Anasayfa / BYBO / Bakım / Ebeveynlik / Attachment Parenting ve İyi Ebeveyn Olma Ölçüsü

Attachment Parenting ve İyi Ebeveyn Olma Ölçüsü

Time Dergisi’nin kapak
konusu: “Attachment Parenting”. Türkçeye attachment
parenting’i bağımlı ebeveynlik olarak çevirenler var fakat tam karşılığı bu
değil. O yüzden bu ebeveynlik tanımını orjinal şekliyle kullanacağım
müsaadenizle. Anlatılmak istenen: bebeği kendine mümkün olan en yakın şekilde
ve bu şekli mümkün olan en uzun sürede muhafaza ederek yetiştirmek. Bu tanımın
içine bebekle beraber uyumak, emzirmek, sürekli emzirmek, uzun süreli emzirmek
ve Dr. Sears’ın baby wearing dediği bebeği kundak benzeri araçlarla taşımak
giriyor. Amerika’da yeni yeni moda olan attachment parenting aslında Anadolu’da
ve doğu ülkelerinde yüzyıllardır var.  Bu
tarz ebeveynlik doğru mudur değil midir onun tartışmasını yapmayı doğru
bulmuyorum. Her anne/baba (bilinçli ve eğitimli) olduğu müddetçe çocuk
yetiştirme tarzına kendi karar verir. Bu karar da her ne olursa olsun saygıyı
hakeder. Ben attachment parenting hakkında kendi fikirlerimi yazıyorum tabii.
Fikrim de şudur ki: attachment
parenting’in bir kısmına katılıyorum, diğer kısmından kesinlikle uzak
duruyorum. Kızım Leyla’nın sağlık ve mutluluğundan sonra benim için en önemli
olan şey bağımsız, güçlü ve özgüveni yüksek bir kadın olmasıdır. Bunun kendisi
istemeyene kadar anne-babasıyla uyuyarak,
bebeklik dönemini atlattıktan sonra sürekli taşınarak ve hiç ihtiyacı
olmadığı halde istemeyene kadar emzirilerek sağlanacağını düşünmüyorum.
Ortalama bir türk
kadınının muhakkak “kaynana problemi” vardır. Ve ortalama bir türk erkeğinin
muhakkak bir “anne bağımlılığı” vardır. Ne dersiniz bunların kültürümüzün büyük
harflerle yazılmış tartışılmaz bir parçası olan (anadolu tarzı) attachment
parenting’le hiç ilgisi yok mu? Annelerinin babalarının dizleri dibinden
ayrılmayan, hayattaki en büyük hayali prenses gelinliği giyip yakışıklı
prensine kavuşmak olan kızlar böyle yetiştirilmediler mi? Evlenip iş güç sahibi
olduktan sonra bile anasının babasının sözünden çıkmayan, kendi kararını
veremeyen, eşini ailesine ezdiren erkekler böyle yetiştirilmediler mi? Bizden
başka hangi kültürde çocuğunu “kurban olurum” diye sever analar? Batılı analar
kurban olmazlar mı aslında, bizden daha mı kötü anadırlar bunu çocuklarına
söylemedikleri için? Bizde annelik fedakarlık, cefakarlık, eziyet çekicilik, saçını süpürge elini maşa edicilik olarak tanımlanır. Cennet
anaların ayakları altındadır, ana gibi yar olmaz, ağlarsa anam ağlar…Bunların attachment
parenting’le hiç ilgisi yok mu?  Time
dergisinin bu konuyu Dr. Sears etrafında değil de zaten elimizde var olan doğu
ülkelerinde çocuk yetiştirme tarzı ve sonuçları örnekleriyle incelemesi
isabetli olurdu aslında.
Attachment parenting’in
bebek giyme (baby wearing) kısmıyla asla bir sorunum yok. Daha dün bu konuda
yazdığım yazıyı okudunuz. Sonuna kadar destekliyorum ve uyguluyorum.  Ama sürekli bebekle birlikte uyumak ve gittiği yere
kadar emzirmek bana uygun değil. Şu fotoğraf bana hiç normal gelmiyor.
Bu yaşta bir çocuğun
ne biberonda ne memede ne de emzikte olması uygun.  Anne sütü 1 yaşına kadar şarttır, 2 yaşına
kadar faydalıdır ama sonrasında artık alışmış olan çocuğun alışkanlığını
körüklemektir. Çocuğa yaklaşmak, yakın olmak hatrına sağladığı fayda da upuzun
tartışmalar götürür. Birlikte uyumak da aynı şekilde. .. Ben kızımla (mecbur
kaldığım zamanlar hariç) hiçbir zaman aynı yatakta uyumadım. İstemediğimden
değil elbette. Hayattaki en zevkli, en huzur verici şeylerden biri bir bebekle
uyumaktır herhalde.  Ama uygun
görmüyorum. Uyku hem anne hem çocuk için kesintisiz ve rahat geçmesi gereken
bir süre. Aynı zamanda özel bir olay. Bebeklikten itibaren çocuğa bu özelliği
öğretmek gerektiğini düşünüyorum. Dolayısıyla vakti zamanı gelince uyku eğitimi
vermek gerektiğini de…
Time, tekrar sözünü
etmiş; ben de uyku eğitimiyle ilgili yazımdan sonra benzer tepkiler aldım: Bebeği ağlatmak yoluyla uyku eğitimi vermek sakıncalıdır diyor Dr. Sears. Beynini
etkiler, gelişimini etkiler, travma yaratır falan filan, neticede hasta bir
çocuk ortaya çıkar. Bunu söylerken de birkaç çalışmadan örnek veriyor. Time,
benim çok uzun zamandır yapmaya üşendiğim işi yapmış ve bu referanslara
yakından bakmış. Burdan kendilerine teşekkürü bir borç bilir ve bu referansların
Dr. Sears’ın ulaştığı sonucu desteklemediğini ortaya çıkardıkları için
minnettar kalırım. Derginin açıklamasını aynen yapıştırıyorum:

A close look at the research, however, does not
actually provide evidence that bouts of crying associated with sleep training
affect brain development. Several papers Sears cites involved studies of rats.
Other research showed that babies who cry excessively are more likely to suffer
from, for example, attention-deficit/hyperactivity disorder, but it’s not clear
if they cry because of underlying neurological problems that later manifest as
ADHD or whether the crying causes the ADHD.

Aldığım derin nefes sanırım ömrümü birkaç yıl uzattı. Time diyor
ki: Araştırmalara yakından bakınca uyku eğitimi nedenli ağlamaların (ben ağlama
değil bağırma diyorum) beyin gelişimini etkilediğine dair bulgu yok aslında.
Sears’ın referans verdiği birkaç makale farelerle yapılan çalışmalardan
bahsediyor. Diğer çalışmalar aşırı ağlayan bebeklerin dikkat bozukluğu/
hiperaktivite (ADHD) gibi rahatsızlıklar yaşama ihtimalinin olduğunu ancak bu
ağlamalar ADHD’ye mi neden oluyor yoksa ağlamalar sonradan kendini ADHD olarak
gösteren nörolojik problemler kaynaklı mı, kesin değil. Bu arada bahsi edilen
ağlamalar şiddetli ağlamalar. Uzun süren şiddetli ağlamalar… Bebeğin acı
çektiğinin belli olduğu ağlamalar. Benim uyku eğitimi adlı yazımda bahsini
ettiğim müsaade edilen bağırmalar değil yani. Bu kısmı da netleştirelim.
Time, aynı zamanda Sears’ın yanıltıcı
olabileceğine ve emziremeyen ya da bebeğini slingde taşıyamayan annenin
bebeğine geri dönüşü olmayan zararlar verdiğini düşünmesine neden olabileceğini
söylüyor. Takip ettiğim attachment parenting yanlısı anne gruplarında da
gözlemlediğim budur. Herhangi bir nedenle emziremeyen anneler müthiş bir
suçluluk duygusuyla kıvranıyorlar ya da bebeklerine attached olabilmek için 24
saat boyunca vücutlarına yakın tutuyorlar. Bunun annede yaratabileceği problemleri
tahmin edebiliyor musunuz? Yukarıda bahsettiğim bilinç ve bilgi tamamen yok
olmuş (ya da hiç olmamış) durumda. Oysa ki Time’ın da belirttiği gibi
attachment parenting’in duygusal ve zihinsel anlamda fark atan çocuklar yetiştirdiğine
dair bir bulgu yok elimizde. Öyleyse neden bu radikal uygulamalardaki ısrar? En altta linkini verdiğim videoda da belirtildiği
gibi attachment parenting’i (moda olduğu için uygulayanlar dışında) benimseyenler
genelde kendi çocuklukları problemli geçmiş olan insanlar. Tıpkı Dr. Sears’ın
kendisi gibi…
Dr. Sears aynı zamanda kadının evde  çalışmasını destekleyen anti-feminist ve
dindar bir doktor. Konuyu dağıtmamak için ayrıntılarına girmeyeceğim ancak
attachment parenting’i anlatırken anne üzerinde yukarıda bahsini ettiğim türden
bir baskı oluşturmasında bunların da katkısı var. Tekrar başa dönecek olursak
aslolan çocuklarımızı nasıl yetiştireceğimiz kararını bilinçli ve eğitimli
olarak vermek. Evet bebeğinizi emzirmeniz sağlığı ve huzuru için gereklidir
ancak herhangi bir nedenle bunu yapamıyorsanız çocuğunuz hayata bir adım
geriden başlayacak diye bir şey yok! Mesela ben de emzirilememiş bir bebektim
ancak kendimden çok memnunum. Bilmem siz ne düşünürsünüz 🙂 Eğer bebeğinizle birlikte
uyuma kararını veriyorsanız bunun olumlu sonuçlarını olduğu gibi olumsuz sonuçlarını
da hesaba katın. Her iki sonuç da onlarca ihtimal barındırır, hepsinin farkında
olun. Bebeğinizi giymeniz kendisini iyi hissetmesi için faydalıdır ama bu sizi
kötü hisssettiriyorsa zorlamanıza gerek yok. Pusette taşınan bebekler akıl
hastası filan olmadılar.

Sears’ın “anne evde bebeğine baksın” fikrine de
bebeği dünyaya gelince kariyerlerini yıldızlı yerinde terkeden anneler adına katılıyorum.
Ancaaaaaak bu annelerin ekonomik durumları çalışmalarını şart koşmuyor
ve bebeklerine rağmen işlerine devam etmek kendilerini mutsuz ediyor. Ne çalışmak zorunda
olan anneler ne de çalışmakla mutlu olacak olan anneler kendilerini suçlu
hissetmeliler. Hayat her zaman istediklerimizi gümüş tepside sunmadığı gibi
mutluluk her anadolu kadını için evinin kadını çocuğunun anası olmak değildir.
Eğer anne işinde mutluysa çocuğuna başkasının bakmasının hiçbir sakıncası yok.
Çünkü anne mutlu değilse çocuğu da olamaz.

Netice itibariyle Dr. Sears büyük işlere imza
atmış bir doktor. Açtığı yol (gösterdiği ülkü…) bilhassa amerikalı anneler için
devrim niteliğinde. Ben emzirme maddesinin 2 yaşına kadar olan kısmını, sling
maddesinin sadece dışarı çıkınca olan kısmını, birlikte uyumanın da hiçbir
kısmını kabul ediyorum, tavsiye ediyorum. Geri kalan herşeyi zorlama ve çocuğun
bağımsız yetişmesine engel olarak görüyorum. Tabii bağımsızlık benim karakterim
olduğu için kızımın da olsun istiyorum ama o sümsük olmak isterse buna da engel
olamam. Demem o ki: hiçbir tarz belli bir şekil çocuk meydana getirmez. Sadece
ihtimaller vardır. Bizim eğitimimiz ve bilincimiz de bu ihtimallerin hesabını
yapmaya yardım eder. Benim hesabım farklı sonuç verir, sizinki farklı. Önemli
olan tek bir şey varsa o da çocuklarımıza ihtiyaçları olan ilgiyi ve sevgiyi
göstermek. En az riskli olan budur!

Dr. Sears ve Attachment Parenting üzerine bir video

Diğer Paylaşım

Kandırıkçılık İnancı – Süheyla Pınar Alper

‘Impostor syndrome‘ kavramı dilimize ‘kimlik hırsızlığı’ sendromu olarak çevrilmiş. Kimlik hırsızlığı gerçekten bir hırsızlık eylemi düşündürüyor, …

26 Yorum

  1. Kalemine saglik. Yazdiklarinin her kelimesine katiliyorum.
    Time kapagi cok etkileyici. Sanirimannelerin gozune direkt bu sokuldugunda halen 6-7 yasina gelmis bir cocugun annesini emmesinin normal oldugunu soylemezler.
    Ben bir emzirme danismani olarak bebeklerin2 yasina kadar emmelerini ve 2 yas sonrasinda artik anne ve bebek hazir oldugunda memeyi kesmelerinin oneriyorum. Cocuklarimizin ilerideki hayatlarini etkiledigine inaniyorum
    Uyku egitimleri konusunda katildigim ve katilmadigim taraflar var. Ben oglumu belli kurallar icinde fakat hicbirseyi zorlamadan aglatmadan ogretmeye calisiyorum.
    Cok guzel bir yazi olmus.

    • Esracım teşekkür ederim. uyku eğitimi konusunda annelerin çocuklarının karakterine göre yol alması gerektiğini düşünüyorum. Bazı bebekler için bağırmasına izin vermek tek yol iken diğerleri başka şekillerde öğrenirler. Önemli olan ne yaptığımızın farkında olmak…

      Eren

  2. "hiçbir tarz belli bir şekil çocuk meydana getirmez". çok doğru. tüm meselenin özü bu. o yüzden orda burda birbirlerine uyguladıkları tarz nedeniyle üstünlük taslayan anneleri çok komik ve saf buluyorum.

  3. Eren kalemine saglik guzel bi post olmus…

  4. Ben de bayıldım. Alternatif Anne'nin, annelerin dünyasında neler döndüğünü anladığından beri savunduğu şey "hiçbir dogmaya, trende saplanmadan uzman desteği ile kendi yolunu bulmak". Ekim ayına "Anneliğin Ötesinde" isimli bir kitabım çıkacak, Türkiye'de Doğal Ebeveynlikten tutun beslenmeye, doğurma trendlerine varan her şeye dair yerli ve yabancı psikologların, sosyologların vs. görüşlerini aldım. Bilgiler yanlış, çarpık olunca çok tehlikeli olabiliyor…

  5. Hislerimin tercümesi olmuş bu yazı. Eline sağlık…

  6. Kesinlikle katılıyorum! Annelikte 2×2=4 diye bir durum da yok evet. Fakat bazı sınırların çok dışına çıkıldığında, asıl annelik budur denmesi bence tehlikeli. En iyisi, gerektiğinde dozu ayarlamak. Anneliğin taşıdığı sorumluluklardan biri de, bence gerektiğinde sakince balans ayarı yapmak…

  7. Tatlım çok güzel bir yazı olmuş. Kalemine yüreğine bilgilerine sağlık. Çok begendim 🙂

  8. bağımsız uyuma ve bağımsız birey olma konusunda zaten çok benzer düşünüyorum, ama özellikle anadolu tarzı bağımlılık ebeveynliği tespitlerin çok hoşuma gitti. ben de zaman zaman düşünüyordum, buradaki gençliğe bakıp daha da çok düşünüyorum şimdi. bizde anne babaların gözünde çocuklarının bebekliğinin asla bitmemesi de benzer nedenlerden olsa gerek. 3 yaşında bile çocuğun kendi karar verebileceği 'yemeğini iyi ye' ve 'kalın giy üşürsün' cümlelerini 30undaki çocuğuna söyleyen başka toplum var mıdır? ya da yaşın 40a da gelse (ekonomik koşulları uygun olsa da) evlenmeden ya da farklı şehre taşınmadan kendi evine çıkma kavramı ne kadar abestir. aynı evde yaşayan, artık koca adam olmuş çocuğa meyvesi soyulup dilimlenip ayağına götürülmeye devam edilir ya da yerden çorabı alınıp kirliye atılır. buradaki 16 yaşındaki çocukların çalışıp kendi evine çıkması, ailesiyle bütün maddi bağlarını koparması ve kararlarında ailesinin söz hakkı olmamasıyla bizdeki durum arasında inanılmaz uçurum var. duyduklarım ve okuduklarım kadarıyla bu attachment parenting işi amerikalıların yapısına ters gibi geliyor bana, modadır gelir geçer gibi algılıyorum.
    bi de saçımı süpürge ettim'in yeri gelince kafaya kakılması olayı var ki, bu da aslında etrafından saçını süpürge etmesi gerektiğini ve bunu koşulsuz olarak yapması gerektiğini öğrenen, başka türlüsü çevrede kabul göremeyeceği için saçını süpürge etmiş, bünyeyi zorladığı halde sorgulanmamış annelerden gelen. bunların çocuklarının özellikle oğullarının hayatlarında gündemden düşme korkusu yaşayan, gelinle taht kavgasına giren anneler olduğunu düşünüyorum.

  9. Hamile kalmadan önce bebek ve çocuk eğitimi hakkında pek bir şey bilmiyordum. Ancak Attachment Parenting kavramını ilk duyduğumda senin de anlattığın sebeplerden dolayı yok bu usul bana göre değil dedim. Gerçi baby wearing kavramını duyduğumda mantıklı bulmuştum ama bu kavramı Dr. Sears'ın getirdiğini bilmiyordum. Peki bunu alayım.

  10. Yazılarınızı Gityat.com ' da paylaşabilir, blogunuzu tanıtabilir ve kendi kanalınızı kurabilirisiniz. Sizleri de aramızda görmek bizi çok sevindirir.

  11. Uzun süreli emzirme ile neyi karşılaştırdığınızı ben anlayamadım yalnız?
    Ben 33 aydır emziren bir anneyim. Kızım ne giyeceğine ve ne yiyeceğine kendi karar verir. Kızımın hiçbir zaman bir yeleği olmadı. Asla yemek yemesi için zorlanmadı. Hatta çocuğu çok serbest yetiştirdiğime dair tepkiler alıyorum.
    Ayrıca çalışıyorum. Kızım son 6 aydır haftaiçi beni günde sadece 1 saat görüyor. Ona rağmen asla paçama yapışmıyor. 10-15 dk beraber oynadıktan sonra kendi kendine oynamaya başlıyor. Ayrıca aşırı bağımsız tavırları da çok dikkat çekiyor. Başına buyruk bir çocuk. Yalnız kalmaktan, bizi gözden kaybetmekten zerre korkusu yok.

    Ayrıca 2. ayından 21. ayına kadar kendi yatağında kendi kendine uyudu. 21 ay asla birlikte yatmadık. 21. ayında benim yanımda uyumayı seçti. 11 aydır da birlikte uyuyoruz. Bu konuda da hiçbir sıkıntı yaşamıyorum.

    Hiç ilaç kullanmamış, fiziken sağlıklı bir çocuk. Her zaman tüm gece deliksiz uyuyan bir bebek oldu. 2 yaş sendromu yaşamadı.

    Dediğiniz gibi: 2 kere 2, 4 etmiyor çocuk yetiştirmede.

    • Uzun sureli emzirmeyle bir seyi karsilastirmiyorum? Sadece uzun sureli emzirme taraftari degilim, sorana da 2 yas sonrasini tavsiye etmem. Ancak sizin ne yaptigini bilen bir anne oldugunuz cok belli. Eminim 33 aydir emzirerek cok iyi bildiginiz bir sey vardir, aksi takdirde yapmazdiniz zaten.

      Kizimin yelegi olmadi derken ne kastettiginizi anlamadim ama…

      Ayni sey birlikte uyumak icin de gecerli. Yine: benim tasvip ve tavsiye ettigim bir sey degil ama eminim ne yaptiginizi biliyorsunuzdur:)

      Sevgiler,
      Eren

  12. Nazli'ya da sana da bir alkis ta benden. Hislerimize tercuman oldunuz. 🙂
    Benim oglum da 16 aylik henuz 1 gece bile birlikte uyumadik. (Aslinda arada keske bizimle uyusa dedigim de oluyor)
    Oglumu ilk bir kac ay sling ile tasiyabildim. Henuz kucak aliskanligi yok yani.
    Emzirme konusuna gelince herkes kaynana olmus basima 1 yasindan sonra cocuk emzirilmez nidalari dinliyorum hep. Ama inatla 2 yasina kadar emziricem. (Her ne kadar gogus uclarim isirilmaktan kan toplasa da)
    *Belli mi olur ileride belki ben de "sacimi supurge ettim" diye trip atarim ogluma ;P

  13. uyku konusuna katılmıyorum

  14. Attachment parenting ile Anadolu tipi bagimli (gercek anlamda bagimli) ebeveynlik arasinda benzerlik oldugunu hic dusunmemistim, ilginc bir tespit. Ama orda niyetin farkli oldugunu dusunuyorum, o nedenle tam katilmiyorum. Anadolu tipi ebeveynlikte anne evladinin kendine bagimli olmasindan guc aldigi icin bunun surekli devam etmesini ister. Hayatinin anlami evladinin ona ihtiyac duymasidir. Sears'in kitaplarinda ise daha rahat bir yaklasim var. Yavrunu dinle, anla, onun yaninda ol diyor.
    Uyku konusunda bir cok ekolden kitaplar ve yazilar okudum. Bunu bir spektruma koyarsak bir ucta aglayarak uyutcular var (Farber), diger ucta cocugun uyumasin gerekirse sen uykusuzluktan aglacilar var (Sears). Bir de orta yoldan gidenler var, mesela Tracy Hogg.
    3 cocugum var, ucu de birbirinden farkli mizacta. Ozetle anladigim su:
    Cocuk yetistirmede mutlak dogru diye bir sey yok. Her bebek ve anne-baba uclusu icin farkli yontemler dogru olabilir. Yalniz burda sunu soyluyorum, sadece bebegin degil, anne-babanin da ihtiyaclari goz onunde bulundurulmali. Attachment parenting ve Dr. Sears'i severim, ama esimle birbirimizin yuzunu dogru duzgun gordugumuz, birbirimizi dinledigimiz tek zaman gece yataga girdigimiz zaman. O zamani da cocuklarimla gecirmek istemiyorum; zaten butun gunumuzu oncelikli olarak onlara ayiriyoruz, kendimizi geri planda tutuyoruz. Gerci ise basladigimdan beri (haftada 3 gun) 4 aylik kizimi gece emzirmelerinden sonra yatagina birakmakta cok zorluk cekiyorum, doyamiyorum ona, yanimda uyusun istiyorum ama esimle kararimiz belli bir yonde, onu bozmak istemiyorum (bebegimiz yatagimizin yanina takilmis co-sleeper'da uyuyor).

  15. Emzirmeye gelince. Antropologlara gore insan evladi en az 2,5 yasina kadar emmek icin yaratilmis. Dogal ortamda cocuk 2,5-7 yas arasinda kendi kendine sutten kesilir diyorlar. Diger primatlarda yapilan calismalar, dunyanin ucra koselerinde teknolojiden uzak yasayan kabilelerde yapilan calismalar ve gozlemler sonucunda bunu soyluyorlar.
    Hicbirimiz atalarimiz gibi ormanda toplayici avci olarak yasamiyoruz. Ama bedenlerimiz o donem icin imal edilmis. 2-2,5 yasindan once sutten keserseniz cocuk icin bir sekilde olumsuz etkileri olur inancindayim. 2 yasina ne kadar yaklasirsaniz o kadar iyi. 2 yasindan sonra ise opsiyonel. Emzirmenin cocugu bagimli bir kisilik yapacagini dusunmuyorum. Bagimli kisilige sebep olan bagimlilik yapan annelerdir.
    Ikizlerimi 27 ay emzirdim. Tam zamanli ise basladigimda 16 ayliklardi, sanirim 6 ay kadar ofste pompa yaptim gunde bir kez. Bu arada is icin seyahatlerim basladi. dunyanin dort bir tarafinda pompa yaptim diyebilirim, Bruksel, Luksemburg, Bonn, New York, Boston, Londra, Manchester, Istanbul, Marmaris bunlardan bazilari 🙂
    Bana kalsa daha da emzirirdim ama gebe kaldim. Cok yorgundum, enerjim biraz kendime kalsin istedim. O donemde de zaten cocuklar sutun tadini begenmemeye baslamislardi (gebeligin 4-5. aylarinda bu normal). O doneme bir de seyahatim denk geldi. Bunlari firsat bilip bitirdik emzirmeyi. Ama hala biraz vicdan azabi cekerim, 2,5 yasina tamamlayamadim diye. Ama en buyuk vicdan azabim ilk alti ay mama vermek zorunda kalmam oldu. Neyse ki bu bebegimin agzina, sukurler olsun, daha mama deymedi.

Leave a Reply