Biz 8 haftalık doğum iznine talim ederken, İsveçliler 13 ay doğum izni alıyor. Üsteelik babalar da bu izni kullanıyor. Peki bu nasıl oldu da oldu?
1890’li yıllarda İsveçli solcular, Meclis’e bir konu taşırlar. İsveç hızla sanayileşmektedir ve pek çok kadın da fabrikalarda çalışmaktadır, ancak kadınlar doğum yapınca hemen işe dönmek zorunda kalmaktadır. Bu da ya doğurunca işi bırakmalarına, ya da daha az doğurmalarına neden olmaktadır. Bunun hem kadınlara haksızlık olduğunu, hem de İsveç’te bir doğurganlık krizi yaratacağını iddia ederler. Muhafazakarlar ikna olmaz. Ancak çok geçmeden, muhafazakarlar da solculara hak vermeye başlar ve kadınların doğurmaya devam etmesi için, dünyada tarihinde bir ilki gerçekleştirirler. 1900 yılında, İsveç çalışan kadınlara 4 hafta zorunlu doğum izni verir. 1910 yılında ise bu zorunlu doğum izni 6 haftaya çıkarılır. Dünyadaki tüm ülkeler yavaş yavaş doğum iznini yasalaştırmaya başlarlar. Günümüzde ABD ve Papua Yeni Gine dışında, tüm ülkelerde annelere doğum izni yasal bir haktır.
Ancak dünya annelere doğum izni verirken, İsveç yine bir adım öndedir. Annelik izni anne-çocuk ilişkisi için, doğuma teşvik için iyidir elbet, ama kadına iş hayatında zarar da vermektedir. İşverenler kadınların annelik izni alacağını düşünerek onlara karşı ayırımcılık yapmaktadır. Ayrıca işten uzun süre ayrı kalan kadın da pek çok fırsatı kaçırmakta, erkeklerin arkasına düşmektedir. Üstelik babaların da çocuklarıyla yakın olma hakkı vardır. Sosyal Demokratlar bunlara bir çare düşünür. Ücretli annelik iznini, ebeveynlik izni olarak değiştirir ve bu izni tam 6 aya çıkarırlar. Yani artık anneler de, babalar da ücretli doğum izni alabilecektir. İzin süresi yavaş yavaş uzatılır. 1989 yılında artık ebeveynlik izni 1 senedir! Günümüzde ise bu izin 13 ay. Üstelik hepsi beraber kullanılmak zorunda değil. Çocuk 8 yaşına gelene kadar, izin bölünerek kullanılabiliyor. Daha da ötesi, yarı-zamanlı çalışma ile, bu süre daha da uzatılabiliyor.
Kağıt üstünde ebeveynlik izni anne-baba ayrımına güzel bir çözüm gibi görünse de, pratikte hiçbir şey değişmez. Çünkü babalar bu izni kullanmamakta, “ebeveynlik” izninin tümünü yine anneler kullanmaktadır. Bu da düşününce normal, değil mi? Babalar ebeveynlik iznini kullanmak istese de, işyeri ve çevreden gelecek tepki nedeniyle kullanmazlar. Öyle ya, bir erkek patronuna gidip, “ben 3 ay yokum, bebeğime bakacağım” derse, patronun tepkisi ne olur? Ya arkadaşlarının? Ailesinin? Neden annesi bakmıyor demezler mi? Derler elbet ve bu nedenle çok az baba bu yasal hakkı kullanır.
Sosyal Demokratlar ona da bir çözüm geliştirir. Toplam doğum iznini 13 aya çıkarırlar, ancak tek bir ebeveynin bu iznin en fazla 10 ayını kullanmasına izin verirler. Yani diğer ebeveyn (bu da neredeyse her zaman babadır) kalan üç aylık izni kullanmazsa, o izin yanacaktır. Bu durumda babalar bir seçim yapmak zorunda kalır. Ya 3 aylık izinlerini yakıp, daha 10 aylık bir bebek için bakacak birini bulmaya çalışacaklardır (ki İsveç’te kreşler genellikle 1 yaş üstü çocukları kabul eder), ya da izinlerini kullanacaklardır. Yani sistem babaları 3 ay ebeveynlik izni kullanmaya mecbur eder. Yavaş yavaş ebeveynlik izni kullanan baba sayısı artar, arttıkça da bu konudaki kültürel tabular da yıkılır. Erkeklerin evde kalıp çocuk bakması normalleşir, İsveç kültürünün doğal parçası haline gelir. Artık bir işveren, kadın ya da erkek, çoğu çalışanının ebeveynlik izni alacağını bilir. Bu izni alan erkekler ayıplanmaz. Genellikle ilk aylarda anne evde kalırken, babalar altınci aydan sonra izin alırlar.
Bu daha bütüncül bir sosyal devlet modelinin parçası elbette. İsveç devleti aile hayatı ve iş hayatı arasında her alanda bir denge oturtmaya, kadın-erkek eşitliğini her açıdan teşvik etmeye çalışıyor, özelliklle Sosyal Demokratlar iktidarda iken. Çalışma kanunları, eğitim sistemi, her şey buna yönelik düzenleniyor. Bu modelin öncüsü İsveç olsa da, Norveç, Danimarka ve Finlandiya da benzer sosyal devlet uygulamalarına sahipler. Buna İskandinav/Sosyal Demokrat/Kuzey modeli deniyor.
Türk modeli ise Alman modelinden esinlenmiş. Ancak bu model, kadınlara iş ve çocuk arasında seçim yaptırdığı için, tam da İsveçli solcuların 130 sene önce tahmin ettiği gibi doğurganlığı düşürüyor. Mesela İsveç’te doğurganlık seviyesi gayet iyi iken, Almanya’da inanılmaz düşük (ama okula giden kadınlar arasında Türkiye’de daha da düşük). Alman devleti de, doğurganlığı arttırmak amacı ile, son yıllarda doğum izni konusunda İsveç modeline geçiş yapmaya başladı.
Bugün İsveç’e giderseniz, sokakta bebek dolaştıran, çocuğunu besleyen pek çok baba görürsünüz. İsveç dünya kadın-erkek eşitliği sıralamasında her zaman ilk üçtedir, çoğu sene birincidir. Evde iş bölüşümü eşitliğinde genellikle dünya birincisidir (yine de kadınlar daha fazla ev işi yapıyor, yine de). Devlet erkekleri çocuk bakmaya zorlamıştır ve sonuç olarak İsveçliler hep dünyanın en mutlu milletlerinden biri çıkar araştırmalarda. Devlet nedir derseniz, bu örnekte de çok açık biçimde görüldüğü gibi devlet bir araçtır. Onu ister sorunları çözmek, toplum hayatını güzelleştirmek için kullanırsınız, ister topluma eziyet etmek için; erkeklerin eline ister silah, ister biberon tutuşturmak için.
- Cinsel İstismarı Engellemek ve Cezalandırmak - 02/27/2018
- Ateşi düşürmek zorunda mısınız? - 01/24/2018
- Bir Erkekten Kadınlara Sorular - 01/23/2018