X+Y = ?
Biliyorum en heyecanlı yerde kesiyorum diye bana kızıyorsunuz ama kızmayın, ben de sizinle yaşıyorum yeniden ☺…
Evet nerede kalmıştık, kendisi elini cebine atmıştı değil mi? ve “Alo” dedi. O an yanında bittim zaten. Bütün ciddiyetimle sandığım, meğer bayağı şebek bir halde elimi uzatıp;
“Merhaba ben Nazlı” dedim. (Yok Ayşe, allahım salak mıydım, tabii ki de benim kim olduğumu biliyordu). “Ben de Kadir” dedi. (Bir önceki yazımdaki başlığım bu an’a ithafendi, “Aşk sen nelere Kadirsin” demiştim ☺).
Öylece kaldık bir süre, sonra “Nereye” dedim. “Yemeğe” dedi. Allahım daha akıllı olmalıyım, bence akıllı kalabilmek için susmalıyım, çünkü fazla heyecanlıyım.
Öylece yürümeye başladık, arkadaşımın sahibi olduğu bir restorana girdik, bu bilgiyi ona vermedim. rezervasyonumuz yoktu, ve bütün masalar doluydu; garson masa sahibi gelene kadar bizi bir masaya aldı, sonra barda oturacaktık. Oturduk, menüler geldi. O an -size yemin ederim- bu adam hep hayatımda gibi hissettim, hep vardı, biz hep oraya yemeğe gidiyorduk ve ben onu kesinlikle tanıyordum. Ne yediğimi hatırlamıyorum ama şarap içtim, o da soda içti. Hani az konuşacağıma dair sözler veren ben var ya, bütün gece hiç mi susmaz insan ya… Hiiiiiççççççç susmadım, biri ağzımı tutsa, ellerimle konuşurdum; öyle bir dışavurum halindeyim.
Bu arada derdim de işle ilgiliydi; istemediğim bir pozisyon için beni kısa süreli Çeşme’ye göndermek, yeni bir mekan kurulumunu yapmamı istiyorlardı. 2 yıl o işi yapmış ve çokca yıpranmıştım. Istifa ettiğim bir dönem, beni başka bir pozisyona almışlardı, şimdi geçmişe dönmek nedendi? Bütün bunları anlattım durdum işte, o da tebessümle dinledi. Sonra masamızın sahibi gelmiş, bara geçtik. Geçerken mekan sahibi arkadaşımı gördüm. Selamlaştım, baktım Kadir de selamlaşıyor. Sonra bize baktı; “Aa siz ne alaka” dedi. Bence hayatımızın cümlesi buydu!;
BİZ NE ALAKA YA? ☺
Tabii ki de buna cevap veremedik, saçmaladık. Ne denir ki, “yeni tanıştık; bu da tanışma yemeğimiz” mi diyeceğiz. Gülüştük.
Barda da sohbet sayemde çok koyu geçti. Buluşma mailleşmemizde “Yemekten sonra bizim mekanda konser var, gider miyiz” demiştim, “Bakarız” demişti, açıkcası bozulmuştum. Onu da sonradan açıkladı; Eğer birbirimizden hoşlanmazsak geceyi daha da uzatmayalım diye “Bakalım” demiş. Biraz pislikmiş değil mi?
Bu arada yağmur başlamış, benim ayağımda lastik, incecik ayakkabılar, paçam geniş, bol, uzun. Herşeyim sırıksıklam oldu; bendeki rezalete bak; konser mekanına geldik, vestiyere geçtim ve bir arkadaşımdan çorap isteyip, giydim. Daha beter ne olabilirdi? o yapsa, arkama bakmadan kaçardım, ama o kaçmadı ☺. İlerleyen zamanda açıklamayı düşünüyordum; “Ayaklarımı üşütürsem, hasta olurum, zaten kronik kasık ağrım var, bir de sen gelme üstüme” derdim ☺.
Vestiyerden sonra tekrar dışarı çıktık, sigara- kahve içelim dedik. Kapıda geçen hafta kaybettiğim, eski patronum, bana hep güvenen ve ben küçücükken koca mekan müdürlüğünü gözünü kırpmadan veren, artık rahmetli olan ☹ patronum vardı; hafif sarhoştu. Beni daha önce biriyle samimi görmemişti. Iş ile aşkı hep ayrı tutuyordum. Yanımıza geldi, hemen tanıştırdım. Dünya rahatı, doğalı patron “Siz sevgili misiniz?” diye sordu, gülüştük, cevap veremedik tabii, çoraplarımı değiştirmem mi daha kötüydü, yoksa bu rahatlık mı, yoksa hepsi mi, bilemedim ☺. Sonra bir arkadaş geldi, kurtardı bizi.
Konser mekanına geçtik, Bütün gözler üstümdeydi, biliyordum. 2 yıl çalıştığım mekana ilk defa biriyle gelmiştim ve gülüyordum ☺. Üst bara geçtik, konseri beklemeye başladık. Bu arada DJ çalıyor, içerisi çok gürültülüydü. Ona birşey söylemek istediğimde, parmağımla kulağını hafif kapatıyor, sesin içeri sağlıklı girmesini sağlıyordum. Müzik sektöründe isen, bu işleri bilirsin. Sonradan söyledi, çok hoşuna gitmiş ☺.
Bu arada yaklaşık 15 gün mailleşmiştik, birbirimiz hakkında biraz biraz fikrimiz vardı, ama en başa sarıp, tane tane gitmeyi yeğledik, yeniden yeniden tanışıp, durduk. Konser bitti, bir arkadaşım günün anısına konser veren grubun iki rozetini alıp, bize hediye etti. Birini kaybettik. Bu kaybolan rozet bizi nerelere götürecekti, o gün bilemezdik…
Tünele yürüdük, daha çok soğuktu, “Seni eve bırakayım” dedi. Hemen atladım, bende ağırdan almak yoktu, olamazdı, hele kanda şarap varsa ASLA… “Ama kaskım yok” dedim, çantasından çıkardı, “Eldivenim yok” dedim, “Benimkini veririm” dedi. “Ee mont?” Ona bişey demedi. Bindik motora, hava buz gibi. Tek eldivenini kabul ettim, diğerini ona verdim, kardeş payı 😛 ani frenlerde parmak ucumla sırtından destek aldım, o kadar az temas etmeye çalışıyordum ki vücudum kaskatı kesilmişti. Sağsalim eve geldik, indim motordan, eldivenini verdim, kaskı verdim, gözlerinin taaaa en içine bakıp, sarıldım.
Eve çıkarken halam kapıyı açtı. Kendisi alt kat meraklı komşumuz ☺. Çok da keyiflidir, gözleri gülüyor onun da, “hayırdır” dedi, “hala ben aşık oldum” dedim ve eve çıktım. Ahh çenem tutulsaydı; halam bu, herkese söylemiş, sonra Kadir’e bile söyledi, rezil olmak üstüne tezim tamamdı ☺. Sabah oldu, akşam oldu, yine buluştuk; sonra günler su gibi aktı ve biz hep buluştuk, arkadaş gibi, gezdik, tozduk. Hala resmiyete binen bir şey yoktu ama mutluyduk, biliyorum.
Bir gün Nişantaşı’nda yoga dersinden çıktım ve karşımda Kadir. Orada ders aldığımı bile bilmiyordu, ama nasıl bulmuştu? “Kahve içelim mi” dedi? “Olur” dedim. Gittik, suratı garip, endişeli, anlamadım.
Bir defter çıkardı, bir şema yaptı, X-Y ler ile formüller yazıyor, anlatıyor, kendi kendine konuşuyordu. Ben de anlamsızca suratına bakıyorum. Artık laz damarım kendini gösterdi, aldım defteri, kapattım; “Ne diyorsun adam gibi söyle” dedim.
O da söyledi…
Nazlı
- Evde Cilt Bakımı - 10/31/2017
- Çocuğumun Bağışıklık Sistemini Nasıl Güçlendiririm? - 10/23/2017
- Çocuğun Şiddet Eğilimlerini Nasıl Yok Edebiliriz? - 10/10/2017
Aaaaa bune be artık karar verdim üç ay sonra okuyacağım 🙂
Kızmayın bana 🙂 az kaldı…
kızmam kızmam çok güzel…
yaaa ama olmaz ki her hafta heyecanla bekliyorum sonra ne olacak diye çabuk geçsin 1 hafta 🙂
tamam geçecek söz 🙂
Of ya, doğurucam seni beklerken 🙁
😛
Hahaha, çok tatlı!! :))