Anasayfa / BYBO / Bakım / Ebeveynlik / Yelkenler Ergenliğe – Süheyla Pınar Alper

Yelkenler Ergenliğe – Süheyla Pınar Alper

Evde birkaç ergen yetiştirmiş bir anne ve bir dönem ergenlere öğretmenlik yapmış bir eğitimci ve eğitim bilimci olarak ergenin kendisi ve ebeveynleri açısından yararını bildiğim birkaç ipucundan söz etmek istiyorum. Bu ipuçlarının biri diğerini tamamlar, biri diğeri olmadan etkili bir şekilde devreye giremez, yani hepsi bir arada anlamlı sonuçlara yol açar. Bu nedenle birincisi, ikincisi diye sıralamıyorum ama dilin zorunluluğu gereği belli bir sırada sunmak zorundayım.

Çocuğunuzun fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal olarak ne gibi değişimler içinde olduğunu öğrenin, bu konuda bilgilenin. Bilgi güçtür. Kendi bedeninde ve ruhunda neler olup bittiği konusunda bilgilenmesi için ona da kaynak sunun. Aşırı duygusal tepkiler verdiğinde, bedenindeki yoğun değişimlere uyum sağlarken birdenbire gelen duygu yoğunluklarının, bir anda gözlerinin yaşla doluvermesinin ya da bir anda çok sinirlenmesinin, bu dönemin doğal özelliklerinden olduğunu anlatın ona. Peter Mayle’in Bana Neler Oluyor kitabını alın, ve ‘oku bunu’ diye gözüne sokmadan, ortada bırakın. Kitabı fark ettiğini gördüğünüzde ise ‘senin için aldım, ilgini çeker diye düşündüm’ deyin ve bırakın.

Daha önce okumadıysanız Adele Faber ve Elaine Mazlish’in hemen hemen her yeni baskıda güncellenen Konuş Ki Dinlesin, Dinle Ki Konuşsun (How To Talk So Kids Will Listen and How to Listen So Kids Will Talk) ve Gençlerle Konuşma Sanatı (How To Talk So Teens Will Listen and How To Listen So Teens Will Talk) kitaplarını okuyun. Çocukla kurulan iletişimin kalitesi yükseldikçe pek çok sorun önlenebilir ve sorunlar daha kolay ve yapıcı çözümlenebilir. Hem çocuğun hem de onun sorumluluğunu taşıyan kişinin ruh sağlığını korumak açısından kaliteli bir iletişimin nasıl kurulacağını öğrenmek ve yaşama geçirmek olmazsa olmaz bir adımdır.

İletişimin kalitesini arttırmak, öğrenilenleri de yaşama geçirmek için Carl Rogers’ın hümanist psikoloji yaklaşımını temel alan iki ustanın, Marshall Rosenberg’in Şiddetsiz İletişim ve Thomas Gordon’un Etkili Anne-Baba Eğitimi ve Etkili Öğretmenlik Eğitimi kitaplarını da okuyun. Thomas Gordon’un ergenlere ilişkin şu sözlerine kulak verin:

“Ergenin isyanı ailesine değildir. Ergen onların gücüne isyan eder. Anne-babalar çocuklarını etkilemek için daha bebeklik dönemlerinden başlayarak güç içeren yöntemler yerine güce dayalı olmayan yöntemler uygulamayı seçseler, çocuklar ergen olduklarında pek de isyan edecek birşey bulamayacaklardır…Ebeveynlerin gücü kaçınılmaz olarak sandıklarından çok daha çabuk tükenir.”

Çocukla kurulan iletişim bu öğretilerdeki temellere dayandığında zorluklara rağmen hayat herkes için sevgi, anlayış ve hoş görüye daha açık, kaliteli iletişimle deneyimlenen bir gerçeğe dönüşüyor. Sorunlara birlikte çözüm üretilebiliyor, yetişkin gerektiğinde ergene kimsenin sunamayacağı desteği sunabilme şansına sahip oluyor. Aslında ergenliği beklemeden bu iletişimi kuranlardansanız zaten on adım öndesiniz. Sihirli bir değnekmişcesine anlattığım bu iletişim biçimi gerçekten de gerçek dünyada neredeyse sihirli bir değnek kadar etkili olabiliyor. Mutlaka okuyun, adım adım uygulayın. Sonuç aldıkça, sonuç aldığınızı gördükçe uygulama isteğiniz de zaten artacak, o kesin. Ne yapın edin bu alanda kendinizi eğitin.

Çocuğunuzun her yaptığını görmeyin, her dediğini duymayın. Bir gözünüz kapalı, bir kulağınız tıkalı olsun. Komik ama çok önemli bir yaklaşım. Unutmayın ki siz de bir yetişkin olarak zaman zaman duygularınızın yoğun olduğu, aklınızın karışık olduğu dönemlerde davranış ya da sözlerinize hakim olamıyorsunuz; o, yoğun bir fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal metamorfozun tam da içinde yaşıyor, bunların olması doğal. Tepkilerinizde bu gerçekleri hep göz önünde tutun. Bu yaklaşımı “hiç karışmayın, herşeyi hoş görün” olarak anlamayın, öyle değil. Doğru iletişim biçimiyle gerektiğinde “hayır” da denir, engel de konur.  Uyarılarınızı, düşüncelerinizi, tepkilerinizi hep bu bilgiler ışığında sunmaya gayret edin. Yanlış yaptığınızda içtenlikle kabul edin, özür dilemesini de bilin.

Çocuğunuzun yetişkinliğe geçiş dönemini sadece onun için değil, kendiniz açısından da bir geçiş dönemi olarak düşünün. Yavaştan da olsa değişen rolünüze siz de uyumlanmakta zorlanırsınız. Bir zamanlar montunu giysin üşümesin, sağlıklı beslensin, ne giydi, ne çıkardı, kiminle konuştu vb. tamamen kendi kontrolünüzde tuttuğunuz çocuğunuzun kendi varlığını sürdürebilme, uzaklaşma ve yalnızlaşma ihtiyaçları artıyor, kendisine karışılmasından rahatsız oluyor; ilişkinin niteliği değişiyor. Bu değişime alışmak ve bu değişimi fark edip kabullenmek gerekiyor. Her zaman söylendiği kadar kolay olmuyor bunlar. Herkesin kendi tarihi, kendi duvarları, engelleri, güçleri, artıları ve eksikleri var. Elinize doğmuş, her şeyiyle size bağımlı yavruyu uçması için adım adım da olsa salmak, ipleri gevşetmek elbette sizi de zorluyor. Bu doğal bir yaşam süreci olsa da değişime siz de direniyor olabilirsiniz. En azından bazı alışkanlıklarınızdan vazgeçmeniz, bazı alışkanlıklarınızın da yeni alışkanlıklarla yer değiştirmesi gerekiyor. Bu sürecin getirdiği “sen ne kadar büyüsen de benim bebeğimsin” sözleri ergeni deli edebiliyor çünkü asıl zorlanan, ya da daha çok zorlanan o. Çocukluğun korunaklı bölgesini geride bırakmak zor, öte yandan yetişkin olmanın gücü ve özgürlüğü de onu çağırıyor. Yetişkin olacağı döneme kadar bu geçiş ikilemi onu da zorluyor. Bunun sonucunda da bir bakıyorsunuz sekiz yaşındaymış  gibi size sığınıyor, bir bakıyorsunuz 38 yaşında bir yetişkinmişcesine özgür davranıyor, konuşuyor. “Daha ne istiyor ki bu?” gibi söylemlerle ondan uzaklaşmayın, onu anlayın.

Yetişkinliğe geçiş sürecinde çocuklarımızı onlara uygun bir şekilde koruyabilmemiz için bir ipucundan daha söz etmek istiyorum. Bu süreçte bir süre yalnızlığı seçseler de, gün gelir “grup” onlar için “her şey” olur. Her grup ortamı bireye sorumluluk bilincini kaybettirme riskini taşır. Grup içinde sorumluluk dağılır, birey “nasıl olsa herkes yapıyor” diyerek düşünmeden grup kararlarına, grup davranışlarına katılabilir, ya da “nasıl olsa birileri ilgileniyordur” diyerek sorumluluk almayabilir. Sadece ergen için değil herkes için geçerli olan ve grup psikolojisinin önemli gerçeklerinden biri olan bu durum ergenin riskli davranışlara girme olasılığını arttırır. Bireyselleşme, özgürleşme ve bağımsızlaşma sürecindeki ergen, uyarılara da tepkilidir. Grup halinde bir yere giderken “onu yapma, bunu yapma, ondan uzak dur, ona dikkat et, buna dikkat et” şeklindeki uzun uyarılarınız bir kulağından girip diğer kulağından çıkmaya mahkumdur. Oysa sadece sorumluluğu kendisine yükleyen “Güzel vakit geçir, çok eğlen, kim olduğunu da hep hatırla, hiç unutma olur mu? “Sen Ayşe Fatma’sın”, şeklinde ismiyle yapabileceğimiz kısacık bir hatırlatma hem dirençle karşılaşmayacak hem de grup ortamlarında kimlik kaybı olasılığını azaltacaktır. Aynı şekilde küçük  yaşlardan başlayarak “zor bir durumda kalırsan aklını kullan” mesajını vermeniz de çocuğunuza güç katar. Aklına güvenmeyi öğrenir. Bu bilgileri hangi kaynaktan öğrendiğimi hatırlasam kaynak gösterirdim, ancak yıllar önce grup psikolojisine dair okumuş olduğum bir sosyal psikoloji kitabından olduğunu hatırlayabiliyorum. Önemli olan şu ki denedim ve olumlu etkilerini deneyimledim.

Bu sayılı ama çok değerli yaklaşımları benimsediğinizde, hatta zaman varsa doğru iletişim yaklaşımını daha ergenlik kapıyı çalmadan yaşama geçirdiğinizde ergeninizle, birbirinize yabancılaşmadan, çok daha sakin ve huzurlu bir değişim sürecini deneyimlersiniz.

Unutmayın, ergenlikle birlikte yeni  bir döneme geçiş yapan sadece çocuğunuz değil; siz de onunla birlikte yeni bir döneme yelken açıyorsunuz. Rüzgarınız güzel olsun! Süheyla Pınar Alper

www.suheylapinar.com

Görsel: Maurice Sendak

Süheyla Pınar Alper

Diğer Paylaşım

Bu Sıkıntının Adı Yas – Scott Berinato’dan Çeviren: Süheyla Pınar Alper

Scott Berinato’nun 23 Mart 2020de Harvard Business için yazdığı yazının çevirisi (That Discomfort You’re Feeling …

Leave a Reply