Anasayfa / İlişkiler / Evlilik / Bir Erkekten Kadınlara Sorular

Bir Erkekten Kadınlara Sorular

Sevgili Kadınlar,

Size hiç taktik veren bir büyüğünüz, ananız, haminneniz, teyzeniz, halanız, abiniz, dayınız, arkadaşınız olmadı mı bu hayatta? Çoğunuz görücü usulüyle, tanımadan etmeden mi evlendiniz de imzayı basıp eve geldiğinizde sürpriz yumurtadan çıkan, olabilecek en dandik oyuncakla baş başa kalmış çocuk misali bir çaresizlik, bedbinlik içine düştünüz?

 

Sahi, beraberliğiniz sırasında müstakbel eşinizin bekar evine hiç gitmediniz mi? Bir kap yemeğini yemediniz mi? Yakmış mı, az mı pişirmiş, mutfağı batırmış mı, özene bezene sofra mı kurmuş, hiç dikkatinizi çekmedi mi? Salonuna, oturma odasına, yatak odasına, tuvaletine banyosuna göz atmadınız mı? Aslan yatağından belli olur misali, yaşam alanı içinde kurduğu düzene hiç alıcı gözle bakmadınız mı? Neyi nereye attığı, koyduğu, düzeni intizamı üç aşağı beş yukarı belli olur çünkü. Manita gelecek diye yalandan temizlik yapmış, her şeyi her yere tıkıştırmış, ayağa kalktığınızda sizden önce tuvalete koşup “bir bakayım temiz mi?” diyen adamla hayatınızı birleştirebileceğinizi düşündünüz mü hakikaten?

Hadi diyelim bekar evi değildi, ailesiyle yaşıyordu ki bu daha da tehlikeli bir yandan. Anası, ablası osu busu, hayatını idame ettiren yönetim kadrosuna uyanmadınız mı hiç? Kazık kadar olmuş, aile evinde yaşayan -sağlık ve ekonomik sebepler yüzünden aileye bakmakla yükümlüler hariç- erkeğin henüz adam olamadığını, geçkin bir çocukuk yaşadığını fark etmediniz mi hakikaten? Tamam, sıklıkla yetiştirilişten, genelde zarafetten, bazen şaşkınlıktandır ama, o aile evinde kulağına fısıldayıp bir bardak su getirmesini istemediniz herhalde. O bir bardak suyu getiriyor mu, aileye mi havale ediyor, gidip getirirken oflayıp pufluyor, gocunuyor mu ya da en nobran haliyle “gidip alsana” mı diyor, belli olur sanki. (bu arada bir parantez açtım buraya, bu “gidip alsanacılar” ikiye ayrılır, kardeş çekişmesi yüzünden sürekli birbirine iş koşanlar belli eder kendini, diğerleri direkt kabadır yani). Kendi evinde mabadını tahtına yerleştirmiş, sözlü bile değil, bakışlarıyla emreden bir patriyarkla ne işiniz olur ki?

Hiç yemeğe çıkmadınız mı? Elinizi çantanıza, cüzdanınıza attırmadan tüm hesapları ödeyip asla ve kat’a size para harcatmaması, bir de bunu sert bir dille beyan etmesi sizi rahatsız etmedi mi? Ya da ne bileyim, “bir dahakine ben veririm” dediğinizde nasıl karşıladığını not ettiniz mi aklınızın bir kenarına? Yarın öbür gün aile kurduğunuzda çocuğunuz ve aileniz için kariyerinizden vazgeçmenizi salık vereceği, zorlayacağı, bunu da kestirip atacağını kestiremediniz mi acaba?

Özel günlerde ya da durup dururken bile olsa, bir kez olsun beraber alışverişe çıkmadınız mı? Tezgah sahibine, kasiyere, görevliye vs. nasıl hitap ettiğini görmediniz mi? Olur a, ilgisini çekmiyordur birtakım şeyler (mesela tekstil ürünleri), yine de illaki vardır bir ilgilendiği (buna da elektonik eşya diyelim). İncelemesi, karşılaştırması, kısa, ayaküstü bir araştırması, neyin ne olduğunu, hangi ürünün diğerine göre daha ergonomik olabileceğini soruşturması hiç vuku bulmadı mı? Yoksa ne olursa olsun, kafasını kaldırmadan telefona gömen, sadece kasada belirip cüzdanından kredi kartı çıkaran bir adamla niye beraber oldunuz ki?

Hiç beraber sokakta yürümediniz mi? Arabaya binmediniz mi? Etraftaki çoluk çocuğa, kediye köpeğe kuşa karşı merhametli mi, empati yapıyor mu, umursamaz mı, trafikte kendini kaybediyor mu, yol mu veriyor, gasp mı ediyor vb davranışlarına tanık olmadınız mı? Görmeyen, umursamayan, merhamet etmeyen, kendini karşısındakinin yerine koymayanlarla ne diye hayatınızı birleştirdiniz ki?

 

Ha, bir de “kıskanıyor beni, yani çok seviyor” yanılsaması yaşayanlar var tabii. Toplu taşımada kalabalık olmasa bile zebani gibi tepenize dikilen, yakınlardaki her erkeğin varlığını hissettiği an belinizden kavrayan (ama allahın ayazında elini cebinden bile çıkarmayan), sağa sola mütemadiyen pis bakışlar fırlatan, yanınıza gelip -nezaket kuralları içinde- konuşan tanıdık-tanımadık erkeklere dişlerini sıkarak “hınımrnzktğmınmrnsı” gibi anlaşılmaz homurtularla alfalığını kusan birinin evlendikten sonra telefonunuzu karıştırabileceğini, sizi takip edebileceğini, eşinizi dostunuzu tehdit edebileceğini, evde sözlü-fiziksel şiddet gösterebileceğini ya da allah muhafaza(*) bıçak, tabanca çeken biri olabileceğini hiç tahmin etmediniz mi sahiden? (*: yok öyle bir muhafaza, olsa haberlerde “karısının üzerine bıçakla yürüyen kıskanç koca halıya takılıp bıçağı böğrüne sapladı hihoha!” kabilinde manşetler görürdük).

Peki ya 7-24 siyasetle çevrili memlekette evde, dışarıda bir haber, bir duyum ya da sokakta meydana gelen bir olay üzerine hiç fikir teatisinde bulunmadınız mı hayatınızı birleştireceğiniz kişiyle de evlendikten sonra bir yorumuyla beraber duruma ayıp “amanin, faşist/ırkçı/radikal/marjinal/allahsız/köktendinciyle mi evlenmişim ben?” dediniz?

Herhalde aceleniz vardı. Evet, ya başka ne olabilir? Aile içinde babanın baskısından, ağabey ya da erkek kardeşin kendinden menkul kabalığıyla örülü aşırı-korumacılığından sıyrılıp bir an olsun nefes alabilmek için henüz gençliğinizin ilk çağında, insanları ve dünyayı tanımadan, akın ak, b*kun b*k olduğunu tecrübe etmeden, gördüğünüz ilk erkekle; sırf kafanızdaki birtakım romantik idealler yalan yanlış karşılanıyor diye evlenip aslında hayatınız boyunca gördüğünüz ataerkil baskının yeni nesil polisinin evine sığınmanızın başka ne sebebi olabilir?

Yoksa… yoksa… aşkın gözü kör, kulağı sağır, izanı sıfır mı hakikaten?

Önemli not: Tespitler kendi gözlemlerim +eşimin dikkatimi çektiği konulardır. Birçok kişinin paragraflarda kendinden bir şeyler bulacağına inanıyorum. Yazı dilinde bir genelleme var gibi görünmektedir ama yarası olmayanın gocunmayacağını düşündüğüm gibi, özellikle “siz-kadınlar” diyerek yazdığım hitabı bir saldırı olarak görmemenizi rica ederim.

Rumuz: Aytor

 

Aysuda’dan Cevap:

Sevgili Aytor,

Kadınlara taktik veren olmaz mı? Çok oluyor. Aslında hayatımız onun bunun aklını dinlemekle geçiyor desem abartmış olmam sanırım. Bazılarını sayayım:

Bir erkek pire, bir dişi deveden üstündür.
Erkekler çocuk gibidir, onları idare etmeyi ögreneceksin,  yoksa evinde huzur kalmaz.
Erkeğin yaptiği bazı şeylere göz yumacaksın.
Kocanın yanında sakın şundan bundan bahsetme, adamın moralini bozma.
Kocanı methet bol bol, erkekler övülmeyi ister.
Kocandan çok kazanırsan, gururu incinir.
Kocan ne derse evet de, sonra yapmak istemiyorsan yapmazsın, ama adama itiraz etme. Evin huzurunu bozma.
Erkekler beceriksiz olur, iş yaptırma.
Erkekler güçlüdür, seni korurlar.
Elinin kiridir.
Erkekler tehlikelidir, kendini koruman gerekir.
Erkek kendine bakmayı bilmez. Sen ona bakacaksın artık.
Erkek evin reisidir. Tüm aileye o bakar.
Kocana saygı göster.
Kocan yorgunken, morali bozukken güleryüz göster, bir de kendi sıkıntını adamcağıza yükleme.

Seven erkek kıskanır.

Her erkek kendine hizmet eden kadın ister.
Adama hizmetçi olma. Kıymetini bilmez.
Kocana güzel görün, hep bakımlı ol.
Kocanı kapıda karşıla.
O evinin erkeğidir, ne olursa olsun, son söz onda.
Erkekler çok iddialı kadınları sevmez.

Naz yap. Yoksa erkekler bıkar hemen, gözü dışarı kayar.

Çok nazlı olma. Erkek bıkar.

Evlenince akıllanır.

Çocuk doğunca uslanır.

Yaşlanınca bırakır.

Erkekler arzularını kontrol etmeyi beceremez.
Evi yapan dişi kuştur. Sabret.
Aman, hepsi aynı, sanıyor musun ki başka erkekle evlensen farklı olacaktı? Benimki daha beter.
Çocuklu kadın baba evine sığmaz.
Sakın çalışıyorum diye evinin işini aksatma.
Kocanın kazandığı yetiyor. Niye çalışacağım diye tutturuyorsun?

Sabret.

Sabret.

Sabret.

İşte kadınlara bu akılla, bu taktikler veriliyor. Diyorlar ki, erkekler senin efendin olacak kadar üstündür, itaat etmen lazım. Sonra da diyorlar ki, erkekler beceriksiz, kontrolsüz, özgüvensiz ve kandırması kolaydır, 2 yaş sendromlu çocuklar gibi idare etmen lazım. Dizilerde, medyada tavuskuşu gibi kabara kabara dolaşan erkekler yüceltiliyor.  Bunları duyarak, görerek büyüyen bir kadının sağlıklı ve mutlu bir ilişki neye benzer bilmesi ne kadar mümkün? Kadının kafası karışık.

Ama dediklerin doğru. İnsanların -kadın ve erkek- gözlerini açıp, evlenecekleri kişinin karakterini fark etmeleri gerekiyor. Bilmiyordum demesin kimse artık. Biz söylüyoruz. Maya Angelou ne güzel özetlemiş meseleyi: “İnsanlar size kim olduklarını söylediklerinde, inanın. İlk seferinde.”

Aysuda Kölemen

Diğer Paylaşım

Kandırıkçılık İnancı – Süheyla Pınar Alper

‘Impostor syndrome‘ kavramı dilimize ‘kimlik hırsızlığı’ sendromu olarak çevrilmiş. Kimlik hırsızlığı gerçekten bir hırsızlık eylemi düşündürüyor, …

Leave a Reply