Anasayfa / BYBO / Yapım / Doğum Hikayeleri / Tuğçe’nin Doğal Doğum Hikayesi

Tuğçe’nin Doğal Doğum Hikayesi

Merhaba BYBO,

Doğum hikayeme İna May’in Doğuma Hazırlık Rehberi’nden birkaç sözle başlamak istiyorum; 

“Anne tarafından tecrübe edilen doğum, tüm memelilerdeki fiziksel işleyişlerin Everest’idir. Daha önce görmediysek eğer, bu kadar büyük bir şeyin böyle küçük yerden dışarı çıkabileceğini hayal edemeyiz. Ama aslında bu her gün oluyor.” 

“Doğum, onu tecrübe eden kadına içsel bir güç ve bilgelik veren bir tecrübe olabilir.” 

“Rahim benzersiz bir organdır. Eğer erkeklerin böyle bir organı olsaydı,onunla gururlanıp böbürlenirlerdi. O yüzden biz de böbürlenmeliyiz.” 

Hamileliğimin başından beri doğal doğum yapmak istiyordum. Bedenim, zihnim ve ruhum ile buna hazırlanmaya çalıştım. 17. haftada yogaya başladım. Nefes egzersizleri ve meditasyon yaptım. Doğum kurslarına katıldım. Hamile olan ve benden önce doğum yapmış birçok arkadaşım vardı, onlarla konuşup deneyimlerinden yararlandım. Ina May’in doğum hikayeleri beni cesaretlendirdi. Her kadının birbirinden farklı, benzersiz bir doğum hikayesi vardı. Kimisi çok sancılı, günler süren, kimisi beklenmedik bir anda hızlı ve acısız gelişen. En nihayetinde hepsi birbirinden güzel ve özeldi. 

 Hypno Birthing ve İç Güdüsel Doğum kitaplarını okudum. Doğumu gerçekleştirme gücünün her kadının içinde var olduğunu, içgüdülerimizi kullanmamızı ve korkulardan uzak durmamızı öğütlüyorlardı. ‘Korku olmadığı zaman ağrı da olmaz. Korku,rahme giden atar damarların daralmasına ve gerginleşmesine yol açarak ağrıyı yaratmaktadır. Korku olmadığında kaslar rahatlayıp bükülebilir hale gelir, bedende kalp atışları ritmik şekilde devam ederken rahim ağzı doğal olarak incelip bebeği kolayca dışarı çıkarır.’ 

Doğumumun hep kolay ve rahat gerçekleşeceğini hayal ettim. Korkularım ve endişelerim olmadı. Kendimi doğum yaparken gördüğüm rüyalarımda bebeğim hep kolay bir şekilde geliyordu. Doğumun nasıl ve ne zaman başlayacağına bebeğim karar verecekti. Ben kendimi olayın akışına bırakacak ve onun planladığı zamanda onunla birlikte hareket edecektim.

Doğumu Amerika’da yapacaktım. Gitmeden önce doğal doğum yaklaşımını benimseyen bir doktor arayışına girdim. Bloglarda araştırmalar yaptım, doğum yapan kadınların yorumlarını okudum ve Doulalar ile yazıştım. Seçtiğim doktor o şehirde iyi bilinen iki doğal doğumcu doktordan biriydi. 

34. haftadan itibaren kontrollerim için ona gitmeye başladım.

Doğumdan bir gün önce 38. hafta kontrolüm vardı. 4 haftadır bebeğimizi ultrasonla görmemiştik. Doktor rahimdeki suyu kontrol etti, bebeğimizin ölçümlerini yaptı ve ‘her şey mükemmel şekilde normal’ dedi. Bir sonraki hafta muayene gününü kesinleştirerek doktorun yanından ayrıldık.

Ertesi gün çok yoğun bir gün geçirdim. Sabah erkenden yoga dersine gittim. Eşim her zaman yaptığı gibi beni ders sonrası aldı ve birlikte uzun bir kahvaltı yaptık. Kahvaltı sonrasında bulunduğumuz mahalledeki dükkanları gezdik, bol bol yürüyüş yaptık. Zaten son bir aydır neredeyse her günümüz gezerek dolaşarak geçiyorduk hamileliğimin en güzel zamanlarını geçiriyordum. Öğleden sonra Mount Soledad’a çıktık, şehir ve deniz manzarasını seyrederek bankta sandiviçlerimizi yedik. Oradan arabamıza binip eve mi gitsek derken bir aydır alamadığımız terliklerden almak için rotamızı yeniden açık hava bir alışveriş merkezine çevirdik. Bu arada saat akşam üzeri 5-6’yı bulmuştu. O gün dışarda gezerken karnımı hep alttan tutma ihtiyacı hissettim, sanki karnım aşağı düşecek gibi geliyordu. Birkaç mağazaya girdikten sonra kendimi yorgun hissetmeye başlamıdım, eşime eve gitmek istediğimi söyledim.

Arabaya doğru yürürken saat 19:00 civarıydı ve artık karnımın alt kısmında epey bir basınç hissediyordum. Eşime dönüp ‘ne dersin bu gece bir anda geliveriyormuş’ dedim. Birbirimize yok canım daha neler diyen gözlerle baktık. Doğuma yaklaşık 2 hafta vardı ve biz daha hastane çantasını bile hazırlamamıştık. 

Arabada belimin arkasında önce hafif başlayan, sonra artan, sonra da kaybolan hareketlenmeler olmaya başlamıştı. Rastgele değil belli bir düzenle geliyorlardı ama ben bu hareketlenmenin doğum öncesi hazırlığı olduğunu düşünmüyordum.

Eve vardığımızda karnım açtı, doğum başlamış mıydı bilmiyordum ancak eğer öyleyse doğuma giderken aç kalmamam gerektiğini okumuştum. Kendime havuçlu, kırmızı biberli bir kinoa salatası hazırladım. Doulamın bana verdiği broşürleri okuyarak kasılmaları anlamaya çalışıyordum. Daha önce Braxton Hicks denen kasılmalardan hiç yaşamamıştım, o nedenle bu hareketlenmenin yalancı kasılma mı yoksa doğumun başlangıcı mı olduğunu anlamak kolay değildi.

Saat 21:30 sıralarında evde elektrikler kesildi! Bir aydan fazladır Amerika’daydık ve bu ilk kez başımıza geliyordu. Bizim memlekette değil de gidip oralarda elektrik kesintisine denk gelmiş olduğumuza inanamıyorduk. Kaldığımız daire 17. kattaydı ve kesintiden dolayı asansörler çalışmıyordu.

Saat 22:00 olduğunda artık kasılmalarım sıklaşmaya başlamıştı, ancak hala şiddeti beni mahvetmiyordu. Kasılma geldiğinde koltuktan kalkıyor, etrafta geziniyor, pilates topuma oturuyor ve gelen kasılmayı öylece geçirmeye çalışıyordum. Hala doğumun başlamış olduğuna inanmıyordum. Eşim ise bana belli etmemeye çalışsa da panik olmaya başlamıştı. Karanlıkta hastane çantasını hazırlamaya calışıyordu, ben de ona eşyaların nerede olduğunu tarif ediyordum.

Elektrik olmayınca yatıp dinlenmeye karar verdim, karanlık belki de oksitosin için daha iyiydi. 15 dakikalık kısa uykular uyuyordum, sonrasında kasılma geliyor yataktan fırlıyor, duvara tutunuyor, sağa sola hareket edip üstesinden geliyordum. 

Saat 23:00 civarı eşimle pencereden dışarı baktığımızı hatırlıyorum. Elektrikler hala kesikti ama bu durum beni strese sokmuyordu, çok sakindim. Geceyi bu şekilde geçiririm doğum ilermiş olursa da sabah hastaneye gideriz diye düşünüyordum. Doulam ve doktorum mümkün olduğunca doğumun ilk aşamalarını evde geçirmemi öğütlemişlerdi. Hasteneler 1-2 cm rahim açıklığında gidildiğinde geri gönderiyorlardı ve doktorum açıklık 10 cm olana kadar zaten hastaneye gelmiyordu. İlk aşamayı evde geçirmek telaşlanmamak ve rahat etmek açısından çok daha iyiydi.

Gece 12 gibi tuvalete gitme sıklığım arttı, 3 kere üst üste ağrılı biçimde kaka yaptım. O zaman artık aktif doğumun başlamış olduğuna ikna oldum. Çok şükür ki 1 gibi gibi elektrikler geldi. Aynı anda yeniden tuvalete gittim, bu defa yoğun bir kanama geldiğini farkettim. Eşime hemen doktorumuzu aramasını söyledim. Eşim doktorumuzu arayıp durumumu aktardı. Doktor kanamanın serviksin açılmasından kaynaklandığını söyledi ve benim ağrılara dayanıp dayanamadığımı sordu. O sırada kasılmaların gelme sıklığı 10 dakikada birdi ve ağrısıyla baş edebiliyordum. Bunun üzerine doktorumuz evde bir süre daha kalmamızı, kasılmalar 5 dakikada bire indiğinde onu tekrar aramamızı söyledi.

Telefonu kapatır kapatmaz kasılma sıklığım bir anda 3 dakikada bire indi ve şiddeti zirveye çıktı. Artık kasılmalar geldiğinde yogada yaptığımız gibi inlercesine sesler çıkararak ağrıyı bastırmaya çalışıyordum. Hastaneye gitme vaktimiz gelmişti ancak hazırlığımızı önceden yapmamış olduğumuz icin eşyaları aşağıya taşımak gerekiyordu.

Bu sırada doulalarıma da ulaşmaya çalışıyorduk. Birisinin telefonu kapalıydı, diğeri de o sırada başka bir doğumda bulunuyordu. Doğumum zamanından önce başlamıştı ve ikisinin planlarında bu yoktu. Tanımadığımız başka bir doulayı göndereceklerdi. Eşim canım sıkılmasın diye bu durumu o sırada bana söylemedi, hastaneye gittiğimizde tanımadığım biriyle karşılaşacaktım.   Doulalar yanımızda olamayacağı için eşim yolda bana destek olabilsin diye hastaneye Uber ile gitmeye karar verdik. Uber’i çağırdığımızda saat 2:00 olmuştu. Araç gelene kadar eşim eşyaları taşımak için aşağıya indi, ben evde kaldım. Kasılmalarla yalnız başa çıkmak durumundaydım, derin nefesler alıp vererek kendimi sadece buna konsantre etmeye, başka hiç birşey düşünmemeye çalışıyordum. Eşim beni almak için son kez yukarı geldi, aşağıya rahat inebilmek için gelecek ilk kasılmayı bekledik ve geçer geçmek daireden çıktık. Lobiye indiğimizde ikinci kasılma gelmişti bile. Uber şoförü beni o an gördüğünde şoka girmiş olmalıydı, muhtemelen ilk kez böyle bir tecrübe yaşayacaktı. Araca biner binmez eşim doktoru yeniden arayıp yolda olduğumuzu haber verdi. 

Hastane 37 km uzaklıktaydı, en az yarım saat yol demekti. Evet çok ağrım vardı, kimi zaman bağırarak kimi zaman derin nefesler alıp vererek dayanmaya çalışıyordum. Bel kemiğim hareket ediyordu ve eşim durmaksızın belime masaj yapıyordu.

Biz yoldayken saatler 1 saat ileri alınmış, hastaneye varıp giriş yaptığımızda 3:45’ti. O halimle içinde küvet olan doğum odalarından olsun diye ısrar ediyor, doğum öncesi kullanmak için hala vaktimin olduğunu sanıyordum. İlk girdiğimiz odayı bu nedenle değiştirdik, üstelik pilates topum da yanımdaydı! Odaya giriş yaptıktan sonra ebe hemşire ilk iş rahim açıklığımı ölçtü ve ‘9 cm’ dedi. ‘9 cm mi’ diye tekrarlayıp hayretler içinde kaldığımı hatırlıyorum. Açılma çok hızlı gerçekleşmişti. İlk aşamaları hasteneye gelene kadar geçirmiş, aktif doğum aşamasına geçmiştim. Doktora bilgi verildi. Kimse herhangi bir ağrı kesici önermedi, benim de aklıma bile gelmedi. Aradan 15 dakika geçtiğinde ağrı ve basınç daha yüksek seviyeye çıktı. Bunun üzerine ebe hemşire yeniden ölçüm yaptı ve tam açıklık dedi. Yeniden doktoru aradılar ve beklemeye başladık. O anlar ne kadar sürdü tam hatırlamıyorum ancak doktor bir an önce gelsin diye dua ediyordum. Sanki bebeğim yerinden fırlamak üzereydi ve ben çıkmasın diye onu tutuyor gibiydim.

4 buçuk gibi doktor gelince odayı doğum düzeneğine hazırladılar, o da hemen suyumu patlattı. 

Bizim deyimimizle ıkınma, onların deyimiyle ittirme süreci başlamıştı. Hemşireler nefesimi nasıl kullanmam konusunda beni bilgilendirdiler. Doktor da ‘push, push, push, keep going, keep going’ diyerek beni yönlendiriyordu ama her şeyi ben yapıyordum. Dalga geldiğinde 10’a kadar sayıyorlar, ben bütün nefesimi kızımın bulunduğu kanala yönlendirip ittiriyordum ve bunu her defasında 3 kez tekrarlıyorduk. Aralarda da dinleniyordum. Her dalgayla kızım bize biraz daha yaklaşıyordu. Bebeğin çok saçı var diyorlardı, aynayla bakmak ister misin. Yok, o bana fazlaydı. Eşim bütün bu süreçte yanı başımda elimi tutuyor, bacaklarıma masaj yapıyor, beni serinletmeye çalışıyordu. Hastanede tanıştığım Doula da hemen yanımdaydı ancak eşimin varlığı çok daha fazla güç veriyordu.

Doktor çok az kaldı dedi, birkaç ittirmeden sonra gelecek. Tam da dediği gibi oldu, son güçlü ittirmemde kızımız hooop diye çıkıverdi, çıktığını kucağıma verdiklerinde anladım, saat 5:25’ti. O ilk saniyeler sanki şok anı gibiydi, aynı anda bir sürü duygu yaşadım. Bir yandan onunla konuşuyor, gülüyor, bir yandan hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Minicik bir surat bana bakıyordu. 

Bütün bir yolu birlikte katetmiştik. Çok ama çok güzeldi. O ana kadar hayatta yaşadığım en inanılmaz deneyimdi.

Eşimle sadece ikimizdik ve bu olayı bizim için daha mahrem daha özel kılmıştı. Başbaşa kızımızın gelişini kutluyorduk, şaşkındık, mutluyduk. Kan akışı bitince kordonu o kesti. Biraz yırtığım olmuştu, doktor onlara dikiş atarken biz ilk selfie’mizi çekiliyorduk. Doğumdan 15 dakika sonra da ailelerle facetime ile konuştuk, herkese sürpriz yapmıştık. Çok güzel bir doğum olmuştu, dileseydim ancak böylesini dilerdim. Ben daha anlayamadan doğum başlamış, rahim çok hızlı açılmış ve kızım sorunsuz, sağlıklı bir şekilde gelivermişti. Her anını hissederek yaşamıştım.

Kızımı göğsüme verdiklerinden hastaneden çıkana kadar 2 gün boyunca aynı odada ten tene kaldık hep, emzirmemiz de ilk anda başlamış oldu böylece. 

Doğumumun üzerinden şimdi 3 ay geçti ve biz eşimle hala o geceyi konuştuğumuzda hayretler içinde kalıp şöyle diyoruz; Ne kadar mucizevi ve bir o kadar da sıradan bir an.

Herkese mutlu doğumlar dilerim,

Tuğçe

Diğer Paylaşım

Ahu’nun İkinci Doğal Doğum Hikayesi

Sevgili Duru, Seninle maceramız 17 şubat 2017’de başladı. Reglim sadece iki gün gecikmişti ama ben …

Leave a Reply