Anasayfa / BYBO / Yapım / Doğum Hikayeleri / Zeynep’in Doğal Doğum Hikayesi

Zeynep’in Doğal Doğum Hikayesi

Bebek yapım bakım onarım sayfasını takip ediyordum ama sevgili Eren normal doğum hikayemi yazmamı önerene kadar aklımdan geçmemişti doğum hikayemi yazmak… Hamile olan anneler için yazdıklarım iç açıcı, kolaylaştırıcı olacak ise ne mutlu 🙂 

Kadın özünde doğadır. Üretkendir, üretir. Dolayısıyla kutsaldır. Analık kadın için en eşsiz ve özel statü olsa gerek. Hamile olduğumu öğrendiğimde ağustos ayıydı. Bir bedende iki can olduğunun farkındalığı, ‘ana’lığın, kutsallığının ve getirdiği yepyeni sorumlulukların heyecanı içerisindeydim. 

Genelde de doğal beslendiğim için yediklerim içtiklerimde pek bir değişiklik olmadı. Gazlı içeceklere küçüklüğümden beri mesafeliydim. Sadece çok sevdiğim adaçayı düşük yapma riskine sebep olabildiğinden yerini rezene çayına, bitki çayına bıraktı. 

Eşim ve arkadaşlarımla fırsat buldukça yaptığımız kentten doğaya kaçamaklar devam etti. İlk üç ay boyunca hemen her gün ananas yiyordum. İlk 3 ay folik asit takviyesi önerilir fakat bende alerji yaptığından doğal yoldan bol bol yeşil mercimek, kuru fasulye tükettim. 54 kilo ile başladığım hamileliğimde doğum zamanı 75 kilo olmuştum. Doğumdan sonraki ilk hafta 10 kilo verdim 65’e düşmüştüm. 

İlk üç ay hoplamak zıplamak yasak dedi doktorumuz. Fakat bisiklet sürmek yasak değildi, zaman zaman bisiklet kullandım fakat eskisi gibi bir araç olarak değil de kısa mesafeler arası spor olarak. İlk üç ayda 2 kez şekerim düştüğünden bayıldım. Bunun için endişe etmeye gerek yokmuş gayet doğalmış. Fakat tabii yalnız dışarı çıkmaya, bisiklet sürmeye cesaret edemez oldum sonrasında… 

Annem doktor olduğu için ve mümkün olduğunca ilaç kullanımına karşı olduğu için tavsiyeleri çok etkili oldu benim için. Kan ilacı alınması gerektiğini söylüyor doktorlar genelde kansızlık olmadığı halde, test sonuçları iyi olduğu halde… Ben kan ilacı kullanmadım, pekmez yedim, kara üzüm yedim. Vitamin yerine hergün taze meyve ve roka, kıvırcık vs tüketmeye çalışıyordum. Yalnız sütle pek aram olmadığından olsa gerek diş etlerim soylmuştu ve muhtemelen bu dönemde çürüyen dişlerim var kalsiyum eksikliğine bağlı olarak. 

Hamileliğimin son haftalarında fırsat buldukça hamile yogası, hamile pilatesi hemen her gün ise en az 1 saat yürüyüş yapıyordum. Doğumun kolay geçmesinde bunların payının büyük olduğuna inanıyorum. 

Hamile olduğumu ilk öğrendiğimde suda doğumu araştırmıştım. Suda doğumun hem doğumu kolaylaştırdığı hem de suyun annenin üzerindeki stres azaltıcı etkisi suda doğumu düşünmemin nedeniydi. Fakat az sayıda hastanede yapılıyor ve fiyatı da nerdeyse normal doğumun 5 katı. Evin içinde küvette ebe yardımıyla yapılan suda doğumları araştırmadım bile evimiz müsait olmadığından. 

Doğum yapacağım gün eşimle epey erken kalktık, sabah 5 gibiydi. Misafirimiz geleceğinden temizlik yapmıştık. Kahvaltı için sabahın 8:00’inde bi arkadaşımızı uyandırıp bize çağırmıştık. Arkdaşımız elinde ekmekle kapıdan girerken elimizde doğum çantası kapıdan çıkmak üzere görünce önce şaka yaptığımızı zannetti 🙂 Suyumun bir kısmı gelmişti ve annemi arayıp sordum, doğumun başladığını söyledi ve yola çıkmamızı söyledi. Kokulacak birşey yoktu çünkü bebek pat diye gelmiyor. Önce şiddetli ağrıların başlaması lazım daha sonra bu aralıkların sıklaşması lazım. Benim henüz sancım başlamamıştı. Doğumu annemin arkadaşı yapcaktı Avrupa yakasından sabah trafiğinde Anadolu yakasına yola çıktık. Takside giderken şakalaşıyorduk, eşim ve arkadaşım geri döneceğimizi düşünüyordu çünkü sancılarım yoktu. 

Hastaneye vardığımızda annem kapıda karşıladı ve arkadaşı muayene etti. Doğumun başladığını ve 4 cm. açıldığını söyledi. Sonra odama çıkardılar NST’ye bağlamak üzere… Suda doğum yapamıyordum ama suyun sakinleştirici ve kas gevşetici etkisini bildiğimden odamda hemşire NST’yi getirene kadar duşa girdim ve karnıma masaj yaptım. Duştan çıkıp yatağa uzandığım gibi şiddetli ağrılar başladı. NST’ye bağladılar ve 10 dakika geçmeden doğumhaneye aldılar. 

Doğum sancısı başka hiçbir şeyle kıyaslanamaz şüphesiz. Fakat anneler… O en zor anda sizi teselli edecek biricik şey var, o da yavrunuz. Biraz sonra kucağınıza karnınızda taşıdığınız o mucizevi yavrunuzu alacak olmanız, kavuşacak olmanız… Bunu düşünerek, nihayet kavuşacak olmamızın o en derin hasreti ile ıkındım. Üç ya da dördüncü sancıdan sonraydı. Ve o tüm ağrılar oğlum doğduğu gibi bitti. Bembeyazdı tir tir titriyordu oğlum. Kucağıma verdiler hemen öptüm derinden. İşte o an artık anneydim. 

Doğumu yaptığım gibi yürümeye başladım. Beni o gün taburcu edeceklerdi fakat sabah bebeğin kontrolü vardı ve uzakta oturduğumuzdan git-gel olmasın diye o gece hastanede kalalım dedik.
Bebeğimizi belli aralıklarla kan şekerini ölçmek için alıyorlardı. Bir keresinde getirdiklerinde ‘Sütün yetmediği için mama verdik’ dediler. Ve bana sormadan mama vermelerine kızarak anne sütü dışında bebeğe birşey verilmesini kabul etmediğimi bir daha asla böyle birşey yapmamalarını söyledim. 

Hemşirelerin bu tarz konuşmaları anneler için çok can sıkıcı olsa gerek. Çoğu annenin başına bu tip şeyler geliyormuş. Oysa bebek doğduğunda zaten az emiyor ve emdikçe süt çoğalıyor. Ve bebeğiniz aç kalmıyor, bebeğinizin doğduğunda midesinin misket kadar küçük olduğu düşünülürse, ilk günde 2 saat arayla emeceği 1 çay kaşığı kolostrum (ilk süt) yeterli olacaktır. 

İlk gün kayınvalidem 1 büyük bardak dolusu altın çilek getirmişti. Bardağın yarısını ilk gün bitirdim. Emzirdikten sonra altın çilek, armut yiyordum. Ve ertesi gün sütüm fazlasıyla gelmeye başladı. 

Anne sütünde D vitamini yetersiz olduğu için ve vücudun D vitaminini güneş ışığından temin ettiği için Ekin’i hemen her gün belli aralıklarla dışarı çıkarıyordum. Doktorlar bebeğin vücut ısısının korundukça ve şiddetli güneş ışığına maruz kalmadıkça 40 gün geçmeden dışarı çıkarmanın zararı değil faydası olacağını söylüyorlar. 

Doğum yapacak annelere önerim bebeğiniz doğmadan yandan taşımalı sling yada wrap almanız. Gerçekten çok faydasını göreceksiniz. Hem bebeğinizin omurilik gelişimini destekliyor hem de inanılmaz rahat. Ve bebeğiniz sizin vücut ısınız ile ısınıyor. Doğmadan önce olduğu gibi göğsünüzde sizi hissederek… 

Her bebek bir çekirdektir. Kök salar, filizlenir, büyür. Yavrularımızı öz doğasıyla yabancılaşmadan, toprakla arasındaki bağı güçlendirerek büyütmek, sağlıklı ve huzurlu yetiştirebilmemiz dilekleriyle. Tüm annelerin yüreğinden öpüyorum…

Zeynep

Evren’in doğal doğum hikayesi
Evren’in ikinci doğal doğum hikayesi
Güneş’in doğal doğum hikayesi
Mine’nin doğal doğum hikayesi
Gizem’in doğal doğum hikayesi
Öykü’nün doğal doğum hikayesi
Asuman’ın doğal doğum hikayesi
Meltem’in doğal doğum hikayesi

Diğer Paylaşım

Ahu’nun İkinci Doğal Doğum Hikayesi

Sevgili Duru, Seninle maceramız 17 şubat 2017’de başladı. Reglim sadece iki gün gecikmişti ama ben …

2 Yorum

  1. bir avazda kurtul derler burada. demekki olabiliyormus korkunc seyler olmadan da dogum oluyormus… nasi tatli geldi hikayeniz bir bilseniz

  2. bir avazda kurtul derler burada. demekki olabiliyormus korkunc seyler olmadan da dogum oluyormus… nasi tatli geldi hikayeniz bir bilseniz

Leave a Reply