Şiddet, ne yazık ki dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi ülkemizde de öncelikle çocukları ve kadınları, sonra da yaşlıları vuran bir toplumsal yara. Üzerinde sayısız bilimsel araştırma yapılmış olan bir olgunun, eldeki bu kadar çok bilgiye rağmen çözümsüz kalması pek çok benzer durumda bilimsel verilerin uğradığı bir şiddet desem, bence abartmış olmam.
Öte yandan yakın ilişkilerinde, aile içinde şiddete uğrayan kadınlara sosyal statülerine göre farklı düzeyde destek verildiğini sıklıkla gözlemliyoruz. Şiddete karşı olduğundan hiç kuşkum olmayan pek çok kişinin tartışırken şiddet gören ve kaçıp gitmeyen şiddet mağdurlarını sorumlu tuttuklarına çok sık tanık oluyorum. Özellikle mağdur eğitimliyse ve hele bir de ekonomik gücü yerindeyse bu eleştiriler daha da artıyor. Bu yazıyı bu konuda bilgiler paylaşmak amacıyla yazdım.
Yakın ilişkilerinde şiddet yaşadığını açıklayan ünlüleri “reklam yapıyor, kaçsaymış”, “üstelik imkanı da var, bir de çıkmış anlatıyor” diye eleştirmek yaygın bir tepki. Şiddet yaşayan ünlülerin bu konuya dikkat çekmelerinin aslında, toplumsal farkındalık ve duyarlılık oluşturma çabalarının çok önemli bir parçası olarak görülmesi gerekir.
Medyada yaşadığı şiddeti anlatan herkesin sesi, sesi çıkamayan bir çoğunluğun sesi olur ve bu ses, sessiz kalabalığın güçlenmesine, bir şeylere “dur” demenin olası olduğunu görmesine yardımcı olur. Şiddet, gerek ona maruz kalan, gerekse onu uygulayan açısından derinden işleyen bir psikolojik süreçtir. Süreç çocukluk deneyimlerinden ve öğretilerinden başlayarak yetişkinliğe taşınır.
Bu yazımda kısaca yakın ilişkilerde yaşanan şiddet döngüsünden söz etmek istiyorum.
Üç aşamalı şiddet döngüsü, 1979 yılında Lenore E. Walker tarafından geliştirilmiş bir sosyal döngü teorisidir. Psikolog Lenore E. Walker bu döngüyle şiddet içeren bir ilişkideki davranış kalıplarını açıklar. Şiddet döngüsünü kanıta dayalı verilerle de destekleyen Walker, Şiddete Uğramış Kadın kitabıyla 1979 yılında Seçkin Medya Ödülünü kazanmıştır.
Her ne kadar şiddetin kurbanı en çok kadınlar olsa da, sözü edilen döngü yakın ilişkilerinde şiddet gören tüm insanların içine kıstırılmış hissedebileceği bir döngüdür. Dolayısıyla okurken ‘kadın’ sözcüğünü ‘erkek’, ‘çocuk’ ya da ‘yaşlı’olarak da okuyabiliriz.
Walker’ın şiddet döngüsü, yakın ilişkilerde yaşanan şiddet olgusunun doğru anlaşılmasını sağlayan çok önemli bir açığı kapatmaktadır. Şiddet gören, taciz edilen bir kadının hikayesini duyduklarında insanlar, kadının apaçık mağdur olduğu bir durumda bile, erkeği suçlamaktan çok, çekip gitmediği için, katlandığı için kadını suçlar ve bu davranışını özgüven eksikliği, düşük benlik algısı, aile baskısı ya da destek eksikliği ile açıklarlar. Oysa şiddet döngüsü, sosyal sınıf, eğitim ve ekonomik bağımsızlık gibi öğelerden bağımsız olarak, şiddet gören ve çekip gidemeyen pek çok insanın yaşadığı tutsaklığa net bir açıklama getirir.
Şiddet Döngüsü Nedir?
Döngü, şiddet uygulayan kişinin kurbanın çekip gitmesini engelleyen tekrarlayıcı ve kafa karıştırıcı davranışlarını ve her ikisinin de yaşadıkları psikolojik gerçekliği ortaya koyar. Şiddeti uygulayan kişi birbirinden tamamen farklı iki davranış biçimi arasında gelip gider ve yaşattığı bu salınım kurbanının kaçıp gitmesini engellerken, saldırganın kendisinin de yardım almaya yanaşmamasını açıklar. Şiddet döngüsünü bilmek bu tutsaklığın nedenini de anlamayı sağlar. Şiddete uğrayan pek çok kadın bu döngünün farklı aşamalarında yaşanan çelişkili ve yoğun duygularından dolayı etkili tepkileri veremez. Bu döngüyü yaşayanlar bilir ve tanır.
Her ilişkinin kendine özgü olması nedeniyle bu döngünün her aşaması tek bir gün içinde yaşanabildiği gibi, bir aşama haftalar ya da aylarca sürebilir. Şiddet döngüsüne kapılmak, kurtuluşu olmayan bir tutsaklık gibidir.
Döngü üç aşamadan oluşur: 1. Gerilim, 2. Patlama, ve 3. Balayı
Girdap gibi kişileri içine çekip boğan bir döngüdür bu.
- Gerilim aşamasında evin düzeninden ve geçiminden tutun, çoluk çocuk ya da iş güç gibi herhangi bir konuda önce sözel taciz artar. Saldırgan her şeye takılmaya başlar; bağırır, aşağılar, sevgisiz davranır, tehdit eder, susar, karşısındakini çıldırtacak her türlü davranışı sergiler, suçlar, iftira atar. Sözel tacize duygusal, parasal taciz eşlik eder ve gerilim adım adım tırmanırken kurban saldırganı sakinleştirmek için umutsuzca debelenir, sırasında baş edebilmek için görmezden bile gelir, ikramlarda bulunur, şefkatini ve özenini arttırarak sürekli uyum sağlar. Bazen içine kapanır ama giderek korkmaya başlar; patlamayı önlemek için ne yapacağını şaşırdığı bir sürece girer. Oysa bir kere bu döngüye girdikten sonra hiç bir şey patlamayı engelleyemez.
- Patlama yani gerilimin en yüksek noktası ciddi anlamda korkutucu olabilir. Saldırgan vurma, tekmeleme, boğaz sıkma, itme-kakma, cinsel ilişkiye zorlama, çocuklara da saldırma, kurbanın özgürlüğünü kısıtlama gibi kabul edilemez davranışlarla fiziksel şiddete de başvurabilir. Bu aşamada doğal olarak bu kadar şiddeti uygulayan kişinin gerilimi de boşalmış olur. Kurban ise bir yandan kendisini ve belki çocuklarını korumaya ve avutmaya çabalarken, diğer yandan da saldırganı sakinleştirmeye çalışır. Bazen saldırganı terk eder, bazen polisten, yasalardan, ailesinden ya da komşularından yardım ister.
- Balayı aşamasına geçildiğinde işler yoluna giriyor gibi görünür. Saldırgan, davranışından utanç duymaktadır; pişmandır, özür diler. Kurbanın, kendisini çıldırtacak kadar yanlış davrandığını söyleyerek sorumluluğu onun üzerine atabilir; onu ‘beni çileden çıkardın. Beni bu noktaya sen getirdin!’ diye suçlayabilir. Ne olursa olsun bir daha asla böyle bir şey yapmayacağına dair sözler verir, yeminler eder. Evde ve dışarıda kurbana her konuda yardımcı olmaya başlar. Adeta değişmiş gibi davranır. İnandırıcıdır çünkü bu aşamadaki sözlerine ve davranışlarına kendisi de inanır. Bu durumda çiftin arasında yakınlık, sıcaklık ve şefkat duyguları artar, bağları güçlenir. Saldırgan, hediyeler alır, sevecen davranır, uzman desteği alacağına söz verir, kendine kızgınlığını ve pişmanlığını ifade ederken içtenlikle ağlar bile. Kurban ise şiddet sona erdiği için rahatlamıştır; gördüğü yakınlık ve verilen sözler onu mutlu eder, ona umut verir. Verilen sözler, verici davranışlar ve sevgi paylaşımı arttıkça kurban herşeyin düzeleceğine içtenlikle inanır, şikayetlerini geri çeker, mutlu ve umutludur, affeder, evden gittiyse de evine geri döner. Bu dönemde ne kurban ne de saldırgan yaşananların tekrarlayabilme olasılığını akıllarına bile getirmezler.
Okuduklarım, öğrendiklerim, yaşadıklarım ve gördüklerim bu döngünün duygusal şiddet için de bire bir geçerli olduğu yönündedir.
Ne var ki bir süre sonra balayı aşaması sona erer ve şiddet döngüsü devam eder. Eğitimi, geçmişi, entelektüel ya da sosyoekonomik düzeyi ne olursa olsun, kim olursa olsun bu döngünün içinde sıkışıp kalabilir.
Şiddet döngüsüne kapılmış olan mağdurları suçlamaktansa, onları şiddet döngüsü konusunda bilgilendirmek ve destek vermek bu kısır döngüyü kırmanın oldukça etkili bir yoludur.
Görseller: Ehsan Amini, Süheyla Pınar Alper
- Bu Sıkıntının Adı Yas – Scott Berinato’dan Çeviren: Süheyla Pınar Alper - 03/26/2020
- Meditasyon Yapın – Süheyla Pınar Alper - 11/30/2019
- Kandırıkçılık İnancı – Süheyla Pınar Alper - 10/15/2019