Anasayfa / BYBO / Ege’nin Evlat Edinme Hikayesi — 4. Bölüm

Ege’nin Evlat Edinme Hikayesi — 4. Bölüm

Herkese Merhaba,

Geçen hafta kaldığım yerden devam ediyorum:

Bunca yapılan tetkik arasında bir şey kalmıştı. AMH hormonuna bakılmamıştı. Tedavinin bundan sonrası için önemli olabileceği düşünüldü. Hemen kan örneği alındı ve Ankara’ya gönderildi. Sonuç çıkana kadar benim beynimde bir orkestra çaldı tabii… Çünkü olmuyorsa bir neden olmalıydı bir şeye bağlanmalıydı. Kesin bu tahlilde anlaşılacaktı. Ama hiç de öyle beklediğim gibi olmadı. Değerler oldukça iyiydi, hatta ben o değerlere göre iyi derecede doğurgan bir kadındım ama matematiksel değerlerle yaşanılanlar yine uymuyordu. Doktor yola aşılama ile devam edelim, hem ben senin vücudunu tanımış olurum hem bir anda tüp bebeğe geçiş yapmamışız oluruz dedi. Kabul ettik. Zaten başka bir şansımız da yoktu, çünkü tüp bebek bu tedavide artık son noktaydı ve biz bu aşamaya geçmekten çok korkuyorduk. Ayrıca yaşanabilecek bir olumsuzluğu kaldırabileceğimizden şüpheliydik. 

Doktora söz vermiştim ona güvenecektim, başarılı bir tedavi olacağına inanacaktım bunun için elimden geleni yapıyordum. Kontrollü bir şekilde tedaviye başladık ancak ben daha 5. Günde hiperstimule olmuştum. 12 tane yumurta olmuştu. Doktorum gayet sakin, korkmadan atlatacağız bir sıkıntı olmayacak cümleleri ile beni teselli ediyordu. Bu kez ben de çok olumlu düşünüyordum, hayaller kuruyorduk. 

Yıllardır mothercare’ın önünden geçer ve içeride alışveriş yapan annelere, anne adaylarına, babalara ve baba adaylarına özenir, içimiz bir burkulur içten bir off çeker yürür giderdik. Bu kez eşimle bir arkadaşımızın bebeği için girmiştik mağazaya ben dedim ki biz kendi bebeğimiz için de bir şey alalım, inanalım olacağına, evrene pozitif enerji gönderelim. Daha önce de anlatmıştım; bu kadar arzularken ve çabalarken inançlı saçmalıklar yapabiliyor insan. Normal hayatta saçma olduğunu düşündüğün şeyler bu durumda senin için bir umut ışığı oluveriyor. Bazen bir kuru soğan, bazen üzerinde taşıdığın bir gümüş parçasından medet umuyorsun. Bir çift badi de kendi bebeğimiz için aldık. Bu kez üzülmeyelim, isteyelim sadece diye… 

Sonuç mu? 12 yumurtaya rağmen negatif. Biz yine darmaduman. Artık korktuğumuz yerdeyiz. Nasıl toplanırız bilmiyoruz. Her şey üstüme üstüme geliyor. Nefes alamıyorum. Boğazımda yıllardır yutkunmama rağmen geçmeyen bir düğüm. Sürekli sorguluyorum ben çok şey mi istiyorum? Ne para istiyorum ne ev ne araba… Ben evlat istiyorum. Uykusuz geceler geçireceğim, canı yandığında canımın yanacağı, bir ‘anne’ sözü ile içimin yağlarının eriyeceği… 

Bu kez toparlanmak kolay olmadı ve psikolojik desteğe ilaç da eklendi. Yavaş yavaş uyuşuyordum. Beynim uyuşturuluyordu. Her şey tek bir düzen içindeydi bana sahte mutluluklar sağlanmıştı aslında ama yüreğime söz geçmiyordu ki?Birkaç ay dinlenin, tamam hazırım dediğimde tekrar gelin artık tüp bebek tedavisi ile yola devam edeceğiz başka yapılacak bir şey kalmadı denildi. Kanatlarımız kırık beklemeye başladık. İşte en çok korktuğumuz noktadaydık. Bu tedavi de başarılı olmazsa ne yapacaktık? Nasıl kalkabilecektik altından? Bunca olumsuzluğun yanında bir de çevredeki insanlarla uğraşıyorduk. Sürekli eş dost içerisinde çocuk sahibi olanlar oluyordu sıranın bize geldiği hatırlatılıyordu. Ya da tedavi gördüğümüzü bilenler için fısıltı konuşmalarında acılı bir hikayeydi bizim ki, yazıktı bize… Arkadaş bildiklerinin aslında arkadaş olmadığını öğreniyorduk. Siz çocuğunuza bu ismimi koyacaktınız ee nasılsa sizin çocuğunuz olmuyor biz koyalım hikayeleri, benim çocuğum bir huzursuz acaba nazar mı değdi kiler falanlar, filanlar. Doğum günü partilerinde fotoğraf çekimi sırasında anneler çocukları ile geçsinler, siz bir kenarda birkaç bekar insanla karşıdan bakakalırsınız sadece. Bunlar bana aslında güzel ders oldu eğer bir gün çocuk sahibi olursam bunların hiçbirini yapmayacaktım kimsenin yapmasına da izin vermeyecektim. Çünkü en çok aynı yoldan geçen bilir yaşanılan acının tarifsizliğini… 

Haftaya görüşmek üzere,

Sevgiler 

Ege

Diğer Paylaşım

Kandırıkçılık İnancı – Süheyla Pınar Alper

‘Impostor syndrome‘ kavramı dilimize ‘kimlik hırsızlığı’ sendromu olarak çevrilmiş. Kimlik hırsızlığı gerçekten bir hırsızlık eylemi düşündürüyor, …

3 Yorum

  1. Ege bazen bu dediklerini en yakınların yapıyor; ben düşük yapmakla uğraşırken aynı dönem hamile kalan kuzenimin eşinin karnını seviyor, agucu bugucu yapıyorlardı. etrafım hamile kaynıyordu ve ben tükenmişliğin dibindeydim. bu arada yazmıştım sana hep evlatlık alayım isterdim; eşim önce tamam demiş, sonra vazgeçmişti; ama tedavi sonuç vermeyince aklına yatmıştı. benim kanımdan olması gibi bir takıntım olmadığından, evlatlık alabilecek olma fikri beni süper mutlu ediyordu; bütün araştırmalarımı yapmıştım ki tutmayan bir tedavi sonucu hamile kaldım. Eşime sürekli sözünü hatırlatıyorum. inşallah halimizi gücümüz yeterse yine de bir evlatlık alacağız. o yüzden senin hikayen çok önemli benim için… Merakla beklemedeyim.

  2. Nazlıcım çok zor süreçler bunlar ve insanlar seni anlamıyor , anlayamıyor bazen de ilkel dürtüleri ile yapıyorlar çünkü üreyebildiklerini kanıtlıyorlar başkalarına. Sanırım sen de benimle aynı hislerdesin( ki şu an bebek beklemektesin) annelik duygusu çok başka bişey onu hissetmek çok özel bir duygu bence, kana, bağa, gene bağlı değil. Ben daha evlenmeden eşimle çocuk konusu hakkında konuştuğumuzda o hep iki çocuk derdi mutlaka kardeşi olmalı, bende iki çocuk doğurmam eğer bir çocuğumuz olursa mutlaka ikincisini evlat edineceğiz , bu kadar anne baba özlemi çeken çocuk varken ben kendimde bu hakkı görmüyorum derdim. Çok içten söylemişim sanırım hayat beni o noktaya götürdü ona verdiğim sözü tutmamı istedi sanırım 🙂

  3. Ege ben de 11 yaşımdan beri dermişim; ailem hatırlatıyor. ve fikri bile beni çok heyecanlandırıyor. kendi kanından olmayanı sahiplenmek büyük erdem bence; yürekten kutluyorum seni ve hadi yaz, yaz yaz, bekliyorum 🙂

Leave a Reply