Çocuğun doğumundan sonraki iki yıl evlilikler açısından genellikle en zor dönemdir ve en çok boşanılan dönem bu Amerika’daki istatistiklere göre. Sebebini anlamak zor değil kadınlar için. Çocuk doğduktan sonrası için beklentileriniz pembe-mavi mutluluk ve huzur resimleri ise, çene üstü çok ağır bir düşüş yaşarsınız. Gerçekçi olun. Kendinizi iyi tartın. Bebeğiniz olunca aniden karakteriniz ya da şartlarınız değişmeyecek.
Tembelseniz, yine tembel kalacaksınız. Bebeğin her işi yük gelecek size. Yardım bekleyeceksiniz. Almayınca siniriniz bozulacak. Bakın tembel olmak sorun değil. Tembel olup, bunun farkında olmamak, buna önceden tedbir almamak sorun. Üstelik beyinsel çalışkanlık ile fiziksel çalışkanlık farklı. İlk iki yıl bedensel çalışkanlığa ihtiyacınız var. Hani yerinde duramayan, konuşurken kalkıp bir şeyler yapmaya başlayan kadınlar var ya? Hani elleri, ayakları hiç durmayan, her gün ev temizleyip beş çeşit yemek yapmaya üşenmeyen. Onlardansanız, sizin için bebek yetiştirmek daha kolay. Ama siz masa başı insanı iseniz, üç saat yerinizden kalkmadan kahve içip, sohbet ederken mutlusanız, sizin yardıma ihtiyacınız olacak. İnanın bana olacak. Bu eş olur, anne olur, bakıcı olur, kreş olur, ama tek başınıza zor.
Uykusuzluğa dayanamıyorsanız, uykusuz kaldığınızda delirmenin eşiğine gelecekseniz. Doğurdunuz diye vücudunuz uykusuzluğa alışmıyor. Uykusuz kalıyor ve ölmüyorsunuz sadece. Ama devamlı hasta olup, devamlı gergin ve bitkin oluyorsunuz. Her şeye yansır bu. Uykusuzken siz siz değilsiniz. Ama hani üç gün uyumayıp, dördüncü gün koşmaya çıkan insanlar var. Onlar? Onlar daha iyi idare eder bu dönemi. İyi değil belki, ama daha iyi.
Spor yapmayan, bedenini çalıştırmayan bir insansanız, oranız buranız ağrıyor, tutuluyor, sık sık hasta oluyorsanız, fazla kilonuz varsa, beslenme alışkanlıklarınız kötüyse, hamile kalınca bunlar kötüleşecek, doğurunca daha da kötüleşecek. Hamile kalmadan sağlığınızı düzeltmeye odaklanın. Mutlaka. Kendiniz için, bebeğiniz için, ama en çok kendiniz için. Ama hani her gün spor yapan, yediğine içtiğine dikkat eden, çakı gibi kadınlar var ya? En son ne zaman hasta olduğunu hatırlamayan kadınlar. Onların hamileliği de, sonrası da daha rahat geçecek. Bu böyle. Ve genç kadınlar tabii. 27 yaşındakinin hamileliği ile 42 yaşındakinin hamileliği ve sonrası aynı olmayacak.
Dayanklı insanlar var bir de. Duygusal dayanıklılık. Hani bütün ailesini bir günde kaybetse, ayağa kalkıp yaşamaya devam edecek ve bir şekilde mutlu olmayı başarabilecek insanlar var. Bin kere düşseler, binbirinci kere ayağa kalkıp, bu sefer olacak diyen insanlar bunlar. Güneş doğdu diye sevinen insanlar var, her şeyden umut ve mutluluk çıkarabilen. Hepiniz tanıyorsunuz bir tane. Onlar atlatır en zor hamileliği, lohusalığı ve sonrasını. Zorlansalar da atlatırlar. Ama herkes öyle değil. Hele bazılarının duygusal kabuğu yok, o kadar hassas, o kadar kırılgan ki bazı insanlar. Bu belki genetik, belki çocukluk deneyimleri, travmaları böyle yapmış, bilinmez. Ama o kadınlar için hamilelik zor olabilir, sonrası ise kesinlikle zor.
Nevrotiklerimiz var. Kılı kırk yaran, her şeyi bin kere düşünen, endişelenen. Devamlı kaygılı dolaşan. O kaygılarını bebeğe yansıtacaklar. O emzik kırk kere kaynatılacak, o bebek kırk kat giydirilecek, bebeğe bir şey olur diye uyuyamayacaklar, gözlerinden sakınacaklar. Makulün çok ötesinde endişelenecekler. Bu da yapı. Telkinle bir yere kadar. Onlara çok zor annelik. Daha rahat yapılı kadınlar için daha kolay olacak her şey. Sadece endişelenmesi gereken şeylere odaklanacak. Gereksiz şeylerle kendini yormayacak.
Muhteşem aileleri olan kadınlar var. Düşünceli, yardımcı, sağlıklı anneleri-babaları, kayınvalide ve kayınbabaları olan kadınlar. Onlara her şey daha kolaydı zaten, çocuk da daha kolay olacak. Ama sizin anneniz, kayınlarınız ensenizde boza pişiren, karışan, delirten tiplerse, ya da hiç yardım etmeyen insanlarsa, yük olan kişilerse, ya da bakmakla yükümlü olduğunuz hastalarsa, çocuk doğunca, hatta hamilelikle bunlar kırk kat artacak.
Harika eşleri olan kadınlar var. Her şeyi paylaşan, karısının gözünün içine bakan, baba olmak için sabırsızlanan, çocuğuna bakan. Ama çocuk doğunca bir anda mesaisi uzayanlar daha çok. Çocuğu kıskanacak, karısından daha çok ilgi bekleyecek, çocuk bakmayı erkekliğe yakıştırmayacak, yardım etmeyi bırakın, yük olacak kocalar daha çok. Onlardan bir tane de sizde varsa, çocuk doğmadan önce size batmayan yanları batacak, daha önce zorla tahammül ettiğiniz yönlerine tahammül edemez olacaksınız. Sesi, sözü, bile sizi delirtmeye başlayacak. Hep sitemkar olacaksınız. Hiç gelmeyecek bir ilgiyi bekleyeceksiniz. Haksızlığa uğradığınızı hissedeceksiniz. Bu günler geçtiğinde, 70 yaşına geldiğinizde dahi, bunun kırgınlığı içinizde saklı olacak. Çocuk doğurmak böyle eşi, ailesi olan kadınlara daha zor.
Zengin kadınlar var. Zorlanınca bir, olmadı iki yardımcı tutabilen. Birisi çocukla ilgilensin, birisi ev işlerine baksın diyen. Bir de fabrikada 12 saat mesaisi olan, ayakta çalışan, soğuk evine gelip, uyuyan çocuklarının ütüsünü, çamaşırını yapan, yemeğini hazırlayıp, sızıp, azıcık uykuyla sabah onları hazırlayıp, kendi ise koşan, haftada 6 gün çalışan kadınlar var. Çocuğuna durmadan alışveriş yapan var, bir de yakacak parası bulamayan, hep üç beş liranın derdinde olan. Parası olan için annelik daha kolay olacak.
Çocukken sevilmemiş, ya da koşullu sevilmiş, koşulsuz sevilmeyi bilmeyen, o yüzden koşulsuz sevmekte de zorlanan bir kadın ile, doğduğu günden beri koşulsuzca sevilmiş bir kadın anneliği aynı şekilde karşılayamaz. İkisine aynı derecede kolay değildir bir çocuğu sarmalamak. Birisi için doğaldır, diğeri için aşılması gereken çok psikolojik engel vardır.
Duygusal ya da fiziksel hastalıkları olan kişiler için daha zordur. Eğitimli, her şeyi bulup, okuyup, anlayabilen kadın ile, doğru düzgün okuyamayan, araştırmayı bilmeyen, kulaktan dolma bilgilere muhtaç olan kadın için annelik aynı zorlukta değildir. Engelli kadın ile hiç engeli olmayan kadın için zorluklar aynı değildir. Kocası insan ve baba olarak harika olsa da, ilişkisi kötü olan kadın için annelik daha zordur. Kocasıni delice seven kadin ile, evlenmiş olmak için evlenen kadının deneyimleri farklı olacaktır.
Belki en beter durumdakiler, dövülen, aldatılan, aşağılanan, tehdit edilen kadınlar. Hamile kalınca azalacağını umuyor olabilirler. Çoğalıyor normalde. Ya da savaştan kaçan anneler var. Her şeylerini kaybetmiş, sadece hayatta kalmaya çalışan. Çocuk yaşta evlendirilen kızlar var. Gerçekten gün yüzü görmemiş kadınlar var.
Bir de hayat var. Her şey harika iken, çocuğunuzda ya da sizde hiç akla gelmeyecek bir hastalık, bozukluk, engel çıkabilir. Hamileliğiniz kötü gidebilir. Olabilir, oluyor. Hatta çocuğunuz sapasağlamdır, ama alerjiktir, ya da zor bebektir. Bu kadar.
Yani anne olmak kolay değil derken, sanki her kadın için aynı süreçten bahsediyormuşuz gibi konuşuyoruz. Ama değil. Çok farklı şeyler yaşıyoruz. Daha doğrusu, çok farklı şartlarda yaşıyoruz. Bu da tepkimizi çok değiştiriyor. O nedenle farkında olun. Kendinizi tanıyın. Şartlarınızı anlayın. Getirdikleri zorlukları iyice düşünün. Kendiniz madden ama daha önemlisi kafanızda gelecek zorluklara hazırlayın. Gerçekçi olun. Mutlu olmak için ihtiyacınız olan şey, temelsiz bir iyimserlik ya da kötümserlik değil, farkındalık ve gerçekçi bir planlamadır. Hayat adil değildir. Bebekli hayatı harika ya da berbat geçen komşunuzun, ya da arkadaşınızın deneyimi ona aittir. Çocuklu hayatın zorluklarını iyice anlayın. Bunları var olan zorluklarınıza, kişiliğinize ekleyin. Bakalım sonuç ne olacak? Düşünün.
- Cinsel İstismarı Engellemek ve Cezalandırmak - 02/27/2018
- Ateşi düşürmek zorunda mısınız? - 01/24/2018
- Bir Erkekten Kadınlara Sorular - 01/23/2018