Kişisel Gelişim ve kendini iyileştirmek gibi konular bana anlamlı gelen konular. Başkalarının olmamı istedikleri gibi olabilmek için yıllarca uğraştım ve sonucunda az çok eksik hissettim kendimi. Ebeveyn olunca bu duygular geri geldi ve sürekli olarak neler yaptığımın, nasıl davrandığımın bir dökümünü çıkartmaya beni zorladı.
En etkili farkındalıklarımdan biri, en kötü düşmanımın kendim olduğunu fark etmek oldu.
İşler istediğimiz gibi yürümediğinde, hayat adil olmadığında, güdüsel olarak suçlayacak birini ya da bir şeyi ararız. Bunun bizim kontrolümüz dışında bir şey olmasını tercih ederiz.
Bu tür bir açıklama birkaç yönden işimize yarar: Bir kere paçayı kurtarırız; ayrıca, suçlamak için bir kaynak bulmuş oluruz; üstelik böylece ‘doğru’yu yapan kişiler gibi, uykumuza yeniden dalabiliriz. Artık hayatımızın sorumluluğunu taşımamıza gerek kalmaz, çünkü çektiklerimizin hep bir açıklaması vardır.
Örneğin, gelirimin istediğim düzeyde olmamasını ekonomik koşullara, vergilere, patronumun cimriliğine ya da kendi şanssızlığıma bağlayabilirim. Böylece gelirimin düşük oluşunun benimle, ya da yaptığım işin niteliğiyle hiç bir alakası olmayan bir nedeni varmış gibi görünür. Bu durum beni rahatsız etse bile, şikayet edip dursam da nedenini bulduğum için, yapabileceğim hiç bir şey olmadığına da karar vermişimdir.
Peki ama, hayatımızı gerçekten de kontrol eden kimdir? İster beğenin, ister beğenmeyin, hayatımızı kendimiz kontrol ederiz. Alışkanlıklarımız ve inanç sistemlerimiz bizim mutluluğumuzu, özdeğerimizi ve dünyadaki yerimizi etkiler. Bunu fark etmek, kendimizi evrenin merhametine muhtaç zavallı varlıklar olarak görmeyi bırakıp, güçlü, farkında ve kaderinin gücünü kendi elinde tutan varlıklara dönüşmenin büyük adımlarından biridir.
İnanmıyor musunuz?
Bir gününüzü ya da tercihan bir haftanızı iç sesinizi dinlemeye ayırın. Neler diyorsunuz kendinize? Düşündüğünüz ve tekrarladığınız şeyleri yazın, not alın. Günün sonunda bu listeye tek tek bakın. Yazdıklarınızla alışkanlıklarınız ve yaşadığınız hayat arasındaki bağı görün.
Belki de kendinize şunları söylüyor olabilir misiniz: “Kendi işimi kurabilecek kadar uyanık değilim.”, “Yeni bir şey öğrenmek için çok yaşlıyım.”, “O beni sevemez ki, çok şişmanım.”, “Hiç olmayacak. Yeterince zamanım yok (param yok, tanıdığım yok) ki rüyalarımın peşinden gideyim.”, “Keşke biraz daha bilmem kim gibi olaydım.”
Böyle bir iç sesin üzerimizdeki etkisi nasıl olur? Unutmayın ki beynimiz bu gezegendeki en güçlü araçtır ve bir şeyi iyice ezberleyip öğrenmemiz için onu defalarca tekrarlamamız gerekir. Bir kere ezberlediğimizde, o bizim parçamız haline gelir ve artık hatırlamaya çalışmamıza gerek kalmadan aklımıza gelir. Zihnimizde belirmesi an meselesidir.
Böylece 20, 30 ya da 40 yıl boyunca kendimize eksiklerimizi ve hatalarımızı (her seferinde daha da güçlü bir şekilde) hatırlattığımızda ya da “keşke daha çok bilmem kim gibi olsaydım”, “yapamam ki”, “hiç olmayacak” diye tekrarladığımızda, bu sesler hayatımızın gerçeklerine yansır, onları oluşturur.
Hayatınızı değiştirmek için karar verin ve olumsuz seslerinizi fark ettiğinizde onları olumluya çevirin. Bu küçücük adım bile hayatınızda harikalar yaratacaktır.
Hayatınızdaki yıkıcı etki olmaktan, en yapıcı ve en olumlu etki olmaya doğru yol alın.
Kaynak: http://naturalpapa.com/self-improvement/personal-development-for-parents-our-worst-enemy/
Görsel: Graham Dean, The School Of Life
- Bu Sıkıntının Adı Yas – Scott Berinato’dan Çeviren: Süheyla Pınar Alper - 03/26/2020
- Meditasyon Yapın – Süheyla Pınar Alper - 11/30/2019
- Kandırıkçılık İnancı – Süheyla Pınar Alper - 10/15/2019