Anasayfa / BYBO / Yapım / Doğum Hikayeleri / Gökçe’nin Doğal Doğum Hikayesi

Gökçe’nin Doğal Doğum Hikayesi

Merhaba BYBO, 

Ben 60 yaşındaki annem hariç, çevresinde normal doğum hikayesi olmayan bir hamileydim, işte bu yüzden mi bilmiyorum nasıl doğurduğumun çok da önemi yoktu benim için. Uzun yürüyüşler yapan, sağlıklı beslenmenin önemini kavrayabilmiş bir hamile hiç değildim ama çok mutlu, çok gezgin ve çok hareketliydim, nitekim doğumdan önceki son haftaya kadarda bir fiil çalıştım.
35. haftada artık doğum zamanını ve nasıl olacağını konuşma vakti gelmişti ,ilk gebeliğimin boş gebelik olması ve bu sebeple tarafıma kesinlikle kullanmam gerektiği dikte edilen clexane iğne nedeniyle çatı muayenesine bile gerek kalmadan sezeryan olmam gerektiği konusunda bilgilendirildim! Riske gerek yoktu! Hatta ve hatta 38. Haftada 05.05.2015 tarihinde sezeryan olabilecektim, nasıl da güzel bir gündü ,ne uyumlu bir tarihti, nüfus cüzdanında çok da şık durmaz mıydı? Kafamda deli sorular, 05.05.2015 sabah 09.00 ‘a randevu almış ve kendimi sonuna kadar teslim etmiş bir şekilde çıktım hastaneden. 

Bir ara Ersin’le , ki kendisi bu hikayenin yapım kısmında başrol, “ne güzel ya istediğin gün doğurabiliyorsun, ayın dördünde mi doğursan acaba Gökçe, dünya Star Wars gününde ” gibi bir konuşmada geçmedi değil
Planlı doğumun en güzel yanı şehir dışından doğuma gelecek insanların, doğum gününde yanında olma şansıydı, ki benim en yakın arkadaşımda benden uzaklarda yaşıyordu. Doğumdan bir gece önce geldi ve bizim evde ertesi sabah gerçekleşecek doğum için, içkili- alemli kutlamalar başladı. Saat 03.00 gibi sızdı herkes, içimden umarım uyanabilirler dediğimi hatırlıyorum…
Ve evet saat 04.00 itibariyle yatakta koca bir ıslaklık hissettim. Suyum mu gelmişti yoksa? Ersin’i uyandırdım hemen “işemiş olabilirsin” dedi ve uyumaya devam etti. Hemen ikna oldum, zaten son 15 gündür arada küçük kaçırmalar yaşıyordum. Kalkıp duşa girdim ve nişan dedikleri şeyi gördüm. “Ben doğuruyorum” diye bağırmaya başladım evde. 

Aydan ve Ersin yarı sarhoş ayaklandı tabi ama kimse inanmıyor doğurduğuma, heyecandan sanıyorlar. Saat 06.00 gibi hastanenin yolunu tuttuk. Hemşireler 09.00 randevulu sezaryana neden bu kadar erken geldiğimi anlayamadılar tabi. Dedim ben doğuruyorum. Nst, muayene derken, doktorum açılmanın 3 cm olduğunu ve istersem normal doğumu bekleyebileceğimi, ki garantisi yoktu, dünya normal doğum sancısı çekip sezeryan olan kadınlarla doluydu, ya da sezeryana hemen alabileceklerini söyledi. Hiç bir şey bilmiyordum. Ne kadar sıklıkla sancı olur? Nasıl ıkınmam gerekir? Doğum nasıl gerçekleşecek? Benim gibi planlı bir insanın ilk defa bir planı ve konuya dair bilgisi yoktu. Tek bildiğim normal doğurmak istediğimdi ve bunun için ne kadar süre gerekliyse o kadar beklemeye hazırdım.
Hastane odasında üzerimde en sevdiğim gecelik sancı çekmeye ve yeterli açılmayı beklemeye başladım ama tabi bu arada doğumun 9’da gerçekleşeceğini düşünen ve güncellenmeyen eş, dost, akraba tebrik etmek için hastane odasını doldurmaya başladı. Gelenler önce şaşırıp, sonra benimle sancı çekmeye başladılar. Gelen kimseyi göndermedim, herkesle sohbet etmeye çalıştım, o kadar saçma sorular sorup, aslında merak etmediğim o kadar çok cevap aldım ve o kadar çok hikâye dinledim ki inanamazsınız. Ve sürekli yürüdüm, hastane koridorlarını arada kahkaha, arada inleme sesleriyle şenlendirdim. Çünkü sancılarım artıyor ve sıklaşıyordu. Acıyı zihnimden uzaklaştırmam gerekiyordu. Ve bence, doğum sancısını soran herkese “korkulacak bir acı değil” cevabını verebilmemin sebebi, bu kalabalık ve zihni acıdan uzaklaştırma yöntemimdi. Çünkü herkes çok mutluydu, herkes çok komikti ve sevdiğim herkes yanımdaydı. 

Saat 12.45 gibi beni artık doğumhaneye alacaklarını söyledi doktorum. Herkesi tek tek öptüm ve güle oynaya, yürüyerek girdik doğumhaneye ben, Ersin ve Aydan… 15 dakika kadarda doğumhanede yürüdüm ve artık olayın vuku bulacağı yere yerleşme vaktimin geldiği söylendi. Dedim ben hiç bir şey bilmiyorum, okumadım, izlemedim nasıl olacak? Canım ebem, çok da güzel bir kadın kendisi, “sakin ol, iyi ki bilmiyorsun, bilenlerin ya da bildiğini sananların kafası karışıyor, senkronize olamıyoruz, sen kendini bana bırak yeter“ dedi . Yerleştim yerime ve ıkınmaya başladım, ben tabii filmlerin etkisinde başladım avazım çıktığı kadar bağırarak ıkınmaya, ebem “boğazını mahvedeceksin yavaşla biraz” dedi ,sonraki ıkınmalarda sıfır ses, ekip çalışmasına çok uygunumdur
Bir, iki ve üçüncü kuvvetli ıkınma sonrası Aydan’ın “kafasını gördüm, inanamıyorum Gökçe, hadi Gökçe!” çığlıklarının arasında hop 13.15’ de Janset’i çıkarıverdim. Hemen göğsüme koydular, öptüm kokladım, ağladım, Ersin’le birlikte ağladık. O anı anlatması biraz zor, ama inanın sırf o an için, o acıyı iki gün bile çekmeye razı olurdum ben. 

Doğumhaneden yürüyerek çıktım, benimle sancı çeken eş, dost, akrabanın alkışlarıyla. Oturdum ve emzirmeye başladım, sanki birbirimizi çok uzun zamandır tanıyorduk ve sanki Janset emme işinde uzmandı
İyi ki doğdun Janset ve iyi ki kendi istediğin zamanda geldin!

Sevgiler, 
Gökçe

Diğer Paylaşım

Ahu’nun İkinci Doğal Doğum Hikayesi

Sevgili Duru, Seninle maceramız 17 şubat 2017’de başladı. Reglim sadece iki gün gecikmişti ama ben …

Leave a Reply