Anasayfa / BYBO / Yapım / Doğum Hikayeleri / İlknur’un Normal Doğum Hikayesi

İlknur’un Normal Doğum Hikayesi

Merhaba Sevgili BYBO Okurları,

Uzun zamandır yazmak istiyordum doğum hikayemizi…. Okuduğum hikayeler yüreklendirdi beni ve bir an önce yazmak istedim ben de. 

13 Ağustos 2007’de kurduk mutlu yuvamızı. Evlendiğimizde ben 21, eşim 29 yaşındaydı. Bizimle aynı yıl evlenen akrabalarımızın bebekleri oldu. Malum aile baskısı başladı “Siz ne zaman bebek yapacaksınız?” diye. Herkese inat tam 5 yıl hiç çocuk düşünmedik. Evlenmeden önce yaşayamadıklarımızı yaşamak istiyorduk. Öyle de yaptık. Gezdik, özgürce istediğimiz her şeyi yaptık.
2012 Temmuz ayında artık bebek sahibi olmanın zamanının geldiğini düşünmeye başladık eşimle. 22 Temmuz 2012’de regl olduktan sonra korunmamaya karar verdik. 1 Ağustos ilk yapım günü oldu. 

Ağustos ayı içinde olacağım regl bekleyecek kadar sabırlı bir insan olmadığım için 11 Ağustos cumartesi günü işten gelir eczaneye uğradım ve bir gebelik testi aldım. Eve gelir gelmez hemen testi yaptım ama sonuç hüsrandı. Aslında 11 gün gibi kısa bir sürede çıkmayacağını biliyordum. Ama içimdeki sabırsız bekleyememişti.
13 Ağustos Pazartesi günü 5. evlilik yıldönümümüz. Sabah uyandım belimden kalçama doğru inen bir ağrı, ama ne ağrı. Yürüyemiyorum, eğilemiyorum. Yataktan çıkamadım ve işe gidemedim o gün. Eşim de yıllık izindeydi. Doktora gidelim diye sürekli ısrar halinde. Ezelden sevemedim doktorları. Akşama kadar direndim. Ama kalkıp yürüyemediğimi gören kocamı zapdetmek mümkün olmadı. Apar topar acile gittik. 

Acildeki doktor kalp doktoruydu. Şikayetlerimi anlattım. Dip not olarak da bir ihtimal hamile olabileceğimi, eğer ilaç vereceklerse ona göre vermelerini söyledim. Doktor hemen kan aldırdı beta hcg’ye bakılması için, Sonra da bir ağrı kesici yapıldı. Dışarı çıktık ve sonuçların çıkması için beklemeye başladık. 1 saate kadar çıkacağını söylediler. o 1 saat bize 10 saat gibi geldi.
1 saat geçtikten sonra sonucumuzu almak için doktorun yanına gittik. Doktorumuz sonucun pozitif çıktığını, 2 gün ile 1 hafta arasında hamile olduğumu, 2 gün sonra tekrar Beta-HCG’ye baktırmam gerektiğini söyledi. Şok olmuştuk! Evlilik yıldönümümüzde hamile olduğumu öğrenmiştik. Eşimle ağlayarak birbirimize sarıldık. Bebeğimizde bizim kadar sabırsızdı ki hemen düşmüştü içime.
Evlendiğimizden beri ilk kez evlilik yıldönümümüz evlendiğimiz gün olan pazartesi gününe denk gelmişti. Böylesine özel bir günde öğrenmek daha özel kılmıştı. Hem de 13 gün sonra…
Konuyu dağıtmış olmak istemem ama evlendiğimizden beri 13 rakamı her daim hayatımızın özel rakamı olmuştur. Yine öyle olmuştu. (Yazının ilerleyen kısmında 13 yine çıkacak karşınıza.)

8. haftanın sonunda 29 Eylül cumartesi günü ilk doktor randevumuz vardı. Büyük bir heyecan ve korku ile gittik. Ya kötü giden bir şey varsa, ya dış gebelikse, ya kalp atışı yoksa diye gidene kadar kurduk da kurduk. Doktor ultrasonla bakar bakmaz “Burada kocaman bir bebeğimiz var” dedi ve hemen kalp atışlarını bize dinlettirdi. Çok klişe ama o duyduğum ses o zamana kadar duyduğum en güzel melodiydi. Kendime hakim olamadım ve hüngür hüngür ağlamaya başladım ve tabii eşim de…
Aradan 4 gün geçtikten sonra tuvalete girdiğimde iç çamaşırımın kan olduğunu farkettim ve hemen doktorumu aradım. Bana birkaç soru sorduktan sonra bir ilaç ismi verdi onu hemen kullanmamı ve ertesi gün kontrol için gelmemi istedi. Ertesi gün iş çıkışı muayene gittim. Doktorum korkulacak bir şey olmadığını ama tedbir amaçlı verdiği ilacı kullanmamı istedi.
Olaylar çok hızlı ilerlemeye başlamıştı. 5 Ekim Cuma günü şehir dışında yaşayan anneannemin felç geçirdiğini öğrendik. Apar topar hemen yola çıktık. 8 saatlik yolculuğun ardından Salihli’ye varmıştık. Çok şükür ki telefonda anlatılan kadar kötü değildi bizim vardığımızda durumu… Yüz felci geçiriyordu ve bu kalıcı bir durum değildi. 2 gün hastanede yattı. Pazar sabahı taburcu oldu ve onu da alarak Ankara’ya geri döndük. ne yolda ne de eve vardığımızda kanamam yoktu. İçim rahattı ilacım iyi geldiğini düşündüm. 

Pazartesi sabahı işe gitmek için kalktım ve tuvalete gider gitmez o korkunç tablo ile karşılaştım. Yoğun bir kanamam vardı. Ne yapacağımı şaşırdım. Elim ayağıma dolaştı. Hemen eşimi çağırdım. Sakin olmalıydım. Kafamı toparladım ve telefona sarılıp doktorumu aradım. Beni görmesi gerektiğini söyledi. Araya atladığımız gibi doktora gittik. Muayene etti ve “plesenta previa” denen bir rahatsızlık geçirdiğimi, kanamanın da bu yüzden olduğunu söyledi. İlaç ve İğne tedavisi ile 20. haftaya kadar çok büyük ihtimal ile düzeleceğini söyledi. 10 gün rapor verdi ve istirahat etmemi söyledi. Şaşkın bir vaziyette eve geldik ve hemen internette araştırmaya başladık. Okuduklarımız öylesine ürküttü ki bizi umudumuzu tamamiyle yitirdik. Daha sonra çevremizdeki doktor ve ebe arkadaşlarımızdan bilgi aldık ve biraz olsun rahatladık.
Doktorumuzun dediği gibi 20. haftaya geldiğimizde plesenta olması gereken yere yerleşmişti. İğne tedavisini 3 hafta önce kesmişti. Durum tamamen düzeldiği için ilacı kullanmayı da bırakmamı istedi.
Zaman su gibi geçiyordu oğlumuza kavuşacağız günü iple çekiyorduk. 

Çok aktif bir hamilelik yaşıyordum. Plesenta previa haricinde hiç bir sıkıntım olmamıştı. Ne mide bulantısı, ne baş dönmesi. Aksine çok keyif alıyordum hamile olmaktan. Kendimi ayrıcalıklı hissediyordum. Eşim zaten çok ilgili ve şefkatlidir. Ama hamileliğimde bu durum tavan yapmıştı adeta.
39. haftaya geldiğimizde yine bir sabah vakti nişanım geldi. Doktorumu aradım. Sakin olmam gerektiğini ve beklemem gerektiğini söyledi. 1 hafta 10 gün içinde doğuracağımı söyledi. 

En baştan beri ben de doktorum da normal doğum istiyorduk. Sezeryanı aklımdan bile geçirmedim. Merak ediyordum o çok meşhur doğum sancılarını… 2 günde bir kontrole gidiyorduk. 39+3’de 2 cm açılmam vardı. Doktorum 1 haftaya kadar doğuracağımı söyledi. Artık benim heyecanım doruktaydı. Bir an önce prensime kavuşmak istiyordum. Sürekli yürüyor hiç tembellik etmiyordum.
40+2’ye geldiğimizde gece saat 03:00 gibi minik minik ağrılar hissetmeye başladım. Ağrılar o kadar hafifti ki bunun doğum sancısı olabileceği aklımın ucundan bile geçmedi ama sancılar 15 dakikada bir düzenli geldiği içinde bir yandan da doğum sancısı olduğunu düşünmeye başladım.
30 Nisan 2013 salı günü Saat 14:00’de doktor randevumuz vardı. Doktorum muayene sonrasında 4 cm. açılmam olduğunu ve doğumun başladığını söyledi. İnanamadım! Doktorum eve gidip hazırlanmamı istedi. Saat 18:00’de hastanede buluşmak üzere sözleştik. 

Eve geldik, hemen duş aldım. Hazırlandık ve saat 17:30’da evden çıktık. Hala beni rahatsız edecek ve acı verecek düzeyde bir sancım yoktu. Hasteneye vardık ve yatış işlemlerini yaptırdık. “13.” kattaki odamıza çıktık. Hemen ebemiz geldi. Açılmayı kontrol etmek için beni muayene etti ve 6 cm açılmam olduğunu söyledi. Hiç sansım olmadığı söylediğimde ise bana “2. doğumun mu?” diye sordu. Ebe de hayret etmişti durumuma. NST bağlandı. Doktorumun gelmesini beklerken doğum önlüğümü giydim. Saat 19:00’da doktorum geldi. o muayene ettiğinde 7 cm açılmam olduğunu söyledi. Yeterince sancım olmadığı için suni sancı verilmesi gerektiğini söyledi. Asıl olay o dakikadan sonra başladı. Dünyanın kaç bucak olduğunu o an anladım. Allahım Allahım, sanki belime bıçaklar saplanıyordu. O an bildiğim her şeyi unuttum. Nefes tekniklerini boşuna öğrenmişim diye düşündüm. Bir elim yatağın kenarında, diğer elim eşimin elinde. Annem, babam ve eşimin annesi dışarıda bekliyorlardı. Eşim acı çekmeme dayanamadığı için epidural taktırmayı teklif etti. Ama ben en başından beri en doğal şekilde doğum yapmak istediğim için teklifini şiddetle reddettim. 

Saat 20:50’de doktor tekrar muayene etmek için odama geldi. Muayene sırasında suyum patladı. Hemen doğumhaneye geçtik. Doğum masasına çıktığımda heyecandan ve korkudan bacaklarım titriyordu. Eşim kamerayla girmişti doğumhaneye ama o da öylesine heyecanlıydı ki aklına bile gelmemişti çekim yapmak. Doğum boyunca sıkı sıkı tuttu elimi. Desteğini, sevgisini hep hissettirdi.
Doktorum ıkınmamı istiyordu fakat onun istediği kadar güçlü ıkınamıyordum. Ebe karnıma bastırmaya başladı. Bebeğin kafası görünüyordu ama ben güçlü itemediğim için bebeğin oksijensiz kalması söz konusuydu. Doktorum zorunlu olarak epizyotomi yapacağını söyledi. 21:00’de girmiştik doğumhaneye ve 30 dakika sonra prensim doğmuştu. 

Ama yolunda gitmeyen bir şeyler vardı. Bebeği giydirdiler ve odamıza götürdüler. Eşimi de dışarı çıkardılar. Doktorum ve ebe benim anlamadığım terimlerle kendi aralarında konuşuyordu. Ters giden bir şey olduğunu anladım. Doktorum kanamamın olduğunu ama korkulacak bir şey olmadığını söyledi. Doğumdan sonra 1,5 saat kaldım doğumhanede kanamam çok zor durdu.
Odaya girdiğim an hemen bebeğimi göğsüme koydu hemşire… O an çektiğim tüm acılar son buldu sanki. Hemen emzirdim bebeğimi. Çıt bile çıkarmadan beni beklemişti bebeğim. Çok güzel bir bebekti. Hiç yeni doğmuş gibi değildi. “Sen benim misin?” diye sormuştum galiba ilk kucağıma aldığımda. 

Şimdi 7,5 aylık oldu kuzum. Hala da inanamıyorum benim olduğuna, anne olduğuma.
Allah isteyen herkese bu güzel duyguyu yaşatsın inşallah.

Sevgiler,

İlknur

Diğer Paylaşım

Ahu’nun İkinci Doğal Doğum Hikayesi

Sevgili Duru, Seninle maceramız 17 şubat 2017’de başladı. Reglim sadece iki gün gecikmişti ama ben …

4 Yorum

  1. kendi doğumum aklıma geldi. duygulandım
    mommyslifetime.blogspot.com

  2. Suni sancı kısmı çok tanıdık geldi:) Allah analı babalı sağlıklı mutlu büyütmeyi nasip etsin

Leave a Reply