Ve söyledi…
“Seninle mutluyum, çok mutluyum, benimle ol” dedi… Nişantaşı Nero’daydık, bahçe kısmında; içimden geçen çığlık çığlığa “Ben de seninle çok mutluyum ve sanırsam sırılsıklam da aşığım” demek geçiyordu ama diyemedim. Gülümsedim, elini tuttum, gözlerimi kocaman aça aça, parıl parıl gülümsedim. Mekandan çıkarken sarılmıştık; diyorum ya bu adam benim hep hayatımdaydı, buna emindim…
Iş çok yoğundu, ben çok yorgun ve kızgındım. O dönem için başımıza gelen genel müdür ile sürekli kavga halindeydim. Sinirlerim çok yıpanmıştı, bu arada Çeşme’ye gelmeden bana sözleri vardı, kurulumu yapıp, Haziran sonunda İstanbul’da gerçekleşecen iki günlük çok büyük bir müzik festivalindeki görevime gidecektim ama göndermediler. Bizim Çeşme açılışı ile festival çakıştı, kalakaldım. Iyice enerjim kötüye sarıyordu, genel müdür dediğim kişiyle ip gibiydik (bu arada onu da geçen yıl kaybettik ☹).
Temmuz ortasında bir konserimiz daha vardı İstanbul’da, biraz sakinleşeyim diye herhalde ona gönderdiler. Dünyalar benim olmuştu, koşa koşa sevgilime gittim. 2 gün kaldım, döndüm ama olsun, 15 gün sonra sevgilim gelip beni sonsuza kadar yanına alacaktı, 15 gün daha idare ederdim.
Günler hızla geçti, sevgilim Çeşme’ye gelip, beni aldı. Kısa bir tatil yaptık; süperdiiiiiii. Sonra İstanbul’da aklımı kaçırdığım ve artık bu iş bitti dedirten konser için 1 ay stadda yaşamaya başladım, tam anlamıyla mahvoldum… Konser bitti, 20 günlük bir festival başladı, onun yarısında turneye çıktım ve taaa Kasım ayında döndüm. Toplamda 6 ay aslında yoktum. Ve bu bizi yıpratmıştı, beni yorduğu için, ben de sevgilimi yoruyordum ve ağzımızın tadı ziyadesiyle bozuluyordu ki, bir gün geldi, pat diye “EVLEN BENİMLE” dedi. Aynen böyle pat diye, yüzüksüz, gülsüz, yemeksiz, gayet ev moduyla, günlük hayatımızın içinde, hiç beklenti yokken… ama ben “pat” diye cevap veremedim, kalakaldım; asla evlenmem diyordum, evlilik kurumu, düğün, gelinlik hepsi fazla ciddiydi, sustum ☹.
Ama bu suskunluk fazla sürmedi. Birgün bizim evde oturuyorduk, akşam kendi evine gitmek üzere ayaklandı; annemleri öptü, ben kapıya kadar geçirdim, (normalde annem ve babam da kapıya kadar gelir, uğurlarlardı, ama babam özelimize saygıyı öğrenmiş, annemi de dürtüyordu ve artık kapıya gelmiyorlar, cool bir şekilde koltuktan el sallıyorlardı ) sarıldım sevgilime, öptüm; “Seni çok seviyorum” dedim. “Ne kadar” dedi? “EVET” diyecek kadar dedim. Böylece cevap da vermiş oldum ☺. Kocaman sarıldı bana. Yer yine ayaklarımın altından kayıyordu, tuttu; “Ben seni hep tutucam” dedi…
Bazen bir yüzük, güzel bir yemek değilmiş beklenti; en doğalı, güzeli buymuş, çünkü hayat zaten bu doğallık içinde geçiyor; gerçek olan bu, sanrı olan diğeri. Buna çok inanıyorum. Bunu ona o kadar hissettirmişim ki, o da hiç şekle girmeden, içinden geldiği gibi yaşadı ve bana da yaşattı. Yüzük değildi bunun simgesi, bizim aşkımızdı; gözlerimizdi, içinde kaybolduğum adamın nefesiydi…
Halamların yan yan bana bakışını hatırlıyorum ama yok içime giren şey çıkmıyor, ben susamıyordum. Sevgilimin babası büyük bir nezaketle annemlerle sohbet edebilmek için sağır dilsiz alfabesi kitabı almış, çalışmıştı. Baskın karakterleri bertaraf edip, annem ve babama yoğunlaşmıştı. Isteme faslı tam bir gözyaşı duvarına döndü.
Sevgilimin babası döndü, önce annemden sonra babamdan, el işaretleri ile beni istedi. Ama kontrolü elden bırakamayan halalar yengeler sesli dublörlük yaptı; büyüyü az da olsa bozdular ama yine de muhteşemdi. Çünkü ablamı halamdan istemişlerdi ve bu beni çok üzmüştü, biz yetim değildik ki, anamız da babamız da vardı; sadece konuşmak için el hareketlerine ihtiyacları vardı ve senden benden çok daha zeki olduklarından iki hareketle annemler durumu kotarabilirdi. Ama ablam halama teklif etmişti.
Biz daha önce bunu sevgilimle konuşmuş değildik ve bu hareketleri beni çok mutlu etmişti. İsteme faslı bitti, eller öpüldü, yüzükler takıldı. Artık kayınpeder olan sevgilimin babası beyaz kurdelayı önce kesti, sonra bağladı. Herkes şaşırmıştı; “Birleştirdiğimiz gençleri niye ayıralım ki, kesmek değil, bağlamak gerek” dedi. Herkes mest tabii..
Sonrası tam bir komedi, ben evin çaçaronu hiç susmadım, şaka gibiydim; espriler havalarda uçuyor, herkes bana şaşkın şaşkın bakıyor, ayarlarım feci gidik, artık nişanlım olan sevgilim ise bana en güzeliyle bakıyor, ben saçmaladıkça gülüyor da gülüyor. Ertesi gün de kuzenler, arkadaşlar benim ailemin meraklı orta yaşlıları ile kocaman bir parti verdik, çok ama çok eğlendik; ben hiç oturmadım, sabaha kadar deli gibi dans ettik, döndük durduk…
Hayat tabii istediğin yerde durmuyor. Bu arada yeni işe konsantre olamadım, eğlence sektöründen sonra bir üniversite beni feci düşürdü, nişan heyecanı da bitti; ben yine deliye bağladım. Sürekli huzursuzluk çıkarıyor, sevgilim ise bütün sabrı ile beni alttan alıyordu. Bir an önce evlemek, düzenimizi kurmak istiyordu ama ne olduysa bana oldu; tutturdum gelinlik şöyle olsun, düğün olsun, kına olsun, olsun da olsun…
Davetiyemizi eşim yaptı, hayranlık verici idi. Ama zarflaması ve üst yazıları özensiz oldu, çok taktım. Nikah sonra yemek oldu, ona da çok taktım. Kına istedim, buna da o taktı derken aldı beni karşısına ve “Bu bizim günümüz, kimsenin bizi üzmesine izin vermeyeceğiz ve muhteşem bir gün geçireceğiz, söz mü” dedi. “Söz” dedim ve sözümü tuttum. Ömrü hayatımın en güzel günü oldu, çok ama çok eğlendik; kimseyle gerilmedik, kimse gerilmedi. (Gerçi çok şanslıydık, çok uyumlu, dengeli iki aileydik ve bizi hiç üzmediler). Çağırmayı unuttuklarımızı son dakika arayıp, binbir özürle çağırdık, geldiler; kimse de sitem etmedi. Ertesi gün balayı niyetine kısa bir tatile çıktık; muhteşem bir evde doğa ile başbaşa, aynalara bakıp bakıp döndük, güzelliğimize bakıp bakıp şükrettik ve birbirimizi sevdik, daha çok daha çok sevdik…
Ama bütün tatil boyunca o anlamsız kasık ağrım kat ve kat acı ile hayatıma geri gelmişti… Acıdan kıvranan ben için yeni bir hayat başlıyordu; sağ kasık ağrılı, mutsuz kadın Nazlı!
- Evde Cilt Bakımı - 10/31/2017
- Çocuğumun Bağışıklık Sistemini Nasıl Güçlendiririm? - 10/23/2017
- Çocuğun Şiddet Eğilimlerini Nasıl Yok Edebiliriz? - 10/10/2017
gözlerim doldu, çok duygulandım… gülümsedim, hüzünlendim…
tam hayat çok zor, nasıl olucak napıcaz ne edicez derken nası iyi geldi bunu okumak…
Sevgiler,
ahh ne güzel Ece, hayat güzel, zor ve zorluğu güzel… yazı kaymış, anlam karmaşası var ama bu haliyle bile hissedebilmişsin ya, bayağı mutlu ettin beni. benim için de biraz zor günler, ama bu site beni gülümsetiyor, bugün de siz, çok teşekkür ederim:)
Ay ne kadar da güzel yaşamışsınız Nazlıcım, çok çok sevindim sizin adınıza. Ah, bir de şu ağrıların olmasa… 🙁
ahhh ağrılar ahhh