Çevirenin notu: Çocuklar, anne-babalar ve öğretmenlerle yoğun çalışmalar yürüten Kanada’lı (Toronto, Ontario) iş ve uğraşı terapisti, eğitimci Victoria Prooday’in blogunda yayınladığı bu yazısında sözünü ettiği önlemler ve öneriler her toplumsal yapıya birebir uymasa da çağımızın önemli bir sorununa parmak basmaktadır. Araştırma sonuçlarının toplumumuzda, özellikle kentsel kesim için çok farklı çıkacağını sanmıyorum. Süheyla Pınar Alper
“Çocuklarının geleceğine dair kaygısı olan tüm ebeveynlerin bu yazımı okumalarını öneriyorum. Pek çoğunuzun yazıda vurguladığım şeyleri duymak istemeyeceğini biliyorum ancak şu var ki, sizin bu mesajı duymanıza çocuklarınızın gerçekten ihtiyacı var. Bana katılmasanız bile, yazının sonundaki önerilerime uyun. Çocuğunuzun hayatındaki olumlu değişimleri gördüğünüzde bunu neden söylediğimi anlayacaksınız!” Victoria Prooday
——————————–
Güncelleme: Bu yazı 5 milyon okuyucuya ulaştı ve bu sayı sürekli artıyor. Bu da sorunun gerçekliğini ve dünyadaki pek çok insan için ne kadar önem taşıdığını kanıtlıyor. V. P.
En değerlilerimizi, çocuklarımızı ilgilendiren sessiz bir trajedi oynanıyor. Yüzlerce çocukla çalışan bir profesyonel terapist olarak bu trajedinin gözlerimin önünde oynandığına tanık oldum. Çocuklarımız duygusal bir tükeniş içindeler. Bunu öğretmenlere ve son on beş yıldır bu alanda çalışan tüm uzmanlara sorabilirsiniz. Benimkine benzer kaygılar duyacağınızdan emin olabilirsiniz. Üstelik bu 15 yıllık sürede araştırmacılar paniğe kapılmamızı gerektirecek istatistikler yayınlayarak, çocuklarda akıl hastalıklarının sürekli bir artış gösterdiğini, bunun adeta bir salgın niteliği taşıdığını ortaya koydular. Şöyle ki:
– Her 5 çocuktan birinde ruh sağlığı sorunları,
– Hiperaktif Dikkat Eksikliği tanılarında % 43 artış,
-Ergen depresyonlarında % 37lik artış,
-10-14 yaş çocuklarının intihar girişimlerinde ise %200lük bir artış olduğu gözlemlenmiş.
Uyanmamız için daha ne kadar kanıt gerekiyor acaba?
“Bunlar sadece tanıdır”, demek bu soruya yanıt değildir.
“Onlar öyle doğmuş zaten”, demek de yanıt değildir.
“Hepsi de eğitim sistemi yüzünden” demek de bu soruya yanıt değildir.
Sorunun yanıtını kabul etmek canımızı çok yaksa da bu vakaların çoğunda, çocuklarımızın yaşadığı sorunların çoğunun nedeni biziz.
Beynin çevreye bağlı olarak gelişme kapasitesinin olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Ne yazık ki çevremiz ve yeni ebeveynlik yaklaşımlarımızla çocuklarımızın beyinlerini yanlış bir yönlendiriyor ve böylece onların günlük hayattaki sorunlarını arttırıyoruz.
Elbette imkansızlıklar ya da engellerle doğmuş çocuklar da var. Bu çocukların ebeveynlerinin dengeli bir ortam sunmak için tüm çabalarına rağmen çocukları sorun yaşamaya devam ediyorlar. Burada sözünü ettiğim çocuklar bu çocuklar değil.
Ben, tüm iyi niyetlerine rağmen anne-babaların çocuklarına sunduğu sorunlu ortamda var olan daha çok sayıdaki çocuktan söz ediyorum. Mesleğimde gözlemlediğim şu ki, anne- babalar ebeveynlik konusundaki bakış açılarını değiştirdikleri anda çocuklar da değişiyor.
Peki nedir yolunda gitmeyen?
Günümüz çocukları aşağıda listelediğim, sağlam bir temeli oluşturan öğelerden yoksun büyüyorlar:
-duygusal konularda ana-baba desteği,
-net tanımlanmış sınırlar, açık ifade edilen yönergeler,
-sorumluluk verilmesi,
-yeterli gıda ve uyku,
-hareket ve temiz hava,
-yaratıcı oyunlar, sosyal ilişkiler, boş zamanları geçirecek ve sıkıntıyı engelleyecek olanaklar.
Çok sayıda çocuk:
-aklı başka yerde ebeveynlerle,
-çocukların herşeyi yönetmesine açık ebeveynlerle,
-sorumluluklarından çok haklarının farkında olarak,
-yetersiz uykuyla ve gıdayla,
-iç mekanda geçen yerleşik bir hayatın içinde,
-sonsuz ve sınırsız uyaranlarla (teknolojik bakıcılar, beklentilerinin anında karşılanması, sakin zamanların eksikliği) büyüyorlar.
Bu kadar sağlıksız koşullarda yetişen çocukların sağlıklı olmaları beklenebilir mi? Tabii ki hayır.
Ebeveynliğin kısa yolu yoktur ve insan doğasını aldatmak da mümkün değildir. Gördüğümüz gibi sonuçlar yıkıcıdır. Bunun bedeli çocuklarımızın dengeli bir çocukluğu ve duygusal refahı yitirmeleridir.
Peki Ne Olacak?
Çocuklarımızın mutlu ve sağlıklı bireyler olmalarını istiyorsak uyanıp kendimize gelmemiz ve köklerimize dönmemiz gerekiyor. Bu her zaman mümkün!
Biliyorum çünkü yüzlerce danışanım şu aşağıdaki önerilerimi göz önüne aldıklarında birkaç hafta içinde (bazen birkaç günde) çocuklarının duygu durumunda olumlu değişimler gördüklerini iletiyorlar:
Sınırları iyi tanımlayın ve çocuğunuzun ebeveyni olduğunuzu unutmayın. Siz onun arkadaşı değilsiniz, anne ya da babasısınız. Onlara dengeli ve yalnızca isteklerinin değil, ihtiyaçlarının da karşılandığı bir yaşam tarzı sunun. İhtiyaçları olmayan bir şey istediklerinde de “hayır” demesini bilin.
Çocuklarınıza:
-besleyici gıdalar alın, boş gıdalardan uzak durun,
-günde hiç değilse bir saatinizi birlikte yeşil alanda, dışarıda geçirin (büyük şehir yaşantısında zor ancak dış mekanda, varsa semt parkında geçirmenin yolları aranabilir. çevirenin notu),
-her gün ailece teknolojiden uzak bir akşam yemeği yiyin,
-Her gün ailece oynanabilecek bir oyun oynayın,
-çocuğunuzu günlük işlerden birine olsun dahil edin (çöpü çıkarmak, marketten alınan paketleri boşaltmak, sofrayı kurmak ya da kaldırmak gibi),
-çocuğun uykusunu yeterli alabilmesine imkan sağlayacak, teknolojisiz bir odada tutarlı bir uyku rutini tutturun,
-Sorumluluk ve bağımsızlık öğretin. Küçük başarısızlıklar yaşamalarına izin verin, koruyucu olmayın ki hayatın bazı sınavlarına karşı donanımlı olsunlar: Sırt çantalarını siz toplamayın, siz taşımayın. Beş yaşındaki bir çocuğun muzunu siz soyup eline vermeyin. Gereken becerileri onların yerine üstlenmek yerine bunları onlara öğretin. Beklemeyi öğretin ve bırakın “canları sıkılsın”. Can sıkıntısı yaratıcılığın uyanmasını sağlar.
-Çocuğunuzu eğlendirmenin sizin sorumluluğunuz olduğunu düşünmeyin.
-Teknolojiyi sıkıntıdan kurtulmanın bir yolu olarak kullanmayın.
-Teknolojiyi yemekte, arabada, restoranda, ticari merkezlerde kullanmayın. Böyle zamanları çocuk beyninin sıkıntı anında işlevsel olmayı öğrenmesi için fırsat bilin.
-Sıkıldıklarında kullanabilecekleri ve içinde çeşitli fikirler olan bir acil durum çantası oluşturabilmeleri için çocuklara destek verin.
Duygusal olarak çocuklarınızla bağ kurmaya açık olun ve böylece onlara hem sosyal becerileri, hem de özdenetim öğretin:
-Çocuklar yatıncaya kadar telefonları kapalı tutarak kendi dikkatinizin dağılmasını önleyin.
-Çocuğunuzun duygusal antrenörü olun. Onlara engellenmişlik ve öfke duygularını tanıtın ve bu duygular karşısında ne yapabileceklerini öğretin.
-Kabulü, karar almayı, paylaşmayı, empatiyi, yemek yeme kurallarını, iletişim kurmayı öğretin.
-Duygusal bağ kurun – birlikte gülün, sarılın, öpün, gıdıklayın, okuyun, dans edin, zıplayın ya da tepişin.
Bu kuşağın tüm çocukları ilaç tedavisine başlamak zorunda kalsın istemiyorsanız almamız gereken önlemler, yapmamız gereken değişiklikler var. Henüz geç değil, ama yakında çok geç olacak… Victoria Prooday
Görsel: www.news24.com
- Bu Sıkıntının Adı Yas – Scott Berinato’dan Çeviren: Süheyla Pınar Alper - 03/26/2020
- Meditasyon Yapın – Süheyla Pınar Alper - 11/30/2019
- Kandırıkçılık İnancı – Süheyla Pınar Alper - 10/15/2019