebeğimin emmeyi öğreneceğini öğrendim.
Sütüm bu sefer çok geldi, göğüslerim şişti, taş oldu, kanallar tıkandı, masaj, duş ve emzirmeyle boşaltmayı öğrendim.
Bir gün memem taş gibi olmuştu ama masaj ve düş ise yaramıyordu. Meme ucunda tek bir kanalın kurumuş süt tarafından kapatılabileceğini öğrendim. Aradım ve suçluyu buldum. O minicik kabuğu çektiğimde, fışkıran sütün duvara fırlaması ile anında iyileştim.
Bebeğim 3 dakikadan fazla emmiyor, kendini yere atmaya çalışıyor, ama en geç yarım saat içinde tekrar süt istiyordu. Aylarca günde 20-30 kere emzirdim. Sokakta yürürken durup, köşe başında emzirip, yola devam edebileceğimi öğrendim. Kafede, müzede, konserde, yolda, cami bahçesinde, yürürken ve yemek yerken ve sohbet ederken emzirmeyi ve Türkiye’de insanların emzirene hiç bakmadığını, yardımcı olduğunu, bu konuda çok kibar olduklarını öğrendim.
Bebeğim emzirme önglüğünden nefret ediyordu ve durmadan ağlıyordu. Birgün “eee!” dedim ve önlüksüz emzirmeye başladım. Geç oldu, daha erken olmalıydı. Doğru kıyafet ve şekilde, önlükten çok daha az dikkat çekerek emzirebileceğimi öğrendim.
3.5 aylıkken memeyi kavrar kavramaz kendini geriye atıp ağlamaya ve emmemeye başladı. Önce sütüm azaldı sandım, sonra alerji sandım, sonra reflü sandım. Sonra uykuda emzirebildiğimi gördüm. Sütümü iyice boşaltıp tazyiğini alınca biraz emdiğini gördüm. Süt azaltma yöntemlerini öğrendim, sütümü azalttım. Sabrettim, bir ay sonunda geçti.
4. ay sonunda işe başladım, sütüm tak diye kesildi. Fışkıran sütler, damla damla gelir oldu. Memelerim pompayı sevmedi, bebekten uzak olmaya alışamadı. Haftasonlarında emzirme kampı yaparak ve geceleri emzirme maratonlarıyla sütümü arttırdım. Pompayı değiştirdim. Pompalarken bebeğimi hayal edip, kokusunu taşıyan kıyafetleri kokladım. Memeleri pompaya da alıştırdım.
5. ayda oğlum hiç kilo almadı. Doktor ek gıdaya geç dedi. Ona “haha” deyip, emzirmeye devam ettim. Ek gıdadan kilo alacak çocuk, sütten de alır dedim. Bir ay sonra kilo alımı normale döndü. Sütüme güvenmenin işe yaradığını öğrendim.
Hasta olduğunda ve dişleri çıkarken saatlerce aralıksız emerdi, meme uçlarım 5 saatlik emme maratonundan sonra tahriş olur, çok acırdı. İyileşemeden uyanır, tekrar süt isterdi. Dayanmayı öğrendim.
E sonra birden herşey çok kolaylaştı derken 8. ayda hooop ısırmaya başladı. Bebeğin memeyi ısırması nasıl engellenir, yöntemlerini öğrendim.
Emzirmekten kollarım ve ellerime ağrılar giriyordu, o ağrılar nasıl giderilir öğrendim.
Sonrası çok kolay ve keyifli oldu. 8 aydan sonra keyifle ve sorunsuz emzirdim. Oğlum 2 yasına girerken bıraktım.
Ama ben ve bebeğim tüm bunları yaşarken soran olursa, çok güzel emiyor, hiç sorunumuz yok diyordum (evet çok sık emmesi bunaltıyordu ama ne yapalım). Çünkü buna gerçekten inanıyordum. Çünkü emzirmenin kolay olmasını beklemiyordum. Hayatta ne kolay ki, bu olsun? Sütüm vardı, çocuk da emiyordu, bu kadar. Gerisi teferruattı. Zevkli, hoş olmasını, sorunsuz olmasını beklemiyordum. Bu sorunların hiçbiri de beni çok rahatsız etmedi. Bir sorun çıkınca araştırıp, öğrenip çözüyordum. Yani emzirme başarısı biraz niyet, biraz sabır, çokça da bilgi (daha doğrusu öğrenme) ve emzirme kültürü işi.
Emzirme kültürü ile neyi kast ediyorum? Ben herkesin emzirdiği bir çevredeydim, herkes başarıyla emziriyordu, çocuğuna mama veren sadece tek bir kişi tanıyordum, biraz da o yüzden emzirmek bana çok normal geliyordu, ben de uzun süre emzirilmiştim. Başka seçenek aklıma gelmedi. Kimse bana sütün yetiyor mu demedi, bu çocuk aç demedi, sütün yağlı mı diye sormadı. Herkes emzireceğimi ve başarıyla emzireceğimi varsaydı. Emzirmeme nasıl yardımcı olabileceklerini sordular sadece. Herşey gibi, bunda da destek lazımdı. Şanslıydım. O zaman hayatımda BYBO olsaydı, daha da şanslı olacak, günlerce araştırmadan bütün sorunlarımın cevabını hemen bulacaktım.
Bu yüzden yazdım bunu. Bunlar dert değil. Yeter ki memenize güvenin, kendinize güvenin. Bilginin gücüne güvenin. Dayanın, öğrenin, çabalayın, sorunları da çok dert etmeyin. O zaman yüz anneden doksandokuzu başarıyla emzirecektir. Benim yaşadıklarım en standart sorunlar, başka pek çok sorun da olacak elbet. En çok ihtiyacınız olan şey moral ve bilgi. İkisi de burada, BYBO’da, Tomris’in Emzirme Notları’nda var. Başaracaksınız.
- Cinsel İstismarı Engellemek ve Cezalandırmak - 02/27/2018
- Ateşi düşürmek zorunda mısınız? - 01/24/2018
- Bir Erkekten Kadınlara Sorular - 01/23/2018