Anasayfa / Yazarlar / Eren Kaya / Sandy Hook Katliamı ve Düşündürdükleri

Sandy Hook Katliamı ve Düşündürdükleri

 

Önümüzdeki hafta Noel… Çocuklar Noel Baba’dan istedikleri
oyuncakların listesini hazırlıyorlar, anneler babalar süsledikleri ağaçların
altına yerleştirecekleri hediyeleri tamamlamaya çalışıyorlar. Aileler tatilde
biraraya gelebilmek için seyahat hazırlıklarını tamamlıyorlar. Her sene olduğu
gibi bu sene de tüm ülkede yıl sonu heyecanı, sevinci var. Bir yer hariç: Sandy
Hook.
Akıl hastası bir çocuğun silah sevdalısı annesinin gayet
ulaşılabilir yerlerde sakladığı yarı-otomatik bir savaş silahını kapıp, yaşadığı
yerin ilkokulunu kana bulamaya karar vermesinin üzerinden 5 gün geçti. Ben
kendimi toparlayıp olay yerini ziyaret etme cesaretini ancak pazartesi günü
gösterebildim. Hissettiklerimi, düşündüklerimi kağıda dökmeyi ise ancak şu an
başarabiliyorum.
Bu olay yalnızca Sandy Hook ve Amerika için değil tüm dünya
için bir dönüm noktasıdır. 6 yaşındaki çocukların hayatına
böylesine vahşi bir biçimde kastedilebileceği hiçbirimizin aklına gelmezdi.
Demek ki bu da olabiliyormuş. Demek ki hiçbirimizin yaşadığı yer, gittiği okul,
oynadığı park güvenli değil. Demek ki çocuklarımızın başına her an her şey
gelebilir ve biz hiç bir şey yapamayız! Hani günlerdir beklenen o ¨kıyamet¨günü
var ya? Işte o gün Sandy Hook felaketinin yaşandığı gündür. 20 çocuğun
katlediği, yüzlerce çocuğun masumiyetinin bu yaşta ellerinden alındığı gündür.
Olay gününden beri herkes suçlu/sorumlu aramaya başladı.
Çoğunluğun işaret ettiği mesele silah sahibi olmanın bu kadar kolay olması
meselesi… Ben de sorunun bu olduğuna katılıyorum ancak bunu tek neden olarak
gösteremiyorum. Silah sahibi olmak nefs-i müdafaa’yı mümkün kılmak için hak
sayılabilir ama bu hakka sahip olmak da bu kadar kolay olmamalı. Hiç bir ülke
için bu kadar kolay olmamalı! Bu çok tartışma götürür bir şey değil. Hali
hazırdaki ¨silahlanabilme¨ yasasının
değiştirilmesi ve silah sahibi olma sürecinin uzun ve daha zor bir süreç
olması gerektiği NRA üyelerinin bile savunduğu bir gerçek artık.
Katliamı gerçekleştiren Adam Lanza asperger sendromu hastası
imiş. Felaketi bu ya da otizm spektrumundaki bir başka rahatsızlığa
bağlayanlar oldu ki bu da akıl hastalıkları konusunda ne kadar az yol
aldığımızın göstergesi. Amerika gibi ARGE’ye müthiş yatırımlar yapan bir
ülkenin her geçen gün oranı daha da artan akıl hastalıkları üzerine tatmin
edici miktarda çalışma yapmıyor (yapamıyor) oluşunu hayretle karşılıyorum.
Sürekli aynı sorular etrafında dönüp dolaşıyoruz. Bu sorular sadece nedenlerle sınırlı değil, gelişimle de ilgili. Adam Lanza’da arabasına atlayıp hiçbir
ilişkisinin bulunmadığı bir ilkokuldaki çocukları katletme isteği doğuran
nedir? En ufak bir malumatımız yok.
Otizm spektrumdaki  hastalıklarda
aile bireyleri ve tanıdık insanlara karşı yönlendirilenler dışında agresif tepkiler gözlemlenmiyor.
Planlı ve silahlı tepkiler ise hemen hemen hiç gözlemlenmiyor. Bu konuda kendi oğlundan örnek vererek çok
güzel bir yazı yazmış blogunu çoğu zaman ilgi, bazen de kızarak takip ettiğim
Emily Willingham. Her şeyden önce bu felakete çok da bilgi sahibi olmadığımız
hastalıkları neden olarak gösterip pekala empati yapma yeteneğine sahip olan
çocukları ve ailelerini üzmeyelim. Bu bağlamda tartışması yapılabilir olan üçüncü mesele psikyatrik ilaçlar ve
yan etkileri meselesidir. Lanza’nın hangi ilaçları aldığı ve bu ilaçların onun
üzerinde nasıl bir etki bıraktığını bilmiyoruz. Yapacağım herhangi bir yorum bu
konuda yeterince bilgi sahibi olmadığım için spekülasyondan öteye
gitmeyecektir. Ancak yan etkileri şiddet ve intihara eğilim olan ilaçlar
kullanıyordu ise o zaman kontrolsüz ilaç kullanımına olan karşıtlığım kat kat
artacak ve bu konuda ihmali bulunan herkesi suçlamaya hazır olacağım.
Açıklığa kavuşması gereken bir diğer konu da Lanza’nın sanal
hayatla ilişkisi. Bilgisayarında yapılan aramalar hard-disk’i parçalandığı için
sonuçsuz kalmış ama böyle bir imhaya gerek duymuş olması saklayacak çok şeyi
olduğunu gösteriyor. Sanal hayatta geçirilen zaman çocuklarımızın sağlıklı
gelişimini ve hayatlarını ciddi anlamda tehdit ediyor. En başta bilgisayar
oyunları olmak üzere her türlü ¨gerçek olmayan¨la ilişki çocuklarımızı
asıl yaşamdan, empati yapma yeteneğinden, sosyal hayattan, insani ilişkiler
kurma becerisinden uzaklaştırıyor. Lanza’nın yaptığını ancak hareketin
sonuçlarını tartamayan, gerçeklikten uzak bir insan yapabilir. Bir ilkokulu
basarak çocukları savaş silahıyla katletmek tahayyül edilebilir, akla mantığa
vicdana sığabilir bir şey değildir.
Hiç birimiz bir çocuğun hayatının bu
şekilde sonlanabileceğini düşünemeyiz. Benim de herkes gibi olayı duyduğumda ilk
yaptığım çocuğuma sımsıkı sarılmak ve kötülüklerin ondan ve bütün çocuklardan uzak
durması için dua etmek oldu. Bu öyle korkunç bir olay ki kalkıp yerinde görene
kadar gerçekliğinden şüphe duyuyorsunuz. Ben de katliama tanıklık edenleri görene kadar gerçekliğinin
farkında değilmişim, onu anladım. Kendimi bebekleri katledilen ailelerin yerine koyuyorum. Acılarını hissediyorum, paylaşmaya çalışıyorum…
Ben bu cumartesi kızımın doğum gününü kutlayacağım ama onlar için hiçbir kutlama, kutlama değil artık. Hayat bambaşka bir yöne doğru seyrediyor. Bu katlanılması zor günlerde kendilerine tekrar tekrar sabır ve dayanma gücü diliyorum.
Gördüğünüz fotoğraflar 17 Aralık 2012 tarihinden.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Son karelerde gördüğünüz çocuk Sand Hook öğrencilerinden biri. Terapötik köpeklerle birlikte…
Katliamda hayatını kaybeden çocuklar ve öğretmenleri…

Diğer Paylaşım

Bu Sıkıntının Adı Yas – Scott Berinato’dan Çeviren: Süheyla Pınar Alper

Scott Berinato’nun 23 Mart 2020de Harvard Business için yazdığı yazının çevirisi (That Discomfort You’re Feeling …

7 Yorum

  1. Ah, hüngür hüngür ağlayarak okudum. Hala ağlıyorum. Söylecek o kadar çok söz varken, kelimelerin ağızdan bir türlü çıkamadığı anlardan…
    Çok çok üzgünüm, çok… Allah ölenlerin ailelerine sabır versin. Bu olaya şahit olmuş çocukları ve yetişkinleri de malesef oldukça zor bile gelecek bekliyor. Nitekim, böyle bir olayla içsel olarak başa çıkabilmek hiç kolay bir şey değil.
    Ah, çok zor….

  2. Demiş ki üstad "dünya'ya bir daha gelirsem, ne kadar tank, tüfek ve silah varsa hepsini eritip saz, cümbüş ve zurna yapacağım."
    Üzgünüz. Milyonlarca çocuğun, bebeğin ölümünü izlerken kendimizi şanslı hissetmeye devam ediyoruz.

  3. Uzun yıllar otistik çocuklarla çalışmış biri ve tanıdığı pek çok otistik ailesi bulunan biri olarak çok üzüldüm asperger sendromuna bağlanmış olmasına. Zaten toplumumuzda sürekli dışlanan, kreşlerdeki diğer aileler tarafından imza toplayıp attırılan otistik çocukların ailelerinin insanların onlara "daha da önyargılı" bakacaklarından dolayı ne kadar üzüldüklerini tahmin edebiliyorum.
    Çok çok çok acı bir olay. Allah kimselere vermesin, bir daha da yaşanmasın inşallah.
    Teşekkürler bu anlamlı yazı için.

  4. Yazacak çok şey var.. Hiçbirşey yok..

    Fotoğraflar mahfetti beni…

    Üzülüyorum..

  5. Çok ama çok hüzünledim.

Leave a Reply